İslam Tarihi. Şehbenderzade Filibeli Ahmet Hilmi
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу İslam Tarihi - Şehbenderzade Filibeli Ahmet Hilmi страница 30

Название: İslam Tarihi

Автор: Şehbenderzade Filibeli Ahmet Hilmi

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6865-04-4

isbn:

СКАЧАТЬ peygamberin simasını inceledikten sonra onda büyük bir manevi hâlet olduğunu anladı ve İslam rivayetlerine göre ondaki peygamberlik nurunu gördü, Araplar arasında ortaya çıkacağı Tevrat ve İncil’de haber verilen peygamberin kendisi olduğunu söyledi.

      Gelecekten haber verme meselesi, bilimin inceleyemediği meselelerdendir. Fakat gerçekliği tarih ve şimdiki zamanda görülen benzer hadiseler ile sabit olduğundan manevi ilimler ve ruhi temizlik sahibi olan münzevi bir ruhaninin Hz. Muhammed’in geleceği hakkında bazı haberler vermesi akla uzak ve imkânsız bir şey sayılamaz.

      Bahira’nın Ebu Talib’i Şam’a gitmekten menettiği rivayet edilmiştir. Eski rahiplerden bazıları, peygamberimiz ile Bahira’nın buluşması üzerine garip bir hurafe bina etmişlerdir. Bu hurafeye göre Bahira, peygamberlik ilimlerini ve sanatını Hz. Peygamber’e öğretmiştir. On iki yaşında bir çocuğa alfabeden ve okumanın başlangıcından başka bir şey öğretilemeyeceği dikkat nazarına alınırsa bu hurafenin redde bile değeri olmadığı ortaya çıkar.

      5. Seyahat

      Peygamber Efendimiz on yedi yaşında iken diğer amcası Zübeyr ile Yemen’e yolculuk etmiştir. İslam eleştirmenleri Ebu Talib’in fakirliğinden, Peygamber Efendimiz’in keçi ve koyun çobanlığı ettiğinden ve hatta geçimini sağlamak için süs meyveleri yetiştirdiğinden bahsediyorlar. Bunlar, Peygamber Efendimiz’in namus dairesinde geçimini sağlamayı tamamıyla takdir eylediğine delil ve ispat vasıtası olup ergenlik çağlarında bile ahlaki faziletlere sahip olduğuna dair açık ve kesin işaretlerdir.

      6. İbadet,Tefekkür ve Peygamberliğin Görülen İşaretleri

      Yirmi yaşlarına ulaşmış olduğu zaman, Hazreti Nebi’de birtakım istisnai hâller görünmeye başladı. Mesela gözüne melekler görünüyor, kulağına gaipten sesler geliyordu. Hazreti Nebi bu hâlleri amcası Ebu Talib’e açtı, o da bu hâllerin asıl sebebini kestiremeyerek bir kâhine başvurdu. Kâhin, peygamberin kendisinde hiçbir hastalık bulunmadığını ve görünen şeylerin melekler olabileceğini söyledi.

      Hz. Muhammed’in hayatının bu zamana kadar geçen dönemlerini inceleme ve eleştiri nazarına alırsak iki önemli durum bütün açıklığıyla ortaya çıkar: Yüce ve güzel ahlakı ve mutlak doğruluğu.

      İslam’a yabancı olanların yani gayrimüslimlerin belki de başka bir amaçla öne sürdükleri geçim sağlama konusu, peygamberimizin ahlakının yüceliğine delalet eder. Demek o, daha ergenlik çağlarında kibre, gurura ve çağdaşlarının yanlış değerlendirmelerine kapılmamış ve çalışmanın bir fazilet olduğunu anlamıştır.

      Hz. Peygamber, işittiği ve gördüğü olağanüstü hâllere hemen inanmamış, bu hâllerin ve işaretlerin büyüklüğü önünde daima kendini küçük görmüştür. Yâr (dost) ve ağyarın (düşmanın) itiraf ettiği bu durum, Hz. Muhammed’in doğruluğu için en parlak ve kuvvetli bir ispattır.

      7. Evlenme: Hatice

      O sıralarda, genç iken dul kalmış olan Hz. Hatice, fazilet ve eminliğinin şöhretine dayanarak Hz. Peygamber’e epeyce sermaye vererek kölesi Meysera ile birlikte ticaret için Şam’a göndermiştir. Bu defa da Hz. Peygamber Şam’a gitmemiş ve ticaret mallarını Busra’da satmıştır. Sebebi ise Bahira’nın yerine savmaa reisi olan Nestura’nın, onu Şam’a gitmekten sakındırması olmuştur.

      Hz. Peygamber gayet güzeldi. Buna doğruluğu, eminliği, herkesçe itiraf ve teslim edilmiş olan fazileti de eklendiğinde Hatice, ona âşık olmuştu. Her iki taraftan aracılar devreye girdi, Hazreti Peygamber ile Hz. Hatice’nin evlenmesi kararlaştırıldı. Hazreti Nebi’nin yaşı yirmi beşti, Hz. Hatice ise daha yaşlı idi.

      Hz. Hatice, tarih sayfalarının en şereflilerine kayıtlı en büyük kadın simalarından biridir. Hz. Nebi’yi tam manasıyla severdi, tam manasıyla şefkatli ve fedakâr bir zevce ve bir refika idi. Hz. Nebi, Hz. Hatice’ye Seyyidetü’n-Nisa [Kadınların Efendisi] lakabını vermiş, ondan son derece hoşnut ve razı olmuştu.

      8. Vahiy ve Peygamberlik

      Hz. Nebi’nin peygamberlikten önce hayatında dikkat çekici olan hususlardan biri de “Muhammedü’l-Emin” lakabını almış olması ve kazandığı genel hürmettir. Diğeri de hiçbir zaman putlara ibadet etmemesi ve daima hakiki mabudu düşünmesidir. Yaşı otuz yediye ulaştığı zamanlar Hazreti Nebi’ye nurlar görünmeye başlamıştı. Bazen kendisine “Ya Muhammed!” diye bir ses çağırır, o ise sesin sahibini göremezdi. Kendisinde meydana gelen bu şerefli hâlleri yalnız Hz. Hatice’ye açar ve mahiyetini kestiremediği için son derece rahatsız olur ve sıkıntı duyardı.

screen_155_55_17

      Hazreti Nebi’nin hayatlarının bu devresi dehşetli endişeler, dayanılmaz mücadelelerle geçmiştir. Hâlinin ve sözünün doğruluğu için bu şiddetli mücadelelerden daha kuvvetli ve daha açık tarihî delil olamaz. Tarih bize, nebilerin olduğu gibi, yalancı iddia sahiplerinin, taklitçilerin, hilecilerin hâllerini ve işlerini de göstermektedir. Hazreti Nebi’nin tereddütleri, endişeleri, doğruluğu ve saflığı artık bilginlerin de tamamıyla teslim ettikleri kesin delillerdir.

      5. BÖLÜM

      MUHAMMEDÎ PEYGAMBERLİK

       Kelimelerin Manalara Uygunluk Dereceleri, Benzetmeler, Semboller, Dış Görünüşler – İttisal (Kulun Allah’la Kavuşması) İmkânı – Peygamberlik ve Velilik – Keşif, Rüya, İlham – Vahiy

      1. Kelimelerin Manalara Uygunluk Dereceleri, Benzetmeler, Semboller, Metinden Anlaşılan Manalar

      İslami hakikatler hakkında bilgi sahibi olmak ve bilimsel tahlilleri kolaylaştırmak için her kelimenin ifade ettiği manalara, bu manalardaki derecelere dikkat etmek lazımdır. İslami terimlerde hayret edilecek bir kapsama gücü vardır. İslami terimlerden her bir kelime, her seviyedeki adamın anlayış derecesine göre bir mana ifade etmek üzere, anlayış derecelerinin hepsini kapsamak gibi eşsiz bir özelliğe sahip bulunuyor.

      “Genel” sıfatını taşıyan bir din için bu nitelik asli şartlardandır. Din, beşerin geneline mahsustur. Ne yalnız avamın ne yalnız ortadakilerin ve ne de yalnız seçkin insanların ihtiyaçlarını doyurmakla değil, hepsinin vicdanının gıdası olmakla vazifelidir. Şu hâlde her hakikatin, anlayış derecelerine göre pek çok manası olan ve bununla beraber esas itibarıyla bir mananın çeşitli aşamaları hükmünde bulunan “kelime ve terimler”le ifade edilmesi gerekir. İslam dini bu hususi şartları hakkıyla içermektedir.

      Bütün insanlara öz olarak ve içerik bakımından anlatılması mümkün olmayan hususlarda dış görünüşlere kuvvet verilmiş, benzetmelere müracaat edilmiştir. Burası İslam dini için bir eksiklik olmamakla beraber müstesna bir şereftir. Allah’ın rahmeti bütün insanları kapsar. Yalnız insanların en zekilerine ve dâhilerine has değildir.

      Hâlbuki dine ve felsefeye ait nitelikler benzetmeye müracaat edilmeden ifade edilebilseydi, bundan yalnız seçkin insanların haz alması ve insanların büyük çoğunluğunun mahrum kalması zaruri olurdu. Daha da ötesi benzetme özelliklerinden mahrum olan bir dinin yayılması da imkânsızdır. Böyle bir dinin yayılabilmesi için çok defa СКАЧАТЬ