Kazak Folklorunun Tarihi. Avelbek Koniratbayev
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Kazak Folklorunun Tarihi - Avelbek Koniratbayev страница 18

Название: Kazak Folklorunun Tarihi

Автор: Avelbek Koniratbayev

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6981-48-5

isbn:

СКАЧАТЬ söylenir.

      Tap- tap basan tap basan,

      Yünleri toz tutan,

      Dört ayağını da denk basan,

      Buğra dolsun eviniz.

      Çatır çatır kişneyen,

      Kulunların atası

      Aygır dolsun eviniz.

      Rüzğara karşı yürüyen,

      Otladığı yeri tam takır eden,

      Kuzuların atası

      Koçlar dolsun evine.

      şiiri bunun bir örneğidir.

      Jarapazan şiirlerinde İslam’la ilgili örf-âdetler de çokça yer almaktadır. Şamanlık şiirlerinde “Tanrı” sözü çok kullanılırken, jarapazanda “Allah”, “Huda”, “Peygamber” sözleri daha çok kullanılmıştır. Jarapazan bazen otuz gün tutulan oruçla (Ramazan) da ilgili söylenilmektedir. Ramazan ayında büyükler jarapazan söyleyerek deve alırken, küçükler ise kadınlardan iftar için kurut, tereyağı, peynir istemişlerdir. Dindar kişiler jarapazan şiiriyle İslam’ı övmüşlerdir. Jarapazanın bu yönüne değinmeyeceğiz. Ancak jarapazan söyleyen önemli kişiler halkın yaşamına büyük önem vererek onlar için iyi dileklerde bulunmuşlardır. Bu, bizi ilgilendiren yönüdür. Hikâye ve övgülerle başlayan jarapazan şiiri dua ve teşekkür etme şeklinde bitirilir.

      Evin, evin, ev imiş,

      Evin güzelliği çit imiş.

      Sabaya46 güzellik veren kısrak imiş,

      Sandığı güzel kılan deve imiş.

      Süslü püslü boyamış, saray gibi evi var,

      Ceylan gibi koyunu var.

      Kara sakallı, geniş omuzlu,

      Kimin evi imiş acaba?

      Yüksek-yüksek dağlardan,

      Öküze binip biz geldik.

      Girsin devler kapıdan,

      Çıksın sıkıntı delikten.

      bu şiirin dili halk şiirinden ayrı değildir. İçinde benzetmeler, kelime ve ses tekrarları da bulunmaktadır. Jarapazan bazen şiir, bazen de kara ölen (nesir) ölçüsüyle söylenmiştir. Bu da halk şiirine özgü belirtilerdir.

Şeşendik (Hikmetli) Sözler

      Kazak folkloru içinde ortaya çıkıp, konuşma dilinde sıkça kullanılan atasözleri, bilmece ve tekerleme şeklinde söylenilen ibret dolu sözlere şeşendik (hikmetli) sözler denilir. Bu tür sözler yaratıcı ve mantıksal düşünceler sonucunda ortaya çıkmıştır. Ayrıca karmaşık bir yapıya sahiptir. Kelime grupları (deyimler) içinde yer alır. Buna “ağzıyla kuş tutmak, bir eli balda, bir eli yağda olmak” gibi deyimler ve diğer özdeyişleri de eklersek, bu sözlerin; dil ve düşüncenin çok ileri derecede geliştiğini gösteren ayrı bir alan olduğunu görebiliriz. Özdeyişlere ise hem yazı hem de sözlü dillerde rastlayabiliriz.

      Şeşendik sözler hukukî, öğütsel, felsefî ve hicivsel olarak ayrılır. Hicivsel şeşendik sözler, Doğu halklarında Nasreddin Hoca hikâyeleri olarak korunmuştur. Kazak halkı içinde ortaya çıkan şeşendik sözlerin doğası biraz farklıdır. Kazak halkında şeşendik sözlerin ilk örneklerine Asankayğı ve Jiyrenşe Şeşen’in söylediği sözlerde rastlanmaktadır. Asankayğı’nın sözleri düşünmeye yönelik ise, Jiyrenşe’nin sözleri daha çok güldürmeye yöneliktir. Şeşendik sözlerin üçüncü temsilci ise Ayazbi’dir. Bunların sözlerini bazıları nazım, bazıları da nesir şekillerinde muhafaza ederek geliştirmiştir. Şeşendik sözlerin kökeni masal, efsane ve destanlara dayanır. Ayazbi ya da Mensulu’nun bilmeceleri çok sanatsal ve derin anlam taşır. Şeşendik sözlerin tümünün biyler47 tarafından ortaya konulduğuna dair söylenilen fikirler gerçeği yansıtmamaktadır.

      Möñke, Kazıbek, Ayteke gibi biyler tarafından söylenen sözlerin olduğu bir gerçektir. Eskiden Kazak halkı, şeşenler için “Biy” demişlerdir. Bu kavram Dosbol Şeşen’in dönemine kadar kullanılmıştır. Şeşendik sözler arasında Tavke Han’ın “Jeti Jarğı”sı (Yedi Yargı; kanun maddeleri) hukuki özellik taşımaktadır. Buna örf-âdet kanunu denilmektedir. “Yedi Yargı”da yer alan kanunlar hariç şeşendik sözler biyler tarafından değil, halk arasından çıkan söz ustaları Asankayğı, Buhar, Dospambet gibi ozanlar tarafından ortaya konulmuştur. Bunlar Dosbol Şeşen’in izinden giden söz ustalarıdır. Sonra ortaya çıkan yönetici ve biyler arasında söz ustası olanlar yoktur. Onlar rüşvetçi, aptal, değersiz insanlar arasından seçilmiş olup ancak sıradan bir yönetici olabilmişler.

      Halk her zaman şeşendik sözlere çok değer vermiştir. Çünkü onlar etik ve eğitim açısından büyük bir önem taşır. Bazı kimseler günümüzde şeşendik sözlerin yeni örneklerinin olmadığını savunmaktadır. Şeşendik sözlerin azalmasının nedeni yazılı edebiyatın hızlıca yaygınlaşmasıyla ilgilidir.

      Bazı kimseler ise şeşendik sözlerin sadece bir konuyla (hazırcevaplılıkla) ilgili olarak ortaya çıktığını ve bununla ilgili düşüncelerin kanıtlanmış şekilde söylendiğini belirtmektedirler. Önemli olan sadece kanıtlamak değil, o sözlerin mantıksal düşünme sonucu ortaya çıkıp halkın yaşam tarzını içermesidir. Eski Yunan ve Roma’da ortaya çıkan söz söyleme sanatının kuralları artık eskimiştir. Ancak adalet ve dürüstlük üzerine söylenen sözlerin hepsi eskimiş sayılmaz. Halk bu sözlere değer vererek koruyup gelmiştir. Yazılı edebiyatı geç oluşan göçebe halklarda şeşendik sözler ayrı bir sanat, ekol ve didaktik haline gelmiştir. Şeşendik sözlerin başında atasözleri gelmektedir. Atasözlerinden alınacak ibret ve dersler hiçbir zaman değer kaybetmez. “Atalı sözge arsız toktamaydı” (Atalar sözüne ancak arsızlar kulak asmaz) sözü bunun bir kanıtıdır. Şeşendik sözler ve vecizeler folklorik bir önem taşımaktadır. “Söz bilmegen tilin körsetedi” (Söz söylemeyi bilmeyen ancak dilini gösterir) sözü şeşendik sanatı desteklemenin en güzel göstergesi olabilir.

      Bizim zamanımızdaki her genç şuurlu kişi de söz ustası (şeşen) olması gerekliydi. 19. yüzyıldaki benzersiz şahsiyetler, düşüncenin millî niteliği olmayan düşünceyi, onları halk boş konuşanlar deyip beğenmemiştir. “Engin düşünceli muhtaç olmaz”, “iyi söz yarım zenginlik”, “bozuk ağızdan çok söz çıkmaz” denilen atasözleri, sözünü düşünüp söyle, her sözün birçok örnek ve ders vermesidir. Bu şeşendik sözlerin terbiye ve didaktik anlamının zamanı geçmez.

      Şeşenler farklı gruptan, soydan çıkmıştır. Fakat bu sanatın kilidini grup veya soy çözmüyordu. Karamende gibi zaman karşıtlığını bilip adalet dağıtan, büyük ile küçük kişinin, kişi ile halkın arasında ittifakı ve beraberliği sağlayan kişi çözebilirdi. Köbey ile Espembet gibi yaramazların söylediklerini halk çabuk unutmuştur. Oysa halk onları koruyan ve düşünen şeşenlerin sözlerini uzun zaman unutmayıp onları akıllarında tutmuşlardır.

      Jänibek Han, Jiyrenşe’nin hanımı öldüğünde, kendisine bunu duyurmak için “Babası, annesi ve hanımı ölen nasıl olur?” diye soru sorar. Jiyrenşe bunu kolayca cevaplamıştır. Ancak “Hanım öldü, kamçının sapı kırıldı” demesi feodalizm geleneğini yansıtmaktadır.

      Şeşendik sözler bazen muamma şeklinde söylenir. “Yüksek dağın başına kar yağalı ne kadar oldu? Pınardan su akalı СКАЧАТЬ



<p>46</p>

Kımız hazırlamak için kullanılan deri kap.

<p>47</p>

Kazaklarda “biy” kelimesi yargıç, hâkim, kadı anlamlarına gelir. Sosyal düzen içerisindeki fonksiyonu “biy”in önemini arttırmıştır. Biy, Han’ın danışmanı, adaletin sembolüdür. Biylerin, boyların göçlerini ve göç yollarını düzenlemek, boylar arasındaki tartışma veya vuruşmaları sona erdirmek, iç ve dış barışı sağlamak, otlu ve sulu vadileri boylar arasında paylaştırmak gibi önemli rolleri vardır. Biylik babadan oğula geçen bir hak değildir. Biy olabilmek için kişinin âdil olması, halkın onun adalet terazisinden ayrılmadığına inancı ve sözün kudretli gücüne sahip olması gerekir. Biy olabilmek için bilge olmak gerekir. Kazaklarda en ünlü biyler olarak Töle Biy, Kazıbek Biy ve Ayteke Biy’in adları geçer.