Название: Kazak Folklorunun Tarihi
Автор: Avelbek Koniratbayev
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-6981-48-5
isbn:
Ağıtlar, idareci kesimler tarafından da kullanılmıştır. Örneğin, “Baytok ozanın Jängir Han öldüğünde söyledikleri” tolğav (nasihat şiiri) içerisinde geçen bir ağıttır. Demek ki ağıt metinlerinde her tür kesimin görüşlerine yer verilmiştir. Sonraki zamanlarda ağıtı başka birisine yazdırtıp ezbere söyleme süreci ortaya çıkmıştır. “Äyeke’niñ Ağıtı”44 bunun bir örneğidir. Bu ağıt, A. Bökeyhan ve A. Baytursın tarafından hazırlanan “Jıyırma Bes Joktav /Yirmi Beş Ağıt”45 adlı derleme eserine dâhil edilmiştir.
Ağıtlar; dili, ölçüsü ve sanatsal yapısı açısından sözlü edebiyat türlerinden sayılır. Her ağıtın kendine has bir ezgisi vardır. Ağıtlarda kahramanlık destanlarına özgü eğretileme ve teşbih sanatları bolca görülmektedir. Budabay ozan Äyeke ile ilgili ağıtında “Halkın içinden çıkıp han oldun” diyor. Bahadır şehit olduğunda, sevgili karısı: “Aksunkar uştı Kolımnan, Basımnan ketti bazarım. Sungurum uçup gitti, bereketimden ayrıldım.” diyerek ağıt yakmıştır. Ağıt şiirlerinin çok sanatsal ve etkileyici bir dili vardır.
Ağıtlarda belli bir tarihî dönemin siyasi ve sosyal durumlarını görebiliriz. Äyeke ağıtında XIX. yüzyılın sonlarında Sır bölgesinde geçen siyasi çatışmaların belirtileri geçmektedir: Tursınbay Datka’nın kuşakları ve Äyeke arasında çok büyük çekişme olmuştur.
Ağıt ve başsağlığı dileme söylemlerinde şiir ve musiki birleştirilmiştir. Sözleri destansıdır ve ezgisi ise diğer musikilere hiç benzemez.
Ağıt, senkretik ve doğaçlama bir tür ise, bu konuyu yüksek öğretim kurumlarının müfredatına dâhil etmek lazımdır. XIX. yüzyılda ağıtın bazı örnekleri yönetici sınıf mensuplarının abidesine dönüşmüştür. O ağıtlar “Altı atası biy ötken, Altı atanğa jük artkan” (Altı kuşak atası beylik kurmuş, Malk-mülkü altı deveye yük olmuş) şeklindedir. Ancak bu ağıtlarda da dönemin durumları anlatılmıştır.
Başsağlığı dilemenin birçok örneğine bütün icracı-ozanların eserlerinde rastlanılmaktadır. En güzel örnekleri Sır bölgesi ozanı Kulan’ın eserlerinde geçmektedir. Kulan, Sır bölgesine ait şiirin en önde gelen isimlerindendir. Cenaze ile ilgili şiirlere uzun yıllardır yeterince önem verilmemektedir.
Dinî Örf-Adetlerle İlgili Şiirler
Kazak halkı tarih boyunca çeşitli dini inançları yaşamıştır. En eskileri güneşe, ateşe tapma, büyücülük, animizm, zoomorfizm ise, sonra Şamanizm ve feodalizm döneminde ortaya çıkan tektanrıcılık din İslam dinidir.
Kazak folklorunda eski göçebe boyların eski inançları ilk sırada yer alır. Bunu bädik, jarapazan, alkış-kargış (dua-beddua), büyüleme, kamlık ile ilgili şiirlerde görebiliriz. Çokan, bu konuyu “Kazaklarda Şamanizm İnançlarının Kalıntıları” adlı eserinde ayrıntılı bir şekilde ele almıştır. Çokan’a göre Şamanizm’in temelinde doğaya ve insanı kutsamaya daha çok ağırlık verilmiştir. Bir taraftan Gök Tanrı’yı, ateşi kutsamak, bir taraftan da kutsal bir güç olarak insanı (ölü, canlı ruhları) kutsayarak atalar kültüne tapmak boyluk-kabilelik sistemine özgü kavramlardır.
Halk, sonraki dönemlerde alkış ve kargış (dua ve beddua), yılanı büyüleme, hastayı tedavi etme, ölüyü gömme gibi çeşitli inançları ortaya çıkarmıştır. Kemik asma, ateşe yağ damlatma, nazardan korunma, bunların hepsi yaşam gereği ortaya çıkmıştır. Şamanların anlayışına göre insan öldükten sonra da yaşamaya devam eder. İslam’a göre ise Azrail’i yani ölümü kabul etmemek dinsizliktir. Dede Korkut’un ölümden kaçma çabasında Şamanizm izleri vardır.
Bu tür kavram ve anlayışlara Kazak destanlarında çokça yer verilmiştir. Bundan dolayı Şamanizm inançlarının nasıl ortaya çıktığını, nasıl değiştiğini, onların kökenini ve eski dönem gelenek-görenekleriyle bağlantılarını çok iyi öğrenmemiz gerekmektedir. Bunların hepsine bädik, jarapazan ve kamlık şiirlerinde açıklık getirilmiştir.
Bu tür şiirlerde eski totemizm izlerine rastlanılır. İnsanoğlu, henüz doğanın sırlarını çözemediği zamanlarda her hastalığın bir sahibi olduğunu düşünür ve frengi, kanser, cüzzam, yanıkara gibi hastalıkları şiirlerle tedavi ederlerdi. Hastalığın sahibine insanın sahipli kutu tarafından karşı koyulmuştur. Bädik şiirlerinde büyü, totemizm ve mitoloji konuları yer alır. Buna ikicilik (düalizm) denilir. İkiciliğin ortaya çıkışı iyilik (Ahura Mazda) ve kötülüğün (Argra Mainiyu) tartışmasına dayanmaktadır. Töbetay, kafatasını konuşturarak onu “ırıksız bıdık” (iradesiz bädik) diye adlandırmıştır:
Söyle dersen, söylerim Bädik şiirini
Kara incili kürküm var, çok görkemli,
At otlanmadan, su içmeden hep yatarsa,
Bädik o atı sonunda öldürür.
Kış, kış, kış!
Bädik gidiyor, başka yere doğru
Yuları aldım koştum ata doğru
Eğer Tanrı Bädiği elime verirse
Ateşe doğru iterdim.
Kış, kış, kış!
Gideceksen ey Bädik, Mekke’ye göç et
Yaşlı teyzenin kafasını yiyen alına göç et,
“Göç” etmeyi bilmiyorsan ben söyleyeyim.
Koyunlara doğru koşan tekeye göç et,
Bädik bazen şiir şeklinde söylenir:
Bädi Bädik deyince
Bädik rüzğar gibi esiyor
Yüksek yüksek dağlara
Dönerek oluşan girdaba
-” Hey, göç et” dersen –göç eder.
Hey göç et!
Bädik, sadece insan hastalıklarını tedavi etmede değil, hayvan hastalıklarını iyileştirmede de kullanılmıştır. Bädik, yapısı bakımından basit ve komik şiir şeklinde olur. Badik, geçen yüzyılın yirminci yıllarına kadar halk arasında kız oynak (kızlar tarafından kurulan bir tür eğlence) oyunuyla birlikte kullanıla gelmiştir.
Zerdüştçülük inançlarından olabilir. Şamanizm ortaya çıktığında ateşle temizleme yedi cin çağırma şeklinde söylenilmiştir. Kamların anlayışına göre kötülük sahibi (hastalık) ölmez, bundan dolayı onu ancak hasta kişiden (ya da hayvandan) başka bir şeye göçürmek mümkündür. Bädik ateşle temizlemek, tedavi etmek demektir. Bunu kamların kendileri bile yarı cin kılığına girerek söylemişlerdir.
СКАЧАТЬ
44
Bu ağıt, ilk defa A. Divayev tarafından yazıya geçirilmiştir.
45
Jıyırma Bes Joktav, Moskova, 1925.