Название: Türkmen Türkçesinde Kalıp Sözler
Автор: Süveyda Şahin
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-6494-01-5
isbn:
Deyimler: Deyimler, aynı dili konuşan insanların ihtiyaç duyduklarında hazırda bulunan o anki durum için hemen kullanabildikleri ve her bir durum için de ayrı ayrı kalıpları olan kalıp sözlerdir. Bu kalıplar, insan zekasının bir ürünü olmasının yanı sıra o toplumun deneyim ve tecrübelerinin de bir göstergesidir.
Şahin, deyimin tanımını yaparken gerçek anlamından ayrı bir anlam kazanan ve çekici bir anlatım özelliği olan kalıplaşmış söz öbeğine deyim denir, demiştir. Ona göre deyimler, en az iki sözcükten oluşur, ögeleri değiştirilmez ve ögeleri arasına başka bir sözcük eklenmeden kalıp olarak kullanılır. Deyimleşme evresinde dil, genellikle aktarmalardan, somutlaştırmalardan ve benzetmelerden yararlanır. Deyimler kendisini kullanan halkın dil inceliğini göstermesi, geçmişi, yaşam biçimi, gelenekleri, görenekleri ve başka türlü özellikleriyle ilgili izler taşıması bakımından önemlidir (Şahin, 2014: 954).
Aksan’a göre deyimler, bir dilin sözvarlığı içinde yer alırlar; o dili konuşan toplumun anlatımındaki gücünü ve başarısını, benzetmeye, nükteye olan eğilimini ortaya koyan önemli unsurlardır (Aksan, 2015: 39). Deyimler yüzyıllardır kullanılmakta ve kullanıldığı toplumun değişen yaşam şartlarına göre bazen kısmen değişen bazen de hiç değişmeden kalarak günümüze kadar öylece gelebilen kalıplaşmış birliklerdir. Örnek vermek istersek; Köktürk yazıtlarında geçen “(birinin) sözünü kırmamak” anlamında kullanılan Meniň sabymyn symady (Benim sözümü kırmadı.) deyimi günümüzde de aynı anlamda kullanılmaktadır. “Gönlüne göre, gönlünce” şeklinde kullandığımız söz ise; Köňlüňçe şeklinde o dönem de yazıtlarda geçmektedir. Yine Türkçede adı sanı yok olmak deyimi; eski kaynaklarda Aty küsi yok bolmak olarak geçmiştir (Aksan, 2015: 39). Çarhname’de geçen “aklını başına toplamak” şeklinde bugün kullanmakta olduğumuz deyim ise; Ögüňi/ ussuňu başuňa der! şeklinde geçmiştir (Aksan, 2015: 39).
Deyimlerin birçoğunun çok az ses veya anlam değişikliklerine uğrayarak ya da hiç değişmeden günümüze kadar gelebildiği bir gerçektir. Deyimler, yaşadıkları toplumun kültüründe bazı durumları anlatmada kullanılırlar ve o toplumun zekasının gerçek birer unsurudurlar. Örneğin Türkiye Türkçesinde bulunan etekleri zil çalmak, ağzı kulaklarına varmak, çama çıkan keçinin çama bakan/çıkan oğlağı olur, göz süzmek, diş bilemek, iki dirhem bir çekirdek, gönül koymak, gönül almak vb. birçok deyim sözvarlığımızdaki zenginliğin birer göstergesidir. Çünkü varolduğu kültürde yaygın bir şekilde kullanılarak sadece o kültürürün bir parçası olmuşlardır. Ancak aynı ortak kökten gelen bazı lehçeler arasında da aynı deyimler küçük ses değişiklikleriyle ya da aynı anlama gelecek başka sözcüklerle kullanılıyor olabilir. Örneğin; Kazak Türkçesinde yer alan Qızım sağan söyleyin kelinim sen tyňda deyimi, Türkmen Türkçesinde de Gyzym sana aýdýan, gelnim sen eşit şeklinde kullanılmakta aynı deyim Türkiye Türkçesinde; Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla şeklinde günümüzde hala kullanılmaktadır (Aksan, 2015: 40).
Gökdayı, deyimlerin daha iyi anlaşılması ve kalıplaşmaya uğramış diğer dil birimlerinden ayrılabilmesi için öncelikle onun yapısal, anlamsal ve işlevsel özelliklerinden yararlanılması gerektiğini söyler. Yapısal açıdan inceleyerek onların; (1) en az iki sözcükten oluştukları, (2) öbek veya cümle biçiminde bulundukları, (3) kalıplaşmış oldukları sonucuna varmıştır (Gökdayı, 2015: 40). Buradan hareketle deyimlerin en az iki sözcükten oluşması onu diğer sözcüklerden ayırmada yardımcı olacaktır. Bazıları öbek bazıları da cümle biçiminde yer almaktadır bu özellikte onu diğerlerinden ayırmada yardımcıdır. Örneğin, gözü dolmak, baltayı taşa vurmak, çam devirmek, kulak kesilmek deyimleri kendi başlarına kullanıldıklarında anlamlı birer kelime olmaya devam ederler. Ancak söz öbeği halinde iken artık yeni bir anlam kazanmış ve kalıplaşmışlardır. Cümle halinde deyimlere örnek vermek istersek; kambersiz düğün olmaz, dam üstünde saksağan vur beline kazmayı, atı alan üsküdarı geçti gibi örnekler verebiliriz.
Türkmen Türkçesinden de örnek verirsek, söz öbeği halinde olanlara;
Döwleri permana salmak / Devleri fermana salmak (Devleri dize getirmek, hizaya getirmek.) (Yılmaz, 2016: 193).
Öýe baş bolmak / Eve baş olmak (Evin dayanağı olmak, eve reis olmak.) (Yılmaz, 2016: 271).
Hursant bolmak (Sevinmek, mutlu olmak, çoşmak) (Yılmaz, 2016: 421).
Serine tӓç etmek (Kıymetini bilmek, saygı duymak, ihtiram göstermek) (Yılmaz, 2016: 607).
İkilemeler: Türkiye Türkçesi ve diğer Türk Lehçelerinde sıkça rastlanılan ikilemeler; yapısal, sözdizimsel ve anlamsal olarak önemli bir yere sahiptir. Yazı ve konuşma dilinde oldukça sık kullanılarak toplumların dil hazinelerinde önemli bir yer tutmuş ve tutmaya devam etmektedir.
Doğan Aksan, ikilemelerin Yunanca bir terim olan hendiadyoin1 ile adlandırıldığını, Latincede de sadece birkaç örnek barındırdığını, dünya dillerinde ise; Türkçedekine yakın oranda ikilemelere sahip dilin, pek azında yer aldığını -Korece ve Japoncada- söyler (Aksan, 2015: 67).
Akyalçın’a göre ikilemeler, en eski yazılı kaynağımız olan Orhun Abideleri’nde geçmekte ve ilk olarak dilimize buradan ışık tutmaktadır. İkilemeler bu özelliği ile Türkçemizin tarihi boyunca önemini korumuş; şiir olsun düzyazı olsun her ikisinde de anlatımı güçlendirmeye yardımcı olmuştur (2007: 1).
Türkiye Türkçesinde hem yazı dilinde hem de konuşma dilinde oldukça fazla olan ikilemeler Türkçenin zenginliğinin de bir göstergesidir. Yapısal olarak bakıldığında ikilemelerin oluşturulma yöntemi şunlardır:
Aynı adın yinelenmesiyle oluşanlar: Adım adım, emek emek…vb.
Aynı sıfatın yinelenmesiyle ve belirteç görevi görenler: Ilık ılık, soğuk soğuk…vb.
Zıt anlamlıların bir araya gelmesiyle kurulanlar: İyi kötü, aşağı yukarı…vb.
Eşanlamlılarla kurulanlar: Akıllı uslu, doğru dürüst…vb
Çekimli СКАЧАТЬ
1
Hendiadyoin’in tanım ve örnekleri için bkz. Conrad, 1981: 205; Buϐmann, 1983:185.