Aytmatov Araştırmaları. Анонимный автор
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Aytmatov Araştırmaları - Анонимный автор страница 13

Название: Aytmatov Araştırmaları

Автор: Анонимный автор

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6852-19-8

isbn:

СКАЧАТЬ özünün doruğudur.”

      Romanda Hazreti İsa’nın sözleri olarak bulunan cümleler de bize Abdias’ın din anlayışını vermektedir. Zira daha önce de ifade ettiğimiz gibi Hazreti İsa ile ilgili olay halkası yazar tarafından bize Abdias’ın bilincinden yansıtılmaktadır.49 Gerçekten de Hz. İsa’nın kendisini yargılayan valinin “Tanrı ve insanların bir bütün mü olduğunu söylemek istiyorsun?” şeklindeki sorusuna verdiği cevap, Abdias’ın yukarıdaki sözleri ile anlam bakımından aşağı yukarı aynıdır:

      “Bir bakıma öyle. Denilebilir ki bütün insanlık Tanrı ‘nın bu dünyadaki bir imajı, bir görüntüsüdür. İnsanlık Tanrı’nın hypostase(cevheri)’ıdır. İnsanlık bir ‘Gelecek-Tanrı’dır. Yaratılıştan beri sunulan sonsuz imkânların tanrısıdır. (…) ‘Gelecek-Tanrı’ sonsuzdur. Her şeyin esası ve insanların bütün özlemlerinin, bütün faaliyetlerinin sonucudur. Bundan dolayı da onun tabiatı, iyi ya da kötü, merhametli ya da zalim, yani insanlar ne yaparsa, nasıl yaparsa öyle olacak. Ne ekerlerse onu biçecekler. ‘Gelecek-Tanrısı’ budur, içlerinden her biri Hakk’ın bir parçası olduğu için dünya tamamen onların elindedir.50

      Abdias’a göre böyle bir Tanrı anlayışı insanı ilahlaştırmak, onu Tanrı yerine koymak ve bunun sonucunda ezelî ve ebedî olan mutlak yaratıcıyı inkâr etmek değildir. Çünkü insana Tanrı’nın mükemmelliğine ulaşma yetisini ve iznini, hatta görevini yine Tanrı vermiştir. Dolayısıyla insan bu çabasıyla yine Tanrı’nın bir emrini yerine getirmektedir: “Böyle bir görüş yalnız kabul edilebilir değil, aynı zamanda zaruridir. Bu, insanlara dünyanın kaderini tayin etme hürriyetini veren Yüce Yaradan’ın iradesine de uygundur. İnsanlar bütün günlerinin, bütün amellerinin tek sorumlusu ve tek yargıcıdırlar.51

      Aydınlatılması gereken bir husus daha vardır ki o da Abdias’in Hristiyanlıkla olan ilişkisidir. Kanaatimize göre Aytmatov’un kendisine muhatap olarak aldığı Batı dünyası ile alakalı olarak romanının zemininde kullandığı Hristiyani öğeler Türkiye’de yanlış anlaşılmış ve romanda Hristiyanlık propagandası yapıldığı ileri sürülmüş, hatta Aytmatov’un bir Hristiyanlık misyoneri olduğu bile iddia edilmiştir.52 Oysa -Aytmatov’un böyle bir misyonu niçin yükleneceği sorusu bir tarafa- romanın fikrî yapısı bir bütün olarak dikkate alındığında böyle bir sonuca varılması mümkün değildir. Zira her şeyden önce, eserde yazarı temsil ettiğini düşündüğümüz Abdias mevcut Hristiyanlığa aykırı görüşleri yüzünden papaz okulundan uzaklaştırılmıştır. Çünkü ona göre Kilise, insanları köleleştirme üzerine kurulmuş olan dünyadaki sisteme angaje olmuştur. En azından yapılan her türlü kötülük ve haksızlığı sükûtla karşılamaktadır. Abdias’ı sorguya çeken papazın söyledikleri, Kilisenin bu pasif tavrını çok açık olarak ortaya koymaktadır: “Bu fikirlerinle sen pek ileriye gidemezsin. Temel dogmalarla uğraşanları laikler de istemez ve aralarından atarlar. Çünkü her ideoloji esas olarak yalnız ve yegâne gerçeğe kendisinin sahip olduğunu iddia eder.53

      Bu sözler laik dünya sisteminin kendisine biçtiği rolü uysallıkla kabul etmiş olan bir din adamına aittir. Mensubu olduğu dinin aslında bu tavrı kabul etmiyor olması onun için önemli değildir. Abdias işte bu tutuma karşı çıkar.

      Abdias’ın mevcut Hristiyanlığı savunmadığı ortada. Şimdi sorabiliriz: Abdias tahrife uğratılmadan önceki Hristiyanlığı mı gündeme getirmek istiyor? Eğer öyleyse o zaman bunun eleştirilecek bir yanı yoktur. Bozulmamış bir din olarak Hristiyanlığın, bizim inandığımız Allah’ın dini olduğunu zaten biz Müslümanlar reddetmiyoruz. Fakat eserde böyle bir iddianın bulunduğunu gösteren bir işaret de yoktur. Bir peygamber tavrıyla karşımıza çıkan Abdias, öyle anlaşılıyor ki, Hristiyanlıktan daha mükemmel, daha kapsayıcı bir dinin temsilci ve tebliğcisi olmak gibi bir misyonla görevlendirilmiştir. Onunla bir peygamber arasında ilişki kurulmasının ve mücadelesinin bu peygamberinkine benzetilmesinin sebebi budur. İsa’yı yargılayan vali, ondan bir Yahudi olarak söz eder.54 Bu anlamda İsa ne kadar Yahudi idiyse Abdias da o kadar Hristiyan’dır.

      Bu noktada İslâmiyet’in ‘tek din’ anlayışının meselenin çözümünde bize yardımcı olacağını sanıyorum. Bilindiği gibi Yahudilik, Hristiyanlık ya da İslamiyet aslında tek bir dinin “Allah’ın dini”nin insanlık tarihi boyunca aldığı değişik adlardır ve bu din tarih boyunca çeşitli dönemlerde insanların onu bozması, aslından uzaklaştırması sebebiyle Allah tarafından son olarak “İslamiyet” adıyla ‘tamamlanmış’tır. Hazreti İsa’nın söylediği ve yazarın onunla Abdias arasında kurduğu ilişki dolayısıyla aslında Abdias’ın düşünceleri olan şu sözler bu hususu çok net bir biçimde ortaya koymaktadır: “Bütün ülkeler, bütün zamanlar için bir tek Tanrı… bir tek din, herkes için tek cennet.55

      Şimdi yukarıda Hristiyanlık için sorduğumuz soruyu bu defa İslamiyet için sorabiliriz: Romanın kahramanı Abdias İslamiyet’in savunuculuğunu mu yapıyor? Onun, rüyasında Hz. İsa’yı gördüğü sırada düşündüğü ve içinde Ra’d suresinin 11. ayetinin anlamına çok benzeyen bir cümlenin bulunduğu aşağıdaki bölüm, bu soruya verilebilecek olumlu bir cevabı mümkün kılabilir:

      “İnsanın üzerine çöken, onun belini büken yük çok ağır. Onda bu derece kökleşmiş kötülüğe karşı bir aşı bulunabilecek mi? Bulunabilirse onu bütün yaratıklardan ayıran akıl kanatlarıyla, ruhu, şimdiye kadar ulaşılamamış yüksekliklere çıkaracaktır. Heyhat! Böyle bir şey mümkün olsaydı! Senin fedakârlığın boşuna. Kendilerini asla doğru yola sokmayanları sen daha iyi duruma getiremezsin.56

      Yine bu rüya sırasında gittiği Kudüs’te Abdias’ın, Hz. İsa’nın çarmıha gerildiği iddia edilen ağaçta onu bulamaması57 da çok kapalı olarak belki onun ölmüş olması konusunda bir şüphenin işareti olabilir. Ancak bu tür yorumları ileri götürmenin çok doğru olacağını sanmıyorum. Yoruma gerek bırakmayacak kadar açık olan husus, Aytmatov’un bu romanda insanlığın ancak ilahi bir dinin kanatları altında aradığı huzuru bulacağı fikrini işlediğidir. Bu tema yazarın ilk eserlerinden itibaren gittikçe ağırlığı arttırılarak işlenmiş ve bu son romanında en yüksek noktasına ulaşmıştır. Aytmatov’un romanın zeminine Hristiyanlığı koyması, daha önce de kısaca temas ettiğimiz gibi mesajını iletmek istediği Batı dünyası ile ilgili olmalıdır. Abdias’ın, arkadaşı İnga’ya yazdığı mektuptaki şu cümleler de bu düşüncemizi teyit etmektedir:

      “Modern dünyamızın karşılaştığı bu acıklı uyuşturucu meselesini çeşitli yönleriyle ele alan yazılarımın yakın bir gelecekte yayınlanacağından da emin değilim. ‘Modern dünya’ diyorum, çünkü yaban keneviri bilinmeyecek kadar eski zamanlardan beri bozkırda yetişiyor, ama on beş yıl öncesine kadar, yerli halkın dediğine göre bu pis bitkiyi, uyuşturucu kullananların deyimi ile bu ‘ot’u ne içmek için ne de başka bir amaçla toplayan hiç yoktu. (…) Evet, bu hastalık çok yenidir ve bunda Batı’nın etkisi çok büyük olmuştur.58

СКАЧАТЬ



<p>49</p>

Abdias ve Hazreti İsa arasında kurulan ilişkiyi yazar-anlatıcının şu sözleri de teyit etmektedir: “Gerçekte Yüce Yaradan’ın paradoksları da sınırsızdır. Yüzlerce yıl önce bir defa daha tuhaf bir adam susması gerektiğine inanmış ve bu yüzden hayatını yitirmişti. Kendisini kurtaracak sözleri söylemeyi reddettiği için yitirmişti hayatını. (…) o gün de bir Cuma günüydü ve o adam da hayatını kurtarmak için onların istediği şekilde konuşmayı, istenen kelimeleri söylemeyi reddetmişti.” (ss.52-55)

<p>50</p>

Cengiz Aytmatov, age., s. 175-176.

<p>51</p>

Cengiz Aytmatov, age., s. 176.

<p>52</p>

Dişi Kurdun Rüyaları Türkiye’de neşredildiğinde eser hakkında çıkan bir tanıtma yazısında böyle bir iddiaya yer verilmiştir: “Cengiz Aytmatov bu son romanında karşımıza tam inanmış Hristiyan misyoneri hüviyetiyle çıkmaktadır. Belki de öyledir. Aksi olsa yazdıklarını yazmazdı, yazamazdı.” (Abdürrahim Karakoç, Yeni Düşünce, 25 Mayıs 1990.) Dr. Hayati Bice de bu romanı “Aytmatov’un intiharı” olarak nitelemekte ve bu eseriyle Aytmatov’un kendi roman geleneğinin dışına çıktığını ileri sürmektedir. (“Biz Cengiz’i Çok Sevmiştik… Severiz de…”, Türk Yurtları, s. 44 vd.) Oysa yukarıda belirttiğimiz gibi Aytmatov bu romanında da önceki eserlerinde ele aldığı bir temayı geliştirmiş ve daha ayrıntılı olarak işlemiştir.

<p>53</p>

Cengiz Aytmatov, age., s. 34.

<p>54</p>

Cengiz Aytmatov, age., s. 155.

<p>55</p>

Cengiz Aytmatov, age., s. 164.

<p>56</p>

Ra’d suresinin 11. ayetinin bir kısmı: “Bir millet kendi durumlarını değiştirmedikçe Allah onların durumlarını deriştirmez.” (Süleyman Ateş meali). Bu eserde ayet ve hadislerle benzerlik gösteren başka ifadeler de vardır. Fakat eserin ikinci dilden (Fransızca) tercüme edilmiş olması bu benzerlikler hususunda yargı belirtmekte ihtiyatlı olmayı gerektirmektedir.

<p>57</p>

Cengiz Aytmatov, age., s. 190.

<p>58</p>

Cengiz Aytmatov, age., s. 43.