Aytmatov Araştırmaları. Анонимный автор
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Aytmatov Araştırmaları - Анонимный автор страница 15

Название: Aytmatov Araştırmaları

Автор: Анонимный автор

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6852-19-8

isbn:

СКАЧАТЬ Mümin, akıntının deviremeyeceği iri taşları seçmiş, onları karnına dayayarak iki eliyle oraya güçlükle taşımıştı. Sonra da suyun içinde ayakta durarak taşları örmüştü. Suyun kolayca girebileceği, sonra öbür taraftan yine kolayca çıkabileceği delikleri de çok iyi hesaplamıştı.”65

      Böylece çocuk suyun şiddetinden, ölümcül yönünden korunur. Tabiatla iç içe yaşayan insanoğlu, yaşama biçimini ona uydurmak zorunda kaldığı gibi tabiatı da kendi istediği yönde biçimlendirir. Tabiatın sunduğu imkânlardan yararlanırken, tabii afetlerin kendisine vereceği olası zararları önlemeye çalışır. Çocuk özne suyun arındırıcı, rahatlatıcı özelliğinden yararlandırılırken şiddetinden de korunmaya çalışılır. Çayın düz ve sığ yerinde bu gölcük inşa edildikten sonra çocuk, korkmadan yüzebilir. Tıpkı balıklar gibi gözlerini hiç kapatmadan yüzer. Balıklara imrenen/özenen çocuk özne “bir balık olup akıntı boyunca ta uzaklara kadar yüzmeyi hayal ed[er]”.66 Sadece balık gibi yüzerek Beyaz Gemi’ye ve babasına ulaşabileceğine hükmeden çocuk öznenin o vakitten sonra en büyük arzusu balık gibi yüzmek ya da balığa dönüşmektir.67

      Çocuk özne için su hep gücü temsil eder; o, zorda kaldığı bazı durumlarda sudan medet umar. Örneğin dedesine ve kendisine oldukça kötü davranan, eşi Bekey’e sürekli şiddet uygulayan Oruzkul’a karşı koyabilecek gücü olmayan çocuk özne, tüm mağdurlarla birlik olup Oruzkul’u çaya kadar sürükleyip suyun ortasına atarak ona hak ettiği cezayı vermeyi hayal eder. Böylece masumlara zarar veren Oruzkul, su gücüyle cezalandırılacaktır. Zihin dünyası masallar, kurgularla şekillenen çocuk özneye göre ancak iyiler balığa dönüşebilir; kötücül niteliklerle donatılan Oruzkul’un balığa dönüşerek kurtulması mümkün olmayacaktır.

Yalnız Çocuk İçin Sığınak Olarak Su

      “Deniz bütün insanlar için en büyük, en değişmez anne simgelerden biridir”68 diyen Mme Bonaparte’a göre denize yüklenen simgesel anlamlardan biri de “anne”liktir. Bozkır toplumlarında göllerden, deniz şeklinde söz edildiği de görülür. Bu bağlamda Issık-Göl, hatta romandaki diğer çay vb. su unsurları anne simgesiyle birlikte okunabilir. Çocuk öznenin en mutlu olduğu anlardan biri Beyaz Gemi’nin Issık-Göl içindeki seferi iken, bir diğeri de kendisinin suyun içinde yüzdüğü vakitlerdir; o, o anlarda tıpkı anne rahmindeymiş, yitik cennetindeymiş gibi mutludur. Çocuk özne ister hakikatte isterse masal/hayal âleminde su içinde yüzerken çok mutlu olup çevresindeki kötülük ve kötücül kişilerden uzaklaşır, kısa süreli de olsa olumsuzluklardan arınır. Dedesinin inşa ettiği gölcük çocuk özneyi yalnızlıklardan uzaklaştırdığı gibi, hayallerine açılan kapı da olur. Örneğin çayın kıyısındaki büyük kayaya “Tank” adını verir, kayayı bu şekilde adlandırması, sinema filmlerinde gördüğü tanklarla kayalar arasında benzerlik kurmasıyla ilintilidir. Suların yıkayıp aşındırdığı kaya da tıpkı filmlerdeki tanklar gibi “suya dalacakmış gibi” durmaktadır. Günlük vaktinin bir kısmını gölcük ve kıyısında geçiren çocuk özne, kayaların şekil özellikleri ya da zihninde uyandırdığı imajlardan hareketle onlara “kötü kayalar”, “iyi kayalar”, “kurnaz kayalar” vb. adlar verir.69

Umudun Simgesi, Yitik Cennete Ulaştıracak Aracı Olarak Isık-Göl ve Beyaz Gemi

      Anlatıcının “Yeryüzünün ta öbür ucunda, görülebilen yerin en uzağında, kumlu sahilin ötesinde, ortası kabarık gibi duran bir göl” şeklinde tasvir ettiği Isık-Göl ve onun içinde sefer yapan Beyaz Gemi, çocuk öznenin hayal dünyasının şekillenmesinde oldukça işlevseldir. Zihin dünyası Maral Ana efsanesi/masalıyla şekillenen çocuk özne kendisi de Isık-Göl ve Beyaz Gemi etrafında yeni bir masal dünyası yaratır; bu büyülü dünyada yaşayarak hakikatin boğucu ve nefret ettiriciliğinden uzaklaşmaya çalışır. Hayatının şafağında olan çocuk öznenin duyguları tıpkı Isık-Göl’ün suları gibi çoğu zaman berrak, bazen de dalgalıdır. Beyaz Gemi gölde sefer yaparken o da saf duygularıyla yarattığı masal âleminde dolaşır.

      Balıklar gibi yüzme hayali ve dürbünle Beyaz Gemi’yi izlemeye başlaması çocuğun hayatındaki önemli kırılma noktalarından biridir. Çocuk özne o vakitten sonra gerçek dünyadan çok masal âleminde, hakikatlerden çok hayalleriyle yaşamaya yoğunlaşır. Böylece gerçek dünyada mutsuz olan çocuk, masal âlemine sığınarak mutlu olmaya çalışır. Sonsuzluğun simgesi mavi rengiyle sanat harikasını andıran, uçsuz bucaksız olmasıyla dikkati çeken Isık-Göl’ün ortasında Beyaz Gemi’nin süzülerek sefer etmesi çocuk özneyi büyüler, Isık-Göl onun için umut mekânı olur. O vakitten sonra çocuk öznenin hayalleri de tıpkı Isık-Göl gibi uçsuz bucaksız hâle gelir, çocuk özne de gölün suları gibi özgürleşmeyi hayal eder. Çocuk özne, Bachelard’ın ifadesiyle “Düşlerle acı çek[er]”, “düşlerle iyileşi[r].70 Her ne zaman Isık-Göl’ün ortasında Beyaz Gemi’yi sefer yaparken görse bir balığa dönüşüp çaya atlayarak yüze yüze Beyaz Gemi’ye ne zaman ulaşacağını düşünür. “[B]eyaz gemi ve üzerinde yüzdüğü Issık-Göl, küçük çocuk için hürriyet ve özgürlük gibi sonsuz açılımları içinde barındıran simgesel değerler bütünüdür”.71

      Çocuk özne dürbünüyle Issık-Göl’ün masmavi suları ortasında yüzen Beyaz Gemi’yi ilk kez görünce çok heyecanlanmıştır. Oldukça mutsuz ve umutsuz olan çocuk, Issık-Göl’de gemicilik yaptığını duyduğu babasının bu Beyaz Gemi’de çalışıyor olması ihtimali üzerinde durur, kendisini buna inandırmaya çalışır; “babasının beyaz gemide olabileceği düşüncesi onun hayata tutunmasını sağlar”.72 Onu mutsuz, huzursuz ortamdan kurtarabilecek tek varlık babasıdır, ona kavuşmasının yolu da önce Beyaz Gemi’ye ulaşmaktır. Dedesinden babasının iş dönüşü yeni eşi ve çocukları tarafından iskelede karşılandığını duyan çocuk özne, babasının Beyaz Gemi’de çalışmasının olası, hatta kesin olduğuna inanmak ister. Babasına ya da Beyaz Gemi’ye ulaşmasının tek yolu da onun balık olup yüzmesidir. Anlatıcı, onun tasarladığı planları/hayalleri şu şekilde ifade eder:

      “Tam bir balığa dönüşmek, balık olmak istiyordu çocuk. Vücudu da, kuyruğu da, yüzgeçleri de, pulları da olsundu. Yalnız ince boynunun üzerindeki kafası, sarkık kulakları, sıyrıklarla dolu burnu değişmesindi. Gözleri de değişmesindi ama pek de oldukları gibi kalmasındı, biraz balık gözünü andırsındı.73

      Dedesinin yaptığı gölcükte hemen balığa dönüşmeyi hedefleyen çocuk, dedesine ve komşularına veda edip balık şeklinde yüzerek Issık-Göl’e ulaşmayı hayal eder. Isık-Göl çocuğun yitik cenneti olan babasına, mahrum kaldığı aile saadeti ya da yuvaya kavuşturacak araç olduğu kadar, ilk ve en güvenilir yuvası ana rahmiyle de özdeşleşir. Beyaz Gemi de kurtuluş gemisi ya da huzura açılacak yelkendir. Beyaz Gemi’ye vardığında ona “Merhaba beyaz gemi, ben geldim, ben!”, “Her zaman yolunu gözleyen, sana dürbünle bakan ben idim!” şeklinde hitap etmeyi umut/hayal eden çocuk özne, babasıyla karşılaşma anında aralarında geçmesi olası diyaloglara ilişkin de tahminler yürütür, hayaller kurar:

СКАЧАТЬ



<p>65</p>

Cengiz Aytmatov, Beyaz Gemi, s. 31.

<p>66</p>

Cengiz Aytmatov, Beyaz Gemi, s. 31.

<p>67</p>

Balığa dönüşme isteği/hayali, okuru kutsal ya da mitolojik anlatılara götürecektir. Örneğin Eski Ahit’te anlatılan efsaneye göre Kızıldeniz’de sulara gömülüp “Maçune Manuşa/Balık Adamlar”a dönüşürler. Denizde yaşamaya başlayan bu yaratıklar, ne zaman insana dönüşeceklerini de sorarlar. Bkz. Özhan Öztürk, Folklor ve Mitoloji Sözlüğü, Phoenix Yayınevi, Ankara 2009, 170. Hristiyanlara göre balık sözcüğün kökeni Hz. İsa’nın tanrılık adıyla ilintili olduğu gibi, balık Havarilerin ağıyla kurtarılan ruh olup Hz. İsa’nın elinde çoğalma niteliği taşır. Bkz. Orhan Hançerlioğlu, İnanç Sözlüğü (Dinler-Mezhepler-Tarikatler-Efsaneler), Remzi Kitabevi, İstanbul 1975, s. 94. Kur’an-ı Kerim’de de Yunus peygamberi bir balık yutar, belirli bir süre Yunus peygamber balık karnında kalıp daha sonra bir bakıma yenden doğar. Âb-ı hayat efsanesinde pişmiş balığın canlanması söz konusudur. Yine başka bir efsanede ya da Bizans inanışına göre Bizans’ta büyük bir felaket olacağı zaman tavada kızartılan balıklar denize dönmek isterler. Ayrıntılı bilgi için bkz. Abdulkadir Emeksiz, “İstanbul Folkloru”, Karaların ve Denizlerin Sultanı İstanbul, C. II, (haz. Filiz Özdem), Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 2009, s. 274. Yine Budizm ve güney kültürlerinin tesiriyle Altay Türkleri arasında dünyanın (üç) balığın sırtında durduğu inancı vardır. Bkz. Bahattin Ögel, Türk Mitolojisi (Kaynakları ve Açıklamaları ile Destanlar), C. 1, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1993. s. 440-443.

<p>68</p>

Gaston Bachelard, Su ve Düşler maddenin imgelemi üzerine deneme, Çev. Olcay Kunal, YKY, İstanbul 2006, s. 131.

<p>69</p>

Çocuk özne bitkilere de “sevimliler”, “cesurlar”, “korkaklar”, “zararlılar” vb. anlamlar yükler. (s. 8)

<p>70</p>

Gaston Bachelard, Su ve Düşler maddenin imgelemi üzerine deneme, Çev. Olcay Kunal, YKY, İstanbul 2006, s. 11.

<p>71</p>

Veysel Şahin, “Aytmatov’un Beyaz Gemi Romanında Ötelerin Çağrısı ve Kaçış”, Cengiz Aymatov, Ed. Ramazan Korkmaz, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara 2009, s. 286.

<p>72</p>

Özlem Kaşkaoğlu, “Cengiz Aytmatov’un Beyaz Gemi Romanında Halk Edebiyatı Motifleri”, Akademik Tarih ve Düşünce Dergisi, S. 6/2, 2019, s. 1013.

<p>73</p>

Cengiz Aytmatov, Beyaz Gemi, s. 38.