Название: Yeminli
Автор: Морган Райс
Издательство: Lukeman Literary Management Ltd
Жанр: Героическая фантастика
Серия: Vampır Mektupları
isbn: 9781632915009
isbn:
Kendini güvenceye alınca Caitlin onun suratındaki rahatlamayı gördü.
Fakat şimdi bunu düşünmenin sırası değildi. Caitlin hemen döndü ve hızla halata tırmandı. Kendi halatı da her an çatırdayıp kopabilirdi. Scarlet hala sırtındaydı.
Sonunda, uçurumun tepesine ulaştı. Hızla kendini çimenle kaplı platoya attı ve Scarlet’i sırtından indirdi. Yeniden karada olduğu için inanılmaz minnettardı, ama hiç oyalanmadı. Yana doğru yuvarlandı, halatı aldı ve hızla birkaç metre aşağıya salladı, böylece halat aşağıya Caleb’in durduğu yere doğru sallandı.
Caitlin aşağı baktı ve halat ona doğru yaklaşırken Caleb’in dikkatli bir şekilde onu izlediğini gördü. Ardından Caleb, bir eliyle Ruth’u tutarken diğer elini de halata uzatıp onu kavradı. O da hızla yukarı çıkmayı başardı. Caitlin, halatın kopmaması için dua ederken Caleb’in her adımını dikkatli bir şekilde izledi.
Caleb sonunda tepeye çıkmayı başardı, kendini tam Caitlin’in yanına çimenlere attı. O kaya tabakasından oldukça uzaklaştılar. Ardından Scarlet ve Ruth kucaklaştı ve Caitlin ve Caleb’de aynısını yaptı.
Caitlin de Caleb gibi rahatlamanın tüm bedenini sardığını hissedebiliyordu.
Caleb “Hayatımı kurtardın,” dedi. “Bir kez daha.”
Caitlin bir gülümsemeyle karşılık verdi.
“Sense benimkini pek çok defa kurtardın. Bu durumda en azından sana birkaç tane borçluyum.”
Caleb gülümsedi.
Hepsi dönüp yeni çevrelerini araştırdılar. Skye Adası. Aynı zamanda hem göz kamaştırıcı, nefes kesici ve gizemli hem de ıssız ve etkileyiciydi. Bu ada birçok dağ silsilesi, bir dizi vadi, tepe ve platolardan meydana geliyordu; bunlardan bir kısmı kayalık ve kıraçtı, bir kısmı ise yeşil yosunla kaplıydı. Şimdi bütün bir ada tamamen tanrısal bir sisle kaplanmış ve bu sis en küçük noktalara kadar yayılmıştı. Diğer yandan sabah güneşi turuncu, kırmızı ve sarı rengi ile yavaş yavaş kendini göstermeye başlıyordu. Bu ada rüya gibiydi ve hiçbir insanın yaşamasının mümkün olmadığı bir yere benziyordu.
Caitlin ufku seyrederken, aniden bir hayalet gibi bir düzine vampir oradaki tepenin üzerinden, sisin içinden çıkıp yavaş yavaş görünür hale gelerek doğruca onlara doğru gelmeye başladılar. Caitlin buna inanamıyordu. Hep beraber ayağa kalkarlarken kendini savaşa hazırladı, ama Caleb elini ona uzattı ve onu rahatlattı.
Caleb “Endişelenme,” dedi. “Bunu hissedebiliyorum. Dostlar.”
Onlar yaklaşırken, Caitlin yüz ifadelerini görebiliyor, Caleb’in haklı olduğunu seziyordu. Aslında Caitlin gördüğü karşısında şok olmuştu.
Orada, gözlerinin önünde pek çok eski arkadaşı duruyordu.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Sandalları şiddetli bir şekilde sallanıp onları kaçınılmaz şekilde kayalık kıyıya doğru sürüklerken Sam kendini hazırladı. Bir dizi vampir savaşçı dik uçurumlardan hızla inip onlara doğru yol alırken Polly’nin korkusunu hissedebiliyordu.
Sandalları kıyıdan sadece birkaç metre uzaklıktayken Polly “Şimdi ne olacak?” diye sordu.
“Direnip savaşacağız. Başka çaremiz yok.”
Bunları söylemesiyle Polly’i de yanına alarak elini tutup sandaldan atlaması bir oldu. İkisi beraber birkaç metre havaya sıçradılar ve suyun kıyısına indiler. Sam çıplak ayaklarına çarpan buz gibi suyu hissedince şok oldu; su içine bir ürperti göndererek onu tamamen uyandırdı. Sam hala Londra’dan kalma savaş giysileri içinde olduğunu fark etti, dar siyah pantolonu ve omuzlarından ve kollarından oldukça kalın bir şekilde desteklenmiş gömleği üzerindeydi. Polly’e baktı ve onun da savaş giysileri içinde olduğunu gördü.
Fakat herhangi bir şeyi değiştirmek için zamanları yoktu. Sam kıyıya bakınca düzinelerce insan savaşçının onlara doğru geldiğini gördü. Baştan ayağa zincirden örülmüş zırh içindeydiler, kılıç kuşanmışlardı ve kalkan taşıyorlardı; Sam’in bütün çocukluğu boyunca resimli kitaplarda görmüş olduğu, bir zamanlar inanılmaz derecede olmak istediği ışıl ışıl zırhlara bürünmüş klasik şövalye görüntüsündeydiler. Çocukken onları çok seviyordu. Ama şimdi, bir vampir olarak kendisinin, onların hiçbir zaman olamayacağı kadar güçlü olduğunu biliyordu. Onun sahip olduğu güce ve hıza ulaşmalarının asla mümkün olmayacağını, asla onun dövüş becerilerinin yanına bile yaklaşamayacaklarını anlıyordu. Bu yüzden hiç korkmuyordu.
Fakat Polly için çok endişeleniyordu. Polly’nin dövüş yeteneklerinin ne duruma geldiğinden pek emin değildi ve bu insan silahlarının görünüşünden de pek hoşlanmamıştı. Onun gördüğü kılıçlara ve kalkanlara pek benzemiyorlardı. Parıldayan sabah güneşinde silahlarının gümüş uçlu olduğunu çoktan görmüştü, bunlar vampirleri öldürmek için tasarlanmışlardı.
Bunun ciddiye alması gereken bir tehdit olduğunu biliyordu.
Yüzlerindeki bakışlardan anlaşılacağı üzere bu insanlarla işi vardı ve sımsıkı, koordineli dizilişlerinden oldukça iyi eğitimli olduklarını görebiliyordu. İnsanlar için, bunlar muhtemelen zamanın en iyi savaşçılarıydılar. Ayrıca oldukça da iyi örgütlenmişlerdi, her iki yöne de hakim oluyorlardı.
Sam onlara önce saldırıya geçme avantajını vermeyecekti.
Onları kendine yönlendirdi, hemen hızla koşmaya başladı ve birden onların kendine yaklaşmalarından daha hızlı bir şekilde onlara yaklaştı.
Bunu beklemedikleri ortadaydı. Onların tereddüdünü, nasıl tepki verecekleri konusundaki güvensizliklerini sezebiliyordu.
Ama onlara hiç zaman tanımadı. Yukarı doğru uçuşa geçip kanatlarının onu ileri doğru götürme yeteneğinden yararlanarak başlarının üzerine sıçradı. Bütün bir grubu tam olarak görene kadar uçtu ve arkalarına indi. Ardından uzandı ve arkadaki bir şövalyeden bir mızrak kaptı. Onu geniş bir açıyla salladı ve tek bir hareketle pek çoğunu atlarından düşürüp yere serdi.
Atlar kişneyip tekme attılar, grubun geri kalanını dağıttılar ve kargaşaya neden oldular.
Yine de bu şövalyeler o kadar iyi eğitilmişlerdi ki bütün bunların kendilerini altüst etmesine izin vermediler. Başka insan şövalyeler olsa hemen ortadan kaybolmuşlardı ama bunlar, Sam’in şaşkın bakışları altında döndüler ve yeniden grup oluşturarak СКАЧАТЬ