Название: Yeminli
Автор: Морган Райс
Издательство: Lukeman Literary Management Ltd
Жанр: Героическая фантастика
Серия: Vampır Mektupları
isbn: 9781632915009
isbn:
Elimde olan bir şeyi istiyorum hem,
Cömertliğim uçsuz bucaksız denizler gibi,
Denizler gibi derin sana olan sevgim.
Sana ne kadar verirsem, o kadar çoğalıyor bende kalan,
Çünkü her ikisi de hiç tükenmek bilmiyor.
BİRİNCİ BÖLÜM
Kuzey İskoçya
(1350)
Caitlin kan kırmızısı bir güneşe uyandı. Güneş inanılmaz bir büyüklükte ufukta bir top gibi kendini göstererek bütün gökyüzünü doldurmuştu. Onun önünde tek başına bir karartı duruyordu, Caitlin bunun olsa olsa babası olacağını hissetti. Sanki Caitlin’in ona doğru koşmasını istiyormuş gibi iki elini ileriye doğru açarak uzatmıştı.
Caitlin de bunu çok istiyordu. Fakat yerinden doğrulmaya çalıştığında aşağı baktı ve bir kayaya zincirlenmiş olduğunu gördü; demirden kancalar bileklerini ve ayaklarını sıkı sıkı tutuyordu. Bir elinde üç anahtar tutuyordu – bunların babasına ulaşmak için ihtiyacı olan anahtarlar olduğunu biliyordu – diğer elinde ise kolyesi vardı, kolyesinin küçük gümüş haçı avucunun içinden aşağıya doğru sarkıyordu. Kalkmak için olanca gücüyle doğruldu ama kımıldayamadı.
Caitlin gözlerini kırpıştırdı ve birden babasının hemen yanı başında durup kendisine gülümsediğini gördü. Ondan kendisine doğru yayılan sevgiyi hissedebiliyordu. Babası eğildi ve usulca onun zincirlerini açtı.
Caitlin ileriye doğru uzandı ve ona sarılarak onun sıcaklığını ve kendine verdiği güveni hissetti. Babasının kollarında olmak o kadar harikaydı ki Caitlin gözyaşlarının yanaklarından aşağı süzülerek akmakta olduğunu hissedebiliyordu.
“Üzgünüm baba. Seni hayal kırıklığına uğrattım.”
Babası geri çekildi, doğrudan Caitlin’in gözlerinin içine bakarak gülümsedi.
“Sen umduğumdan da fazlasını yaptın. Sadece son bir anahtar kaldı ve sonra birlikte olacağız. Sonsuza kadar.”
Caitlin gözlerini kırptı ve yeniden gözlerini açtığında babası gitmişti.
Biraz önce onun olduğu yerde iki karartı vardı, kayalık platoda öylece hareketsiz bir şekilde yerde yatıyorlardı. Caleb ve Scarlet.
Caitlin birden hatırladı. Onlar hastaydı.
Kayadan uzaklaşmaya çalıştı, ama hala zincirliydi ve tüm gücüyle kurtulmaya çalışmasına rağmen onlara ulaşamadı. Caitlin bir kez daha gözünü kırptığında Scarlet’in tam üstünde belirdiğini gördü; yukarıdan ona bakıyordu.”
Scarlet “Anneciğim?” diye seslendi.
Aşağı Caitlin’e doğru bakarak gülümsedi. Caitlin Scarlet’in sevgisinin her yanını sardığını hissedebiliyordu. Ona sarılmak istedi ve bütün gücüyle kendini kurtarmak için mücadele etti ama zincirlerden kurtulamadı.
“Anneciğim?” Scarlet yeniden seslendi ve küçük elini ileriye doğru uzattı.
Caitlin doğrulup dimdik oturdu.
Güçlükle nefes alarak ellerini etrafında gezdirdi ve serbest kalıp kalmadığını anlamaya çalıştı. Ellerini ve ayaklarını rahat bir şekilde hareket ettirdi ve etrafına bakındı; zincirlerden geriye kalan herhangi bir işaret görmedi. Başını kaldırdı ve ufukta devasa, kan kırmızısı bir güneşin durduğunu gördü, ardından etrafına bakındı ve kayalık bir platoda yerde uzandığını anladı. Tam rüyasında gördüğü gibiydi.
Şafak, ufukta daha yeni sökmekteydi. Caitlin olduğu yerden ancak dağların sisle kaplı zirvelerini görebiliyordu; apaçık gökyüzüne karşı sonsuz bir güzelliğe sahiplerdi. Caitlin şafağın belli belirsiz ışığına bir bakış attı ve nerede olduğunu anlamaya çalıştı ama bunu yaptığı gibi kalbi çıkacakmış gibi oldu. Orada, uzakta, hareketsiz iki kişi yatıyordu. Caitlin onların kim olduklarını biliyordu: Caleb ve Scarlet’ti bunlar.
Caitlin fırlayarak ayağa kalktı ve onlara doğru koştu; aralarına diz çökerek bir elini birinin diğer elini de ötekinin göğsüne uzattı ve onları hafifçe sarstı. Bir önceki hayata dönüşlerinde yaşananları hatırlamaya çalışınca kalbi korkuyla doldu. Yine ikisinin ne kadar hasta olduklarını hatırlayınca zihnine birbiri ardına korkunç görüntüler üşüştü. Scarlet’in her yanı vebadan dolayı kırmızılıklarla doluydu ve Caleb de vampir zehrinden dolayı ölüyordu. Onları son gördüğünde, ikisinin de öleceği kesin gibiydi.
Caitlin elini aşağı uzattı ve kendi boynuna dokunarak buradaki iki küçük yara izini yokladı. Yara izine dokununca Caleb’in kendinden beslendiği o son, kaderlerini belirleyecek olan anı hatırladı. İşe yaramış mıydı? Yaptıkları Caleb’i ölümden kurtarmış mıydı?
Caitlin her birini delirmiş gibi sarstı ve bağırmaya başladı.
“Caleb! Scarlet!”
Caitlin hayatın, onlar olmadan nasıl bir hal alacağını düşünmemeye çalışırken gözlerinin yaşlarla dolduğunu hissetti. Bunun düşüncesi bile fazlaydı. Eğer onlar yanında olmayacaksa hayata devam etmemeyi tercih ederdi.
Birden, Scarlet hareket etti. Caitlin onun hareket ettiğini ve ardından yavaş yavaş doğrulup gözlerini ovuşturduğunu izlerken kalbi umutla doldu. Scarlet başını kaldırıp Caitlin’e baktı. Caitlin Scarlet’in cildinin tamamen iyileşmiş olduğunu ve o küçük mavi gözlerinin capcanlı bir şekilde ışık saçtığını görebiliyordu.
Scarlet hemen kocaman gülümsedi ve Caitlin’in kalbi sıcacık oldu.
Scarlet “Anneciğim!” dedi. Neredeydin?”
Caitlin mutluluktan ağlamaya başladı. Ardından eğildi ve Scarlet’i kendine doğru çekerek ona sarıldı. Omzunun üzerinden “İşte buradayım hayatım,” dedi.
“Rüyamda seni bulamadığımı ve hasta olduğumu görüyordum.”
Caitlin, Scarlet’in tamamen iyileşmiş olduğunu hissederek rahat bir nefes aldı.
“Sadece kötü bir rüyaydı. Bak şimdi iyisin. Her şey harika olacak.”
Aniden bir havlama sesi geldi ve Caitlin arkasını dönünce Ruth’un köşeyi dönerek doğruca onlara doğru geldiğini gördü. Ruth’un da geri dönmeyi başardığını görünce Caitlin’in mutluluğu bir kat daha arttı ve Ruth’un yetişkin bir kurt boyutlarına ulaşarak şimdi ne kadar büyümüş olduğunu görünce hayret içinde kaldı. Fakat Ruth hala bir yavru gibi davranıyordu. Scarlet’in kollarına koşarken heyecanlı bir şekilde kuyruğunu bir o yana bir bu yana salladı.
Scarlet “Ruth!” diye bağırdı, hemen Caitlin’den ayrıldı ve onu kucakladı.
СКАЧАТЬ