Yeminli . Морган Райс
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Yeminli - Морган Райс страница 3

Название: Yeminli

Автор: Морган Райс

Издательство: Lukeman Literary Management Ltd

Жанр: Героическая фантастика

Серия: Vampır Mektupları

isbn: 9781632915009

isbn:

СКАЧАТЬ Caitlin buna inanamıyordu. Caleb, Caitlin’in onu hiç görmediği kadar genç ve sağlıklı görünüyordu.

      Caitlin hemen zıplayarak ayağa kalktı ve ona sarıldı, hayatta olduğu için minnettardı. Caleb de ona sarılınca, Caleb’in güçlü kaslarını hissetti. Yeniden onun kollarının arasında olmak inanılmaz bir duyguydu. Nihayet, dünyadaki her şey yoluna girmişti. Yaşadıkları sanki uzun, kötü bir rüyadan ibaretti.

      Caitlin omzunun üstünden “Öldüğünü sanıp çok korkmuştum,” dedi.

      Geri çekildi ve Caleb’in yüzüne baktı.

      “Hatırlıyor musun?’ diye sordu. “Hasta olduğunu hatırlıyor musun?”

      Caleb kaşlarını çattı.

      “Biraz,” diye cevapladı. “Hepsi rüya gibi geliyor. Jade’i gördüğümü hatırlıyorum…Ve senden beslendiğimi.” Birden Caleb gözleri sonuna kadar açılmış bir şekilde Caitlin’e baktı. Hayranlık içinde “Hayatımı kurtardın,” dedi.

      Eğildi ve Caitlin’e sarıldı.

      Caitlin kulağına usulca “Seni seviyorum,” diye fısıldadı.

      Caleb “Ben de seni seviyorum,” diye cevap verdi.

      “Babacığım!”

      Caleb, Scarlet’i kucaklayarak havaya kaldırdı. Sonra eğildi ve Caitlin’in yaptığı gibi Ruth’u okşadı.

      Ruth bütün bu ilgi karşısında daha mutlu olamazdı. Zıplıyor, inliyor ve o da onlara sarılmak istiyordu.

      Bir süre sonra, Caleb, Caitlin’in elini tuttu ve birlikte arkalarını dönerek ufka doğru baktılar. Önlerinde uzayan sonsuz gökyüzünü hafif sabah ışığı doldurmuş, dağ zirveleri ufka çizgi çekiyor ve gül pembesi renkli ışık sisin arasından kıvrılarak yukarı çıkıyordu. Zirveler sanki sonsuzluğa uzanıyordu ve Caitlin aşağı bakınca bunların binlerce metre yükseklikte olduklarını görebildi. Acaba yeryüzünün neresindeyim diye içinden geçirdi.

      Caleb onun düşüncelerini okuyarak “Ben de aynı şeyi merak ediyordum,” dedi.

      Dört bir yana dönerek ufku araştırdılar.

      Caitlin “Tanıyabildin mi?” diye sordu.

      Caleb yavaşça başını iki yana salladı.

      Caitlin devam etti: “Yalnızca iki seçeneğimiz varmış gibi görünüyor. Ya yukarı çıkacağız ya da aşağı ineceğiz. Şimdiden çok yukarda olduğumuz için bence yukarı çıkmaya devam edelim, bakalım zirveden neler görünüyor.”

      Caleb başını sallayarak onayladı, Caitlin uzanıp Scarlet’in elini tuttu ve üçü birlikte yokuşu çıkmaya başladılar.

      Yukarısı oldukça soğuktu ve Caitlin bu havaya pek uygun giyinmemişti. Üzerinde hala siyah deri botları, bacaklarını sıkıca saran siyah pantolonu ve İngiltere’deki kavga zamanından kalan uzun kollu, üzerine oturan siyah gömleği vardı. Fakat bunlar onu bu soğuk, dağ rüzgârlarından korumak için yeterli değillerdi.

      Kararlılıkla yola çıktılar, büyük kayalara tutunarak yokuşu tırmandılar ve zirveye doğru yol aldılar.

      Tam güneş gökyüzünde yükselmeye başlamışken Caitlin de doğru karar verip vermediklerini merak etmeye başlamıştı. Ama sonunda dağın zirvesine ulaştılar.

      Nefesleri tükenmiş bir şekilde durarak çevrelerine göz gezdirdiler ve sonunda dağın tepesinden aşağıyı görebildiler.

      Gördükleri manzara Caitlin için nefes kesiciydi. Gözlerinin önünde dağ silsilesinin diğer tarafı vardı ve göz alabildiğine uzaklara doğru uzanıyordu. Onun arkasında okyanus vardı. Okyanustan daha uzaklarda ise Caitlin dağlık ve kayalardan oluşan yeşille kaplı bir ada görüyordu. Okyanusa doğru çıkıntı yapan çok eski bir adaydı burası. Caitlin hayatında hiç bu kadar güzel, resim gibi bir yer görmemişti. Özellikle de sabah şafak sökerken ve etrafı ürkütücü bir sis ve turuncu, mor ışıklar kaplamışken sanki peri masallarından çıkmış bir yer gibi görünüyordu.

      Daha da etkileyici olanı ise, bu adayı anakaraya bağlayan tek şey sonu gelmek bilmeyen uzun halat bir köprüydü. Rüzgârda kudurmuş gibi sallanıyor ve yüzlerce yıl eskiymiş gibi görünüyordu. Altında, yüzlerce metre aşağıda okyanus uzuyordu.

      Caleb “Evet,” dedi. “Bu o. Bu ada bana tanıdık geliyor.” Caleb adaya saygıyla karışık bir korku içinde göz gezdirdi.

      Caitlin “Neredeyiz?” diye sordu.

      Caleb önündeki manzaraya büyük bir saygıyla baktı, ardından döndü ve gözlerindeki heyecanla Caitlin’e baktı.

      “Skye,” dedi. “Efsanevi Skye Adası. Binlerce yıldır savaşçıların ve bizim türümüzün evi olmuştur. O zaman İskoçya’dayız ve Skye’ın yakınındayız. Bu da gösteriyor ki gitmemiz gereken yer orası. Orası kutsal bir yerdir.”

      Caitlin kanatlarının çoktan harekete geçmiş olduğunu hissederek “Hadi uçalım,” dedi.

      Caleb başını iki yana salladı.

      “Skye, dünya üzerinde oraya uçmamızın mümkün olmadığı birkaç yerden biridir. Muhakkak onu koruyan vampir savaşçılar vardır ve bundan daha da önemlisi üzerinde onu doğrudan uçuşlardan koruyan bir enerji kalkanı vardır. Orada su, psişik bir bariyer oluşturur. Davet edilmeden hiçbir vampir içeri giremez.” Caleb döndü ve Caitlin’e baktı. “Zor yoldan girmek zorundayız; o halat köprüden geçmemiz gerekiyor.”

      Caitlin gözlerini rüzgârda sallanan köprüye dikti.

      “Ama o köprü tehlikeli.”

      Caleb içini çekti.

      “Skye başka hiçbir yere benzemez. Buraya yalnızca, buraya girmeyi hak etmiş olanlar girebilir. Ona yaklaşmayı deneyen pek çok insan öyle ya da böyle kendi sonlarıyla karşılaşırlar.”

      Caleb Caitlin’e baktı.

      “İstersen geri dönebiliriz,” diye önerdi.

      Caitlin Caleb’in söylediğini düşündü ve ardından başını iki yana salladı.

      “Olmaz,” diyerek kararlı bir şekilde cevap verdi. “Buraya gelmemizin bir nedeni var. Hadi işe koyulalım.”

      İKİNCİ BÖLÜM

      Sam uykudan sıçrayarak uyandı. Başı dönüyor ve şiddetli bir şekilde zonkluyordu. Nerede olduğunu ve neler olup bittiğini anlayamıyordu. Tek bildiği, rahatsızlık verici bir şekilde tahta benzeri bir şeyin üzerine düştüğü ve sırtüstü uzanmış olduğuydu. Gözlerini doğruca gökyüzüne dikti ve bulutların düzensiz bir şekilde hareket ettiğini gördü.

      İleriye doğru uzandı, eline değen bir tahta parçasına tutundu ve kendini yukarı doğru çekti. Gözlerini kırparak orada oturdu, başı hala dönüyordu ama etrafına СКАЧАТЬ