Название: Arena Bir
Автор: Морган Райс
Издательство: Lukeman Literary Management Ltd
Жанр: Героическая фантастика
Серия: Köle Tüccarları Üçlemesinin
isbn: 9781632912138
isbn:
Rahatlıyorum. Ben cevap veremeden Sasha eğilerek, Bree'nin yeni oyuncak ayısını koklamaya başlıyor; Bree, ayıcığı şakayla Sasha'nın burnunu sürtüyor. Sasha ise ayıyı kaptığı gibi odadan dışarı kaçıyor.
Bree'de ardından "Hey!" diye bağırarak, kahkahalar içinde onu kovalamaya başlıyor.
İkisi de oturma odasına doğru koşuyor ve ayıcığı kim kapacak diye boğuşmaya başlıyorlar. Hangisinin daha çok eğlendiği ise meçhul.
Mumu sönmesin diye dikkatle tutarak, peşlerinden gidiyorum ve getirdiğim çıraların yanına yaklaşıyorum. En küçük dallardan birkaçını şömineye yerleştirdikten sonra kenarda duran sepetten kurumuş yaprakları alıyorum. Geçen sonbahar bunları ateş yakmama yardımcı olsunlar diye topladığım için memnunum. Sihirlilermiş gibi iş görüyorlar. Kurumuş yaprakları dalların altına yerleştirip, ateşe veriyorum ve alevler yükselerek, kısa sürede odunları yutuyorlar. Dallar tamamen ateş alana kadar şömineye yaprakları atmayı sürdürüyorum. Mumu söndürüp, kalanını başka bir zamana saklıyorum.
"Ateş mi yakıyoruz?" diye heyecanla bağırıyor Bree.
"Evet." diyorum. "Buradaki son gecemizin şerefine kutlama yapıyoruz."
"Oley!" diye çığlıklar atan Bree, hoplayıp zıplarken, Sasha da havlamalarıyla heyecanına ortak oluyor. Bree koşup, bir avuç çıra alarak bana yardım etmeye başlıyor. Çıraları yavaşça koyup, ateşin hava almasına dikkat ediyoruz ve Bree şömineye doğru üfleyerek, ateşi körüklüyor. Çıralar bir kez ateş tuttuğunda, en üste kalınca bir kütük yerleştiriyorum. Büyük kütükleri üst üste yerleştirmeye devam ediyorum, ta ki ateşimiz hararetli şekilde yanmaya başlayana kadar.
Oda artık apaydınlık ve artan sıcaklığı şimdiden hissedebiliyorum. Ateşin başında oturuyoruz ve ben ellerimi ovuşturarak sıcaklığın parmaklarıma saplanmasını izin veriyorum. Hislerim, yavaş yavaş geri dönüyorlar. Açık havada geçirdiğim uzun bir günün ardından buzlarım çözülmeye başlıyor ve ben tekrar kendimi hissedebiliyorum.
"O ne?" diyor Bree, yeri göstererek. "Balığa benziyor!"
Ona doğru koşarak, yerden alıyor ama balık avuçlarından kayarak, fırlıyor. Bree gülerken, Sasha fırsatı kaçırmayıp, patileriyle balığa vurmaya başlıyor. Bree, bana, "Nerede yakaladın bunu?" diye sesleniyor.
Sasha daha fazla zarar veremeden balığı kaptığım gibi kapıyı açarak dışarı, daha iyi korunacağı ve zarar görmeyeceği karın içine doğru fırlatıyorum.
"O da diğer sürprizimdi." diyorum. "Bu gece yemek yiyeceğiz!"
Bree koşup, bana sarılıyor. Sasha da anlıyormuş gibi havlamaya başlıyor. Ben de Bree'ye sarılıyorum.
Gülerek, "Senin için iki sürprizim daha var." diyorum. "İkisi de tatlı. Yemeğimiz bitene kadar bekler misin, yoksa şimdi mi istersin?"
"Şimdi." diye heyecanla bağırıyor.
Ben de heyecanlanıp, gülümsüyorum. En azından yemeğe kadar onu tok tutar.
Cebime uzanıp, reçel kavanozunu çıkarıyorum. Bree tuhaf gözlerle bakıyor, anlayamadığı aşikar. Kapağı açıp, burnuna doğru yaklaştırıyorum. "Gözlerini kapat" diyorum.
Kapatıyor. "Şimdi, içine çek."
Derin bir nefes aldıktan sonra suratına bir gülücük yerleşiyor. Gözlerini açıyor.
Çığlıklar içinde, "Ahududu gibi kokuyor!" diyor. "Evet, ahududu reçeli. Devam et. Tadına bak."
Bree iki parmağını daldırarak, büyük bir lokma alıp, ağzına doğru götürüyor ve gözleri aydınlanıyor.
"Vay." diyor ve başka bir lokma için parmağını tekrar daldırdıktan sonra Sasha'ya uzatıyor. Sasha hızla yanına gelerek, bir an bile düşünmeden reçeli yutuyor. Bree çılgıncasına gülerken, ben de kavanozun kapağını kapatarak, Sasha'nın ulaşamayacağı bir yer olan şömine üstündeki rafa yerleştiriyorum.
"Bu da mı yeni evimizden?" diye soruyor.
Kafamla onaylıyorum. Orayı şimdiden yeni evimiz olarak görmesi, beni rahatlatıyor.
"Ve sıra geldi son sürprize." diyorum. "Ancak bu seferki için yemeği beklemek zorundasın."
Kemerimden çıkardığım termosu da şöminenin üstündeki rafa bırakıyorum. Biraz daha geriye doğru koyuyorum ki ne olduğunu göremesin. Kafasını kaldırıp görmeye çalışıyor ama iyi sakladığım için başaramıyor.
"Güven bana." diyorum. "Buna değecek."
Evin balık kokmasını istemediğim için soğuğa göğüs germeye karar vererek, somonu dışarda hazırlamaya karar veriyorum. Balığı bir ağaç kütüğüne dayadıktan sonra bıçağımla işe koyuluyorum. Nasıl yapılması gerektiğini çok iyi bilmesem de kafasının ve kuyruğunun yenmediğini hatırlıyorum. Bu kısımları keserek başlıyorum.
Daha sonra yüzgeçlerini ve pullarını da yemeyeceğimiz için bunları da elimden geldiğince temizliyorum. Yenilebilir hale gelmesi için kesilmiş olması lazım, bu yüzden ortadan ikiye ayırıyorum. Kalın, pembe ve küçük bir sürü kılçığın sardığı etler ortaya çıkıyor. Başka ne yapabileceğimi bilmediğim için artık pişirmeye hazırdır diye tahmin ediyorum.
İçeri geri dönmeden önce ellerimi yıkamam gerektiğini hissediyorum. Eğilip, karı avuçluyorum ve ellerimi ovalıyorum. Bunun için kara minnettarım. Eğer o olmasa, ellerimi yıkamak için en yakındaki dereye kadar gitmem gerekirdi. Malum, şebeke suyuna sahip değiliz. Ayağa kalkıyorum ve içeri girmeden önce bir süre etrafımı dikkate inceliyorum. Etrafı dinleyerek seslere kulak veriyorum. Her şey olabildiğince sakin gibi görünüyor. Rahatlayıp, derin bir nefes alıyorum. Yanağıma çarpan kar tanelerini hissederken, eşsiz sükunetin tadına varıyorum ve çevremdeki her şeyin tek kelimeyle kusursuz olduğunun farkına varıyorum. Dev çamların beyaza boyandığı, karların, mor gökyüzünden hiç bitmeyecekmiş gibi düştüğü bu yer adeta bir peri masalından çıkmış gibi. Şöminenin parıltısı cama yansımış. Bulunduğum yerden bakılınca, sanki evimiz, dünyadaki en konforlu yermiş gibi gözüküyor.
Elimde balıkla içeri girip, kapıyı kapatıyorum. Ateşin yumuşak ışıklarının her yere düştüğü bu sıcak yere gelmek kendimi iyi hissettiriyor. Bree ateşi canlı tutmak konusunda her zaman olduğu gibi iyi bir iş çıkarmış. Kütükleri ustaca yerleştirerek, ateşin öncekinden bile daha güçlü olmasını sağlamış. Mutfaktan getirdiği çatal ve bıçaklarla, şöminenin önünde yemek masasını kurmaya başlıyor. Sasha da dikkat kesilmiş bir şekilde, onun her hareketini takip ediyor.
Balığı ateşin yanına götürüyorum. Nasıl pişireceğimi bilmiyorum ama bir süre ateşin üzerine koyarak pişmesini beklesem, sonra diğer tarafı için aynısını yaparsam pişer diye umuyorum. Bree aklımı okumuş olacak ki hemen mutfağa koşup sivri bir bıçak ve iki tane uzun şiş getiriyor. Balığın parçalarını şişe geçirdikten sonra kendininkini ateşin üzerine doğru СКАЧАТЬ