Bar Şalmon, o an için kendisine verilen talimatları yerine getirmenin en iyisi olacağını anladı. Bu yüzden, büyük bir gayretle Veliaht Prens’e ders vermeye koyuldu. Prens zeki bir öğrenciydi. İkisi çok iyi arkadaş oldular. Kral Aşmeday bu durumdan çok memnundu ve Bar Şalmon’u en makbul hizmetkârlarının arasına aldı.
Günlerden bir gün kral ona şöyle dedi: “Binlerce kilometre uzaktaki isyancı bir ifrit kabilesine karşı sefere çıkmak üzere şehirden ayrılacağım. Veliaht Prensi de yanıma almam gerek. Saraydan sorumlu olarak seni bırakıyorum.”
Kral ona bir sürü anahtar verdi.
“Bunlar saraydaki bin odanın anahtarı ama aralarında bir odanınki yok. O odanın anahtarı yoktur. Oraya girmen yasak. Bundan sakın,” dedi.
Bar Şalmon birkaç günü kocaman saraydaki yüzlerce odayı inceleyerek geçirdi ta ki sonunda anahtarı olmayan odanın kapısına gelene dek. Kral’ın uyarısını ve buna uyacağına dair verdiği sözü unutmuştu.
“Bu kapıyı açın bana,” dedi hizmetçilerine. Fakat hizmetçiler bunu yapamayacaklarını söylediler.
“Emrediyorum,” dedi Bar Şalmon öfkeyle. “Kırıp açın kapıyı.”
“Biz bir kapı nasıl kırılarak açılır bilmeyiz ki,” dedi hizmetçileri. “Ölümlü değiliz biz. Eğer bu odaya girmemize izin verilmişse duvarlardan geçip girebiliriz.”
Bar Şalmon bunu denedi ama başaramadı. Bunun üzerinde omzunu kapıya dayayıp zorladı. Kapı kolayca açıldı.
Tuhaf bir manzarayla karşılaştı. Güzel bir kadın, daha doğrusu o güne dek gördüğü en güzel kadın, altın bir tahtta oturmaktaydı. Etrafı peri hizmetçileriyle çevriliydi ama Bar Şalmon girer girmez periler gözden kayboldu.
“Sen de kimsin?” diye sordu Bar Şalmon büyük bir şaşkınlık içinde.
“Kral’ın kızıyım,” diye cevap verdi Prenses. “Ve senin müstakbel karınım.”
“Gerçekten mi? Ama bunu nereden biliyorsun?” diye sordu.
“Bu odaya girmeyeceğine dair babama söz vermiştin ama sözünü tutmadın,” dedi prenses. “Bu yüzden ölmen gerek, tabii şöyle yapmazsan…”
“Hemen söyle, canımı nasıl kurtarabilirim?” diye kızın sözünü kesti Bar Şalmon. Bir anda yüzü kireç gibi ağarmıştı.
“Beni babamdan istemelisin,” diye cevap verdi Prenses. “Yalnızca benim kocam olarak canını kurtarabilirsin.”
“İyi ama benim kendi ülkemde bir karım ve çocuğum var,” dedi Bar Şalmon büyük bir iç sıkıntısıyla.
“Artık geri dönme şansını yitirdin,” dedi Prenses usulca. “Bir kez daha verdiğin sözü tutmadın. Yeminlerini bozmak, senin için çok kolay bir şey sanırım.”
Bar Şalmon ölmek istemiyordu. Korkudan titreyerek Kral’ın dönüşünü bekledi. Kral Aşmeday’ın yaklaştığını duyar durmaz onu karşılamak için koşturdu ve majestelerinin ayakları dibinde yere kapandı.
“Ey yüce Kral!” diye haykırdı. “Kızınızı gördüm ve onunla evlenmek istiyorum.”
“Bunu reddedemem. Ülkemizin kanunlarına göre, prensesi ilk gören adam ya onunla evlenir ya da ölür. Ama dikkat et, Bar Şalmon. Kızımı seveceğine ve sonsuza kadar ona sadık kalacağına yemin etmelisin,” diye cevap verdi kral.
“Yemin ederim,” dedi Bar Şalmon.
Şaşaalı bir düğün töreni yapıldı. Prenses’e binlerce peri nedime eşlik etti. Bütün şehir ışıklarla süslenip aydınlatılmıştı. Öyle ki bu baş döndürücü görüntü Bar Şalmon’u neredeyse kör edecekti.
Nikâhı haham kıydı. Bar Şalmon’un Prenses’i sevdiğine ve onu asla terk etmeyeceğine dair sözlü ve yazılı olarak yemin etmesi gerekmişti. Çeyiz olarak mücevherlerle dolu bir saray verildi Bar Şalmon’a. Düğün eğlenceleri altı ay sürdü. Sırayla tüm periler ve ifritler tarafından davet edildiler. Büyüklü küçüklü mağaralar ile meydandaki peri çeşmelerinin dibinde verilen ziyafetlere, partilere ve danslara katılmaları gerekiyordu. Ergetz, Ergetz olalı böylesi bir özenle hazırlanmış eğlenceler görmemişti.
III
Birkaç yıl geçti ama Bar Şalmon hâlâ memleketini düşünüyordu. Bir gün Prenses onu sessizce ağlarken buldu.
“Neden ağlıyorsun, kocacığım?” diye sordu. “Artık beni sevmiyor musun? Yoksa artık güzel değil miyim?”
“Hayır, öyle değil,” dedi Bar Şalmon ama uzun bir süre boyunca başka bir şey söylemeyecekti. Sonunda evini tekrar görmeyi derin bir şekilde arzuladığını itiraf etti.
“Ama bir yeminle bağlısın bana,” dedi Prenses.
“Biliyorum ve yeminimi bozmayacağım,” diye cevap verdi Bar Şalmon. “Evimi kısa bir süre için ziyaret etmeme izin ver. Geri dönüp sana eskisinden de bağlı olduğumu kanıtlayacağım.”
Prenses, Bar Şalmon’un bu koşullarla tam bir sene için oradan ayrılmasına izin verdi. Kocaman siyah bir ifrit onunla birlikte memleketine uçacaktı.
Bar Şalmon ülkesine ayak basar basmaz bir daha Ergetz diyarına dönmemeye karar verdi.
“Soylu hanımına söyle, onun yanına asla dönmeyeceğim,” dedi ifrite.
Kendini yoksul göstermek için üstünü başını yırttı. Karısı onu gördüğünde sevinçten havalara uçmuştu. Çünkü onun öldüğünü sanarak yas tutmaktaydı. Bar Şalmon başından geçenleri anlatmadı. Sadece gemisinin battığını ve gariban bir denizci olarak çalışıp geri dönmeyi başardığını söylemekle yetindi. Tekrar insanlar arasında olmaktan, kendi dilinin konuşulduğunu duymaktan ve kafalarına göre belirip kaybolmayan sağlam binalar görmekten çok mutluydu. Günler geçtikçe periler diyarındaki maceralarının acayip bir rüyadan ibaret olduğunu düşünmeye başladı.
Bu arada Prenses bir yıl dolana kadar sabırla bekleyecekti.
Sonra Bar Şalmon’u geri getirmesi için büyük kara ifriti gönderdi.
Bar Şalmon bir gece bahçesinde tek başına yürürken bu haberciyle karşılaştı.
“Seni geri götürmeye geldim,” dedi ifrit.
Bar Şalmon irkildi. Bir senenin dolduğunu unutmuştu. İşinin bittiğini düşündü ama ifritin onu zorla kolundan tutup götürmemesi üzerine kaçma ihtimalinin olduğunu anladı.
“Git ve hanımına geri dönmeyi reddettiğimi söyle,” dedi.
“Seni zorla götüreceğim,” dedi ifrit.
“Bunu yapamazsın,” dedi Bar Şalmon. СКАЧАТЬ