İbrani Masalları. Gertrude Landa
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу İbrani Masalları - Gertrude Landa страница 5

Название: İbrani Masalları

Автор: Gertrude Landa

Издательство: Maya Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 9786258361186

isbn:

СКАЧАТЬ elinde ince bir dalla geri döndü.

      “Toprak miller boyunca tıpkı burada gördüğünüz gibi uzanıyor. Ne insanlardan ne de herhangi bir yerleşimden eser var,” diye seslendi kaptana.

      Gemiye tekrar binmek için hazırlandı ancak gemiciler ona izin vermedi. Lostromo geminin başında durup elinde bir kılıçla onu tehdit etti. Bar Şalmon bu hamleyi savuşturmak için elindeki ağaç dalını kaldırdı. Dalın çarptığı gemi yine bir ucundan öbür ucuna kadar sallandı.

      “Geminin büyülü olduğunu kanıtlamıyor mu bu?” diye bağırdı denizciler. Kaptan, Bar Şalmon’un efendileri olduğunu söyleyip onları sert bir şekilde uyarınca onu da tehdit ettiler.

      Bar Şalmon adamların korkmasını eğlenceli bulduğu için bir kez daha gemiye dalla vurdu. Gemi yine titredi. Bar Şalmon dalı üçüncü defa kaldırdı.

      “Eğer gemi büyülüyse, üçüncü vuruştan sonra bir şey olacaktır,” dedi.

      Ağaç dalının hışırtısı havaya yayıldı ve geminin ön kısmına üçüncü darbe indi. Hakikaten bir şey oldu. Gemi kumların içinden neredeyse zıpladı. Bar Şalmon daha ne olduğunu anlayamadan gemi hızla oradan uzaklaşmaya başladı.

      “Geri dönün, geri dönün,” diye haykırdı. Kaptanın dümenle boğuştuğunu görebiliyordu. Ama gemi, kaptanın çabalarına karşılık vermeyi reddetti. Bar Şalmon geminin giderek küçüldüğünü ve nihayet gözden kaybolduğunu gördü. Kimsenin yaşamadığı ıssız bir adada tek başına kalmıştı.

      “Dünyanın en zengin adamının şu haline bak!” dedi kendi kendine. Hemen ardından gerçekten de ne büyük bir tehlike içinde olduğunu fark etti.

      Korkunç bir gürleme sesi işitti ve hemen arkasını döndü. Onu dehşete düşüren bir şey gördü: Bir aslan ona doğru yaklaşmaktaydı. Bar Şalmon yıldırım hızıyla ağaca koşturup telaşla dallara tırmandı. Aslan öfkeyle ağacın gövdesine vuruyordu ama Bar Şalmon o an için güvendeydi. Gelgelelim, gece yaklaşmaktaydı. Aslan ağacın dibine çökmüştü. Belli ki onu beklemeye niyetliydi. Bütün gece orada kaldı, ara ara da kükredi. Bar Şalmon üst dallardan birine sıkıca yapıştı. Uyuyakalacak olursa yere düşüp aslana yem olmaktan korkuyordu. Şafak sökünce yeni bir tehlikeyle karşılaştı. Kocaman bir kartal, ağacın tepesinde dönüp acımasız gagasıyla ona vuruyordu. Nihayet koca kuş en kalın dala oturdu. Bunun üzerine Bar Şalmon, kemerinden çektiği bir bıçakla sessizce ön tarafa yöneldi. Sürünerek kuşun arkasına doğru ilerledi ama ona yaklaştığında kuş birden kocaman kanatlarını açtı. Bar Şalmon, savrulup ağaçtan düşmemek için elindeki bıçağı bırakıp kuşun tüylerine tutundu. Ne yazık ki hemen sonra kuş ağaçtan uçtu. Bar Şalmon var gücüyle kuşun sırtına tutundu.

      Kartal giderek daha yükseklerde süzüldü. Öyle ki aşağıdaki ağaçlar toprak üzerindeki küçük noktalar gibi görünüyordu. Kartal, uçsuz bucaksız çölü süratle katediyordu. Artık Bar Şalmon’un başı dönmeye başlamıştı. Açlıktan bitkin haldeydi ve kuşa daha fazla tutunamayacağından korkuyordu. Kuş bütün gün hiç dinlenmeden uçarak bir adayı ve denizi aştı. Ortalıkta ne bir ev ne bir gemi ne de bir insan görülüyordu. Fakat gece olurken Bar Şalmon ağaçlarla çevrili bir şehrin ışıklarını görünce çok sevindi. Kartal şehre yaklaşınca Bar Şalmon cesaretini toplayarak yere atladı. Baş aşağı yere daldı. Düşüşü sanki saatlerce sürmüştü. Nihayet bir ağaca çarptı. Ağacın dalları Bar Şalmon’un bedeninin ağırlığı altında kırıldı. Fakat Bar Şalmon’un düşüşü devam etti. Dallar kıyafetlerini paramparça ederek vücudunu yara bere içinde bırakmıştı ama o korkunç düşüşe de ket vurmuştu. Bu sayede, nihayet yere ulaştığında canı çok fazla yanmayacaktı.

      II

      Bar Şalmon kendini şehrin eteklerinde buldu ve ihtiyatlı bir şekilde ilerledi. Gördüğü ilk binanın bir sinagog olması üzerine büyük bir rahatlama hissetti. Fakat kapı kapalıydı. Uzun süredir aç olmasının da etkisiyle bitkin ve perişan haldeydi. Sinagog merdivenlerine çöküp bir çocuk gibi iki gözü iki çeşme ağladı.

      Sonra koluna biri dokundu. Başını kaldırıp baktı. Ay ışığında tam karşısında duran bir çocuk gördü. Pek tuhaf bir delikanlıydı bu. Ayrık ayaklıydı, ceketi (tabii bu hakikaten bir ceketse) kanat şeklinde yapılmış gibi gözüküyordu.

      “Ivri Onochi,” dedi Bar Şalmon, “Ben bir İbraniyim.”

      “Ben de öyleyim,” dedi delikanlı. “Gelin peşimden”

      Tuhaf bir şekilde topallayarak önden yürüdü. Sinagogun arkasındaki bir eve vardıklarında ceketinin kanatlarını açıp yerden altı metre yüksekteki bir pencereye atladı. Ardından bir kapı açıldı. Bar Şalmon çok şaşırmıştı çünkü delikanlının pencereden doğruca kapıya atlayarak kapıyı içeriden açtığını görmüştü. Çocuk bir odaya girmesi için eliyle işaret etti. Bar Şalmon da böyle yaptı. İhtiyar bir adam onu selamlamak için ayağa kalktı. Bu adamın bir haham olduğunu anlamıştı.

      “Esenlikler dilerim,” dedi haham oturması için bir koltuk göstererek. Sonra ellerini çırptı ve o anda Bar Şalmon’un karşısında bir sofra belirdi. Bar Şalmon soru soramayacak kadar açtı. Haham, misafiri yemek yerken sessiz kaldı. Bar Şalmon yemeğini bitirince Haham yine ellerini çırptı ve sofra ortadan kayboldu.

      “Şimdi bana hikâyenizi anlatın,” dedi haham.

      Bar Şalmon başına gelenleri anlattı.

      “Heyhat! Ben bahtsız bir adamım. Yeminimi bozduğum için cezalandırıldım. Evime dönmeme yardımcı olun. Karşılığında sizi mükâfatlandırır ve günahımın kefaretini ödemiş olurum,” diye sonlandırdı sözlerini.

      “Hikâyeniz hakikaten acıklıymış,” dedi haham ciddi bir tavırla. “Ama içinde bulunduğunuz şanssız durumun vahametini tam olarak kavrayamamışsınız. Hangi ülkeye düştüğünüzün farkında mısınız?”

      “Hayır,” dedi Bar Şalmon, tekrar korkmuştu.

      “Öğrenin öyleyse,” dedi haham. “İnsanlara ait bir ülkede değilsiniz. Ergetz’desiniz. Yani ifritlerin, cinlerin ve perilerin diyarına düştünüz.”

      “İyi ama siz İbrani değil misiniz?” diye sordu Bar Şalmon şaşkınlıkla.

      “Aslında bu diyarda bile tıpkı siz ölümlülerin diyarında olduğu gibi her dinin mensupları vardır,” diye cevap verdi haham.

      “Bana ne olacak?” diye sordu Bar Şalmon fısıldayarak.

      “Bilmiyorum,” diye cevap verdi haham. “Buraya çok az ölümlü gelir. Korkarım çoğu da ölüme mahkûm edilir. İfritler onları pek sevmez.”

      “Vay başıma gelenler, bittim ben!” diye ağladı Bar Şalmon.

      “Ağlamayın. Bir İbrani olarak ben şiddet ve işkenceyle ölüm fikrini hiç sevmem. Sizi kurtarmak için elimden geleni yapacağım,” dedi haham.

      “Teşekkür ederim,” diye ağlamaya devam etti Bar Şalmon.

      “Teşekkür etmek için acele СКАЧАТЬ