Kahramanlık Mitleri. Daniel G. Brinton
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Kahramanlık Mitleri - Daniel G. Brinton страница 7

Название: Kahramanlık Mitleri

Автор: Daniel G. Brinton

Издательство: Maya Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 9786258361063

isbn:

СКАЧАТЬ kapılıp onun gökyüzünden aydınlatmakta olduğu dünyayı devlerle doldurmuştu. İşte şimdi kaplan kılığındaki Tezcatlipoca, devlere saldırıp onları mideye indirmek için dalgaların arasından çıktı. Ardından gece semalarına geçerek Büyük Ayı takımyıldızı haline geldi.

      Bir çağ boyunca dünya, güneş olan Quetzalcoatl’ın altında serpildi fakat Tezcatlipoca yalnızca fırsat kolluyordu. Bu çağ sona erince Tezcatlipoca bir kaplan olarak ortaya çıkıp Quetzalcoatl’a patisiyle öyle bir darbe indirdi ki onu göklerden savurup attı. Devrilen tanrı, dünyayı şiddetli bir kasırgayla silkeleyerek intikamını aldı. Öyle ki birkaçı hariç dünyanın tüm sakinleri yok olmuş, sağ kalanlar ise maymunlara dönüştürülmüştü. Sonra muzaffer birader, karanlık ile su ve yağmurların tanrısı olan Tlaloc’u güneş olması için göğe yerleştirdi. Fakat yarım çağ sonra Quetzalcoatl yeryüzüne bir ateş seli boşalttı, Tlaloc’u gökyüzünden sürerek onun yerine güneş olarak Tlaloc’un karısı tanrıça Chalehintlicue’yi yani Zümrüt Etekli’yi getirdi. Onun döneminde dünyaya öyle çok yağmur yağdı ki bütün insanlar ya boğuldu ya da balıklara dönüştü ve nihayet gökler yere düştü, güneş ile yıldızlar da aynı şekilde sırılsıklam olmuştu.

      Bunun üzerine, çekişmeleri bu yıkımı getirmiş olan iki birader güçlerini birleştirerek gökyüzünü yeniden kaldırıp iki büyük ağacın üzerine yerleştirdi. Bunlar Ayna Ağacı (tezaquahuitl) ve Büyük Güzel Gül Ağacı (quetzalvei.vochitl) idi. O zamandan beri içbükey gökyüzü, bu ağaçların üzerinde sıkıca durmaktadır. Gerçi metaforu bir kenara bırakıp “her şeyi ayna gibi yansıtan deniz” ve “çiçekli yeryüzü” diye adlandırdığımız takdirde onları daha iyi tanıdığımızı görürüz. Hangi yöne bakarsak bakalım ufuk, ikisinden birinin üstüne yaslanmaktadır.

      Dört birader, artık karanlığa bürünmüş olan yeryüzüne bir güneş vermek için tekrar buluştular. Hakikaten bir güneş yapmaya karar verdiler ama bu, kurbanların yüreklerini yiyip kanlarını içecek türden bir güneşti ve bu kurbanların kurtarılabilmesi için yeryüzünde savaşlar olması gerekiyordu. Ardından Quetzalcoatl büyük bir ateş yakıp oğlunu (bir kadının yardımı olmaksızın kendi kanından olma oğlunu) alevlerin içine attı. Oğlu bu ateşin içinden gökyüzüne yükselerek dünyayı aydınlatan güneş oldu. Işık Tanrısı doğu semalarındaki şafak alevlerini tutuşturduktan hemen sonra güneş, ufkun aşağısından zuhur etti ve gökleri çıktı. Sonra sıra suların tanrısı Tlaloc’a geldi. O da kendi oğlunu odun yığınının kızgın küllerine fırlattı. Onun oğlu Ay olarak göğe yükselecekti.

      Tezcatlipoca artık dünyayı insanlarla doldurmayı planlıyordu. Bu yüzden, bir kayaya sopayla vurdu ve buradan dört yüz barbar hâsıl oldu (chichimeca).43 Ne var ki daha önce sekizinci gök katında yaratmış olduğu beş tanrıça aşağı inerek üçü hariç bu dört yüz barbarı öldürdü. Bu tanrıçalar da aynı şekilde güneş belirmeden evvel öldü fakat arkalarında bıraktıkları elbiselerden tekrar doğdular. Dört yüz Chicimec de yeniden doğmuştu. Beş tanrıçadan Coatliene yani “Yılan Etekli” adlı olanı yakmak üzerindeydiler çünkü bu tanrıçanın henüz evli olmamasına rağmen gebe olduğu öğrenilmişti. Halbuki Coatliene gerçekte lekesiz bir bâkireydi ve eline erkek eli değmemişti. Göğsüne birkaç beyaz kuştüyü koymuştu. İşte tanrı Huitzilopochtli yeniden doğmak üzere bu tüylerin arasından Coatliene’nin bedenine girmişti. Bu yüzden, dört yüz barbar, tanrıçayı yakmak için toplandıklarında tanrı Huitzilopochtli tepeden tırnağa silahlanmış olarak ortaya çıktı ve her birini öldürdü.

      Güneş doğmadan evvel öldürülen, tekrar diriltilip yeniden yok edilecek olan bu dört yüz gencin kim olduğunu tahmin etmek güç değil. Her sabah çoğalan ışığın söndürdüğü fakat her akşam belirlenmiş yerlerine geri dönen sayısız yıldız resmini böylelikle zihnimizden saklayan mecaz perdesi incedir. Hâlâ şüphe kalmışsa, Guatemala Kiçeleri tarafından korunmuş bu hikâyenin yankısındaki dolaysız ifadeyle giderilecektir. Burada Zipaena tarafından öldürülen ve Hunhun Ahpu tarafından diriltilen dört yüz gencin “göğe yükselip semadaki yıldızlar” oldukları açıkça söylenir.44

      Hakikaten, izahlarını takip ettiğim aynı kadim adamlar, Tezcatlipoca’nın yarattığı dört yüz adamın hâlâ göğün üçüncü katında yaşamaya devam ettiğini, buranın muhafızları ve gözcüleri olduklarını eklemiştir. Bu adamlar sarı, siyah, beyaz, mavi ve kızıl olmak üzere beş renkteydi. Dillerinin sembolizminde bu, başucu noktasının etrafına ve dört ana yönün her birine dağıtıldıkları manasına geliyordu.45

      Bu bilgeler, karanlık Tezcatlipoca’nın Işık Tanrısı’nı alt etme mücadelesinin sona erdiğini düşünmüyordu. Hayır, o sadece fırsat kollamaktaydı; amacı belliydi ve başarısı kesindi. Göğün ikinci katında etsiz kemiksiz korkunç kadınlar olduğunu biliyorlardı. Bu kadınların adı Korkunç Olanlar ya da İnce Ok Atanlar’dı. Bu dünya sona erene dek orada bekleyecek, sonra aşağı inerek bütün insanları yiyip bitireceklerdi. Bu yıkımın vakti sorulduğunda gününü ya da mevsimini bilmediklerini fakat bunun “Tezcatlipoca güneşi gökten bizzat çaldığında”, başka bir deyişle, evrenin üzerine ebedi karanlık çöktüğünde olacağını söyleyerek cevap veriyorlardı.46

      Burada kısaca verdiğim mit, Aztek kozmogonisinde öne çıkar ve “Dünyanın Çağları” ya da “Güneşlerin Çağları” miti olarak bilinir. Mevcut zamanın, dünya tarihinin beşinci çağı yahut dönemi olduğu fikri yaygın bir şekilde kabul ediliyordu. Dünya çeşitli nedenlerle dört kez yıkıma uğramıştı ve mevcut dönem de bunlara benzer başka bir felaketle sonlanacaktı. Böylesi evrensel bir yıkımın etmenleri ise büyük bir tufan, dünya çapında bir yangın, dehşetli kasırgalar ve kıtlık, depremler ve vahşi hayvanlardı. Bu yüzden, bitişlerinden itibaren Çağlar, Güneşler ya da Dönemler; Su, Ateş, Hava ve Toprak Çağları olarak adlandırılmıştı. Beşinci yani mevcut çağ, akıbetini bilmediğimizden henüz adlandırılmış değildir.

      Özellikle de yakın zamanda Meksikalı eskiçağ uzmanı Chavero tarafından büyük bir ihtimamla incelendiği için bu mitin ayrıntılarına girmeyeceğim.47 Ben yalnızca şuna işaret etmekle yetineceğim: Bu mit, Meksika ve hatta Amerika topraklarına has bir köken aramamıza imkân vermeyecek kadar çok sayıda benzer mitle fazla yakından özdeşleşmiş durumdadır. Oregon’da yaşayan Tualatilere bakabiliriz. Bize insanlığın dört kez yaratılması ve yok olmasından, ilk çağın sonunda insanların yıldızlara dönüştürüldüğünden, ikinci çağın sonunda taş olduklarından, üçüncü çağın sonunda balıklara çevrildiklerinden ve dördüncü çağ kapandığında ise balıkların kaybolup yerlerini şimdi dünyada yaşamakta olan kavimlere bıraktıklarından bahsedeceklerdir.48 Yahut da eski Babil’in çivi yazısı yazıtlarını okuyarak insan ırkının uğradığı dört yıkımının nedenlerinin bir tufan, vahşi hayvanların saldırısı, kıtlık ve salgın hastalık olarak belirtildiğini görebiliriz.49

      Sayıları kolaylıkla artırılabilecek olan bu tesadüflere dair getirebileceğim açıklama, dört ana yönü temsilen dört sayısının seçildiği ve içinde yaşadığımız beşinci ya da mevcut çağın СКАЧАТЬ



<p>43</p>

Chichimeca ismi bir muamma olmuştur. Chichi “köpek” ve mecatl “ip” kelimelerinden türemiş gibi gözüküyor. Yaygın geleneğe göre Chihimeca’lar Aztekler gelmeden önce Meksika’da yaşayan barbar bir kavimdi. Ancak Sahagun, asıl Chicimeca’ların Toltekler olduğunu söylüyor (Lib. X. Böl. XXIX). Ele aldığımız mitte Chicimeca’ların yıldızlar olduğu açıktır.

<p>44</p>

Popol Vuh, Le Livre Sacré des Quichés, s. 193.

<p>45</p>

Bkz. H. de Charencey, Des Couleurs Considérées comme Symboles des Points de l’Horizon chez les Peuples du Nouveau Monde, Actes de la Société Philologiques, Tome VI. No. 3.

<p>46</p>

Mitin bu versiyonunun tamamı Ramirez de Fuenleal’in eserinden alınmıştır. Bu eseri bazı bakımlardan sahip olduğumuz en değerli kaynak olarak görüyorum. Mitin bu versiyonu, Yenidünya’nın fethi sonrası hayatta kalan en yetkin kimselerin izah ettiği haliyle doğrudan Azteklerin kutsal kitaplarından alınmıştı.

<p>47</p>

Alfredo Chavero, La Piedra del Sol, in Anales del Museo Nacional, Tom. 1, s. 353, et seq.

<p>48</p>

A. S. Gatschef, The Four Creations of Mankind, a Tualiti myth, in Transactions of the Anthropological Society of Washington, Vol. I, s. 60 (1881).

<p>49</p>

Paul Haupt, Der Keilinschriftliche Sintfluthbericht, s. 17 (Leipzig, 1881).