Kırgız Zamane Edebiyatı. Mustafa Kundakçı
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Kırgız Zamane Edebiyatı - Mustafa Kundakçı страница 8

Название: Kırgız Zamane Edebiyatı

Автор: Mustafa Kundakçı

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-99795-7-1

isbn:

СКАЧАТЬ şair, yazar (Abdıldayev, 1984: 55) olarak verilmektedir. Ekrem Arıkoğlu ise akın kelimesini “ozan, aşık, şair olarak açıklar (Arıkoğlu vd, 2017: 60). Kısaca belirtmek gerekirse akınlar; Kırgızların yaşantısını, hayat tecrübelerini, tarihini ve kültürünü sözlü geleneğe bağlı olarak irticalen söyledikleri şiirlerle nesilden nesle aktaran yetenekli ve eğitimli kimselerdir (Alimov, 2003: 3). Ortak tarih ve kültüre sahip Türk boylarında faklı isimlerle adlandırılsa da âşıklık geleneği ve akınlık geleneği birbiriyle benzerlik göstermektedir. Âşıklık geleneğindeki gibi akınlık geleneğinde de usta-çırak ilişkisi, akınların şiirlerinde mahlas kullanması, rüya görme, bir ustanın yanında yetişme, irticalen şiir söyleme gibi daha birçok ortak unsurun bulunması bu iki şiir geleneği arasındaki benzerliği pekiştirmektedir (Güngör, 2015: 27-38) (Arvas, 2011: 513-522).

      Akın teriminin etimolojik olarak Uygurcadan geldiği düşünülmektedir. Uygurcada ‘akun’, ‘ahun’, ‘ahund’ olarak karşımıza çıkan kelime; halkı yöneten, milleti birleştiren, halk başçısı gibi anlamlara gelmektedir. Farsça ‘ahun’ kelimesinden geldiğini söyleyenler de mevcuttur. Farsçada ‘ahun’ sözcüğü hemen o anda ilhamla şiir söyleyen akın anlamına gelmektedir. Kırgızlarda ise ‘akıllı, bilge, otorite sahibi’ olan kişilere bu isimle hitap edilmektedir. Daha sonraları ‘ırçı’ kelimesi ile birlikte ‘akın’ kelimesi de irticalen şiir söyleyen halk şairleri için kullanılmaya başlanır (İrisov, 2001: 6). Bugün ise ‘tökmö ırçı-tökme akın’, ‘akındar-ırçılar’, ‘el akındarı-el ırçıları’ adlandırmaları ile yakın anlamda kullanılmaktadır. Akınları diğer sözlü gelenek icracılarından ayıran en önemli özellikleri ‘atışma’ (aytış) geleneğidir. Kırgızlarda bir kişinin ‘akın’ unvanını alabilmesi için şairlik gücünü toplum önünde gösterip meşhur bir akınla atışma yapması ve bu atışmayı kazanması gerekmektedir (Temur, 2014: 16).

      Bakşılarla başlayıp manasçılarla devam eden akınlık geleneği, Kırgız halkının asırlardır kesintisiz süren sözlü kültür tarihinde önemli bir rol oynar ve dinamik bir gelişim sürecine sahiptir. Âşıklık geleneği çizgisinde üretilen eserlerde Kırgız halkının yaşamı, sosyal ilişkileri, bütün inançları, hayat tecrübeleri, mücadeleleri, doğayla ilgili düşünceleri kısaca tarihî kaderleri aktarılır. Folklorik özellikler gösteren eserlerde aktarılan düşünceler varlıklarını asırlarca devam ettiren kalıcı ilkelerdir. Akınların şiirlerinde ise aynı ilkeler sürekli söylenilerek, birinden diğerine geçerek, yenilenerek, tamamlanarak, zenginleşerek varlıklarını sürdüregelmiş ilkelerdir. Bu anlamda halkın her türlü hayat biçimini içerden ve en doğru şekliyle aktaran folklorik unsurlar ile akınların eserlerindeki bağ çok eski ve sağlamdır (İrisov, 2001: 7).

      Kırgız sözlü kültür tarihî içerisinde akınlık geleneği denilince şairlerin irticalen söyledikleri şiirler ile oluşturdukları sözlü eser birikimi anlaşılır. Kırgız akınlık geleneğinin ne zaman ve nasıl başladığı hakkında kesin bir bilgi yoktur. Ancak halk arasında Manas destanını ilk defa söyleyen (IX. yy.) akın olarak bilinen Caysan Irçı’dan, XIII. yy.’da Cengiz Han ile aynı dönemde yaşadığı söylenen Ket-Buka’ya; XIV. yy.’da yaşadığı rivayet edilen büyük âlim ve akın Asan Kaygı’dan, Toktogul Irçı’ya ve Tolubay Sınçı’ya kadar birçok akının şiirleri hâlâ söylenmektedir. “Toktogulday akın ol, Tolubayday sınçı ol.” (Toktogul gibi akın ol, Tolubay gibi insan sarrafı ol) sözü o zamandan bugüne Kırgız halkının dilindedir (Kayıpov, 2009: 108).

      Akınlar her şeyden önce toplumsal gelişim sırasında ortaya çıkan olumsuz durumları, sosyal adaletsizlikleri, özellikle devletin yürüttüğü politikalardaki yanlışlıkları kısaca halkın lehine ve aleyhine olacak durumları, bunların çözümlenmesi için yapılması gerekenleri eserlerinde dile getirerek halk ile yöneticiler arasında iletişimi sağlamaya çalışırlar. Akınlar söyledikleriyle dinleyicilerini günlük hayatın olağan akışında uyulması gereken temel insanî kurallara; davranış, duygu ve düşünce kalıplarında bulunması gereken asgarî hassasiyetlere hazırlar. Üstelik bütün bu süreci bir kanun ya da kuralın soğuk ve itici zorlayıcılığı ile değil, insanın fıtratının ihtiyaç duyduğu ahlakî, insanî ve mukaddes bir gereklilik olarak sunarlar. Sonuç olarak akınlar toplum hayatında ortaya çıkan en basit fikirlerden başlayarak en karmaşık, en zor ve en önemli düşüncelerin hazırlayıcısı ve aktarıcısı olarak kabul edilebilir (İrisov, 2001: 43-51).

      Bozkır kültürünün en önemli temsilcilerinden olan Kırgızların hayatında şiir büyük öneme sahiptir. Beşikten mezara hayatın bütün safhalarında kimi zaman eğlence aracı olarak, kimi zaman teselli aracı olarak şiir, komuz eşliğinde Kırgızların hep yanında yer alır. Kırgız Türkçesi asırlar boyunca sözlü olarak çeşitli edebi türler içerisinde yaşatılır, Kırgız hayatının her alanı bu dille en üst seviyede anlatılır. Bu şekilde işlek bir mahiyet kazanan ve hayatın tam anlamıyla hafızası, hazinesi haline gelen Kırgız Türkçesi sayesinde köklü ve zengin bir sözlü gelenek meydana getirilir. W. Radloff Kırgız sözlü geleneği ile ilgili olarak kendi el yazmasında şunları söyler:

      “Kara Kırgızlar, kendi Türk soydaşlarından konuşmalarındaki özel tarzları ile ayrılırlar. Gerçekten Kırgızların kendi dillerini kullanmalarına hayran olmamak elde değil. Bir Kırgız durmadan, hata yapmadan orijinal şekli ile konuşur. Kendi düşüncesini tam ve anlamlı ifade etmesi dikkati çeker. Hatta konuşmalarında mecazî anlamlı ve sabit kelimeler kullandıkları için çoğu zaman ritmik bir şekilde konuşurlar. Konuşmacılar kolayca insanları cezbeder ve buna bakarak Kırgızların konuşmayı sevdiği söylenebilir. Dinleyiciler de onların konuşmasına değer verir. Onun için Kırgızlarda sözlü halk nazmı çok gelişir ve akınlık geleneği de canlılığını yitirmez. Akının çırakları bile, gelen misafirlere irticalen şiir söyleyebilir.” (Alimov, 2010: 22-23)

      Kırgız tarihinde önemli olan akınlık geleneği ile ilgili olarak Kırgızlar dünya çapında bir üne sahiptir. Kırgızları bu bakımdan diğer halklardan ayıran en önemli özelliklerden biri de şiir söylemedeki ustalıklarıdır. Kırgız tarihinde asırlardır varlığını sürdüren ‘Manas’ gibi destanların meydana getirilmesi Kırgızların tüm inançlarını, ulusal özelliklerini, hayata ve doğaya bakışlarının sanatsal ve betimleyici bir şekilde yansıtılması, bu yeteneğinin dünya seviyesinde olduğunun bir göstergesidir (İrisov, 2001: 11). Kırgızlarda tarihî geçmişi eskilere dayanan manasçılık ve akınlık geleneğinin bu kadar gelişmesi birtakım sebeplere bağlıdır. Bu sebepleri en genel hatlarıyla şu şekilde sıralayıp açıklamak mümkündür:

      • Kırgız halkının eskiden beri örf ve adetlerinin, inanç ve geleneklerinin hepsinde beşik ırlarından, ramazan türkülerine; ağıtlardan, kereez ırlarına kadar hemen hemen bütün törenlerinde ve geleneklerinde şiirin ön planda olması

      • Kırgızlarda sonbahardan itibaren kış boyunca devam eden ‘coro bozo’larda (yemekli erkek toplantıları), ‘sarmerden’, ‘akıynek’ ve kız oyunlarında gençlerin iki grup halinde söz ustalığı konusunda yarışarak şairlik hünerlerini geliştirmeleri

      • Kırgız halkının büyük bir bölümünün eskiden beri boş vakitlerinde sabahtan akşama kadar kulağa hoş gelen kafiyeli şiirler dinlemeleri

      • Kırgızlarda meşhur olan aş ve toylara dönemin ünlü akınlarının da davet edilerek yarışmalar, atışmalar yapılması ve halkın bu akınlara büyük itibar göstermesi sebebiyle gençlerin onlara özenmesi

СКАЧАТЬ