Kırgız Zamane Edebiyatı. Mustafa Kundakçı
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Kırgız Zamane Edebiyatı - Mustafa Kundakçı страница 5

Название: Kırgız Zamane Edebiyatı

Автор: Mustafa Kundakçı

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-99795-7-1

isbn:

СКАЧАТЬ şekillerde ve farklı zamanlarda olmuştur. Karahanlılar döneminde yaşayan Büyük Türk âlimi Kaşgarlı Mahmut, eseri Divanu Lügati’t-Türk’te, Kırgızları Müslüman Türk boylarının içerisinde değerlendirmektedir (Jusubaliyev, 2007: 206). Kırgızların dinî hayatı ile ilgili birçok kaynakta muhtelif bilgiler ve görüşlere yer verilmekle birlikte bugün için çoğunluğunun Müslüman olduğu tartışma götürmez bir gerçektir. Kırgız kültür ve tarihinin hazinesi kabul edilen Manas destanında İslamî motifleri bolca görmek mümkündür (Yıldız, 1995: 292). Tarihî kaynaklara göre Karahanlılar döneminde başlayan İslamlaşma süreci Hokand Hanlığı döneminde devam eder. Özellikle Hokand Hanlığının, hâkimiyetine aldığı göçebe toplulukları İslamlaştırma politikası çerçevesinde görev alan bazı tasavvuf ve tarikat mensuplarının yoğun irşat ve tebliğ faaliyetleri neticesinde Kırgızların İslam’ı benimsedikleri söylenebilir. Bazı tarihî kaynaklarda Kırgızların Hokand Hanlığı döneminde İslamiyetle tanıştıkları şeklinde iddialara yer verilse de bu konuda Hokand yönetiminin, Kırgızlara yönelik dinî faaliyetlerinin İslamlaştırma amacından ziyade dindarlaştırma amacı taşıdığını söylemek daha doğru olur (Erşahin, 1999: 53).

Tarihî, Sosyal ve Kültürel Yapı

      Jeopolitik ve coğrafî açıdan batı ve doğu ile kuzey ve güney bölgeleri arasında bir köprü görevi yapan Kırgızistan ayrıca Çin, Rus, Arap ve Fars medeniyetlerinin birleşme noktasında yer almaktadır (Sağlam, 2017: 7). Tarihî ipek yolu güzergâhı üzerinde yer alan Kırgızistan geçmişten bugüne birçok kültürün de etkileşim alanı olma işlevi görmektedir. Ticaret, inanış, gelenek ve diğer kültür unsurlarının pekçoğunu bu güzergâh üzerinden edinen ya da ihraç eden Kırgızistan bu açıdan zengin bir kültür merkezidir.

      Kırgızistan; Süleyman Dağı Arkeolojik Müzesi, Burana Minaresi ve Şehir Harabeleri, Tarihî Özgön ve Oş şehrindeki mimari eserleri, Taşrabat Kervansarayı, Manas Türbesi, daha çok Karahanlı dönemlerinden kalan çeşitli mimari eserleriyle de ön plana çıkmaktadır (Kulamshaeva, 2016: 101-102). Birçok medeniyetin izlerini taşıyan bu yapılar Kırgızistan’ın zaman içerisinde yaşadığı kültürel gelişime de şahitlik etmektedir.

      Tarihî değerlerini, örf adet ve geleneklerini İslam dinî ile bütünleştirerek bugüne taşıyan Kırgızların hayatında at, kımız, komuz, ak kalpak ve boz üy vazgeçilmez unsurlardır. Boz üy, bugünkü Kırgızistan bayrağının da ana motifini oluşturmaktadır. Kırmızı fon üzerinde yer alan sarı güneşin içindeki dairede Kırgız çadırının (Boz üy) üstten görünümü temsil edilmektedir (Erdem, 2000: 56-57) (Tan, 2017: 12).

      Kırgızların büyüklü küçüklü birçok boydan oluşan toplumsal yapısı genel olarak ong (sağ) kanat, sol kanat ve içkilik olmak üzere üç ana boy şeklinde ifade edilmektedir. Kırgızistan’ın bayrağında bulunan kırk güneş ışığı da Kırgızları meydana getiren kırk büyük boya işaret etmektedir (Kalberdiev, 2010: 5).

      Kırgızlarda toplumun ileri gelenlerine genellikle ‘manap’, ‘moldo’, ‘biy’ ve ‘baatır’ adları verilir. Toplumun siyasî önderlerine ‘manap’ denirdi. Manaplık çon (ulu/büyük) manap, orto manap ve çala (küçük) manap olmak üzere üçe ayrılmakta ve bütün manaplar ‘çon manap’a bağlı olarak çalışmaktadır. Özellikle Kuzey Kırgızlarında daha etkili olan manaplar boyları dış düşmanlara karşı korur ve diplomatik görüşmeleri yapar. Önceleri seçimle kazanılan manaplık unvanı XIX. yüzyıldan itibaren babadan oğula geçmeye başlar. Rusların Kırgız topraklarını işgaliyle beraber Ruslarla iş birliği içerisine giren manaplardan dolayı itibar kaybeden manaplık kurumu daha sonra tamamen ortadan kalkar. Kırgızlar dinî önderlerin moldo, boy yöneticilerini biy, toplumdaki kahramanlarını ise baatır unvanı ile anmaktadır (Erşahin, 1999: 19-20).

      Kırgız Türkçesi

      Bugünkü Kırgızistan Cumhuriyetinin resmi dili olan Kırgız Türkçesi, Kıpçak grubu lehçeleri içerisinde bulunan Kırgız Türklerinin konuştuğu bir lehçedir. Türkçe, Japonca, Korece ve Moğolca’nın da içinde bulunduğu Ural-Altay dil ailesinin Altay koluna bağlı olan Kırgız Türkçesi Türk lehçelerinin kabul görmüş pekçok tasnifine göre Kuzey-Batı (Kıpçak) grubuna dâhil edilmektedir (Tekin, 1992: 48-54). Kırgız Türkçesi Kuzeybatı Türkçesi veya Kıpçak grubu olarak adlandırılan bu grubun içerisinde Kazak, Kırgız, Tatar, Karakalpak, Başkurt, Kumuk, Karaçay-Balkar, Nogay Türkçeleri yer alır. Kırgız Türkçesinin tarihî gelişimini üç devreye ayırmak mümkündür:

      Eski Kırgız Türkçesi Devri (VII.-IX. yy.): Eski Uygur ve Oğuz Türkçeleri ile birçok ortak yönü bulunan bu dönem Kırgız Türkçesinden bugüne kalan örnek metinler sadece Yenisey Yazıtları’dır

      Orta Kırgız Türkçesi Devri (X.-XV. yy.): Göçebe bir halkın dili olarak halk arasında ve halk edebiyatında gelişir. Daha çok sözlü olarak gelişen Orta Kırgız Türkçesi döneminde bu sebeple bugüne ulaşan yazılı bir belge yoktur. Kırgız Türkçesinde Kıpçak grubuna yakınlaşma bu dönemde başlar.

      Yeni Kırgız Türkçesi Devri (XV. yy.’dan Bugüne): Kırgız Türkçesi, XV. ve XVI. yüzyıldan sonra bugünkü son şeklini alır. (Özkan, 2007: 132) (Tan, 2017: 16). Bu dönem Kırgız Türkçesinin hem sözlü hem de yazılı dil örnekleri ile bugün için gelişimini sürdüren yaşayan dönemidir.

      Ayrıca Türk tarihinin ilk yazılı kaynaklarından olan Yenisey ve Göktürk alfabesinin kullanıldığı Göktürk Kitabelerinde bulunan runik metinler Kırgızlara aittir. XI. yüzyılda Karahanlılar döneminde yaşayan Kutadgu Bilig’in yazarı Yusuf Has Hacip bugünkü Kırgızistan topraklarında dünyaya gelir.

      Karahanlı döneminden Latin ve Kiril alfabesine geçinceye dek Arap alfabesini kullanan Türk boyları (Cigitov, 2006: 521) 1926 Bakü Türkoloji kurultayında Latin alfabesine geçme kararı alırlar. Ancak aynı dönemlerde (1928) Türkiye’nin de Latin alfabesine geçmesi Rusları endişelendirir ve Türk boyları arasındaki iletişimi engellemek amacıyla yönetimleri altındaki Türk boylarının alfabesi 1940 yılında Kiril alfabesi olarak değiştirilir. Dolayısıyla Kırgız Türkleri de 1924-1928 yılları arasında Arap alfabesini, 1928-1940 yıllarında Latin alfabesini 1940’dan sonra ise Kiril alfabesini kullanırlar. Yakın zamanda yaşanan gelişmeler neticesinde Kırgızistan’da yeniden Latin alfabesine geçiş yolunda çalışmalar yapılmaktadır (Ercilasun, 1993: 60-63) (Tan, 2017: 17) (Cumakunova, 2002: 603).

      İKİNCİ BÖLÜM

      KIRGIZ AKINLIK (ÂŞIKLIK) GELENEĞİ VE ZAMANE EDEBİYATI

      Adı ile bilinen ilk Türk topluluklarından biri olan Kırgızların kültür birikimleri zengindir. Kırgızların kültür hayatının hem bir parçası hem de nesiller arasındaki taşıyıcısı olan dil varlıkları da önemlidir. Kırgız edebiyatı olarak adlandırılabilecek bu dil varlıklarının sözlü ve yazılı edebiyat olarak sınıflandırılması mümkündür. Göçebeliği bir yaşam tarzı olarak uzun asırlar sürdüren Kırgız Türklerinde sözlü edebî geleneğin daha güçlü bir biçimde geliştiği söylenebilir. İçerisinde Kırgız Türklerinin din, tarih, ekonomi, günlük hayat, gelenek, görenek gibi kültür hayatına dair her detayın olumlu ya da olumsuz yansımalarını bulunduran sözlü kültür geleneği toplumsal yapının gerçekçi bir aynası olarak kabul edilebilir. Bu geleneği sürdüren dönemin hünerli söz ustaları zamanın şartlarından özellikle muhteva bakımından çok etkilenir. Sözün yanı sıra müziğin СКАЧАТЬ