Ali Akbaş Armağanı. Анонимный автор
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Ali Akbaş Armağanı - Анонимный автор страница 8

Название: Ali Akbaş Armağanı

Автор: Анонимный автор

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6981-43-0

isbn:

СКАЧАТЬ devam ettirmektedir.

      Abim, Ülkenin çeşitli illerinde ve ilçelerinde öğretme mesleğini ifa etti. 65’inde üniversiteden emekli olunca bir ara boşluğa düşer gibi oldu fakat sonrasında Avrasya Yazarlar Birliğini kurdular. Bu süreçte derginin sermayesine katkı sağlamak için kullandığı sigarayı terk etmesine vesile olmuştur. Sayıları aylık çıkan, Kardeş Kalemler Avrasya Edebiyat Dergisi ile abim 10-15 yaş birden gençleşti. Dernek ve dergi vasıtası ile Türk İslam Dünyasına hitap eder oldu.

      Avrasya yazarlar birliği bünyesinde oluşturdukları şiir ve yazar atölyesi vasıtasıyla yüzlerce gencimizin kültür ve sanat vadisinde kanatlanıp yetişmesini sağladılar.

      İnsani ilişkilerde hep vermeyi ve tevazuyu âdet edinen abim, özellikle şiir ve sanat konusunda asla taviz vermez, kendisine gelenlerin içinden bir kabiliyet gördüğü anda onu asla bırakmaz ama bazılarının geçici heveslerini sezdiği anda da “sen bu şiir sevdasından vazgeçsen iyi olur” diye kestirip atmaktan da çekinmez.

      Ali abimin gençlik yıllarında şiirlerine konu olan hayallerle süslediği Türk Dünyasını, Demir Perdenin yıkılışından sonra adım adım gezmiş, gönül coğrafyamızdan yüzlerce kültür sanat adamıyla kopmaz dostluklar kurmuştur.

      Gün gelmiş Bosna’nın bahtsız yetimlerine ağıt yakmış, gün gelmiş Hazreti Türkistan (Ahmet Yesevi)’nin eşiğine yüz sürmüş Orta Asya Türklerinin yiğit liderine destanlar yazmıştır. Ülkemizin tarihine geçen 15 Temmuz Destanı olarak adlandırdığımız, atlatılan badirede de kendisiyle birlikteydik;

      15 Temmuz gecesi biraderimizin evinde idik. Ahlaksız kalkışmayı öğrendiğimizde birçok gazi ve şehit gibi biz de genel kurmayın önüne gitmeye karar verdik. Abdestlerimizi tazeledik yola çıkacağız, abim” kardeş kravatlarımızı takalım dedi” niçin diye sorduğumda, “başımıza bir hal gelir ise çapulcular sokağa çıkmış demesinler” dedi. Orada abimi gençlik yıllarına götüren bir hatıra yaşadık: 10 kadar delikanlı slogan atarak giderken hainlerin helikopterden üzerimize ateşine maruz kaldık, gençlerden birkaç tanesi biraz tereddüt etti. Delikanlılardan biri ‘ölümden korkuyordunuz niçin yola çıktınız’ dediğinde, gençler önlerinden geçen yaralıları görmeden memleket savunmasına biraz daha güçlenerek devam ettiler. Abimin güzel bir sözü vardır ki” biz öğretmenler, öğrencilerimizin yaşındayız” Abim, o an gençlere öyle hayranlıkla bir bakışı vardı ki, kendisinin gençlik yılları gözümün önüne gelmişti.

      Elhamdülillah o geceden hem Ülkemiz hem de biz sağlıkla çıktık. O geceye dair abimin dergide yayınlanan yazısını paylaşmak isterim;

      15 Temmuz!

      Bu kâbus gecesi tarihimizde bir dönüm noktasıdır. O gece koynunda yılan yakalayan bu millet bir varlık yokluk mücadelesi verdi ve yüzünün akıyla çıktı bu mücadeleden. Kendisine tuzak kuranların tuzağını başlarına geçirdi.

      İhanetin en tehlikesi maskeli olanıdır. Hak suretine bürünerek gelendir. İşte yine öyle oldu, din maskesine bürünerek geldi ihanet. Lavrens gibi evliya menkıbelerini ve peygamber kısalarını ezberden okuyan bir hoca suretinde geldi. Mazlumların sığınağı bir hami suretinde geldi. Çünkü o kitleler, laikliği dinsizlik şeklinde uygulayan, aynı üst aklın piyonları tarafından öylesine bunalmışlardı ki, aldanmaya can atıyolardı. Deccal’ı Mehdi sandılar ve kolayca aldandılar. Salya sümük ağlayarak vaazlar veren bu münafık; bülbül gibi ötüyor, karga gibi nane yiyodu.

      “Hubbül vatan minel iman” diyor ecdadımız. Yani “Vatan sevgisi imandandır”diyor. Eğer başarılı olsalar şehit kanıyla sulanmış bu ata toprağını beş paraya satacaklardı bu hainler. İman bunların neresinde!…

      Ama artık yol bitti çırılçıplak yakalndı kalpazanlar. Hem de kendisini aydın sanan sanatçı müsveddelerinin ve zibidi sosyetenin adam yerine koymadığı geniş halk kitleleri tarafından der dest edildiler. Kıskıvrak yakalandılar. “Hain havflı olur “ derler Bunlar da ihanetin verdiği tereddüt, bir eziklik içinde korkaktılar. Murdarv et yiyormuş gibiydiler. Karşılarında iman ehli delikanlıkları, anaları, bacıları görünce dizlerinin bağı çözüldü, birer birer teslim oldular.

      “Asım’ın nesli diyordum ya nesilmiş gerçek.

      İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek!” derken Büyük Akif, milletininseciyesini tanıyormuş meğer. “At binicisine göre şahlanır” derler. Bu millet de eğer yöneticileri yiğitse, önderini bulmuşsa hiçbir engel dinlemez. Destanlar yaratır.

      Nitekim Cumhurbaşkanımızın davetiyle, caddeleri, sokakları, meydanları dolduran bu millet, kendini paletlerin altına atarak, tankları egzozuna gömlek tıkayarak ihanete geçit vermedi, Kabe’yi yıkmaya gelen Ebrehe’nin fillerine benziyordu tanklar: daha bıyığı terlememiş delikanlılarsa, akın akın uçan ebabiller gibiydi. Rabbimin inayetiyle ebabiller filleri yendiler.

      Fakat o gece Başbakanımız Binali Yıldırım’ın torununun, bir çocuk safiyetiyle sorduğu soru ne kadar manidar:

      – Dede, bu askerler bizim askerlerimiz değil mi, niye bizi vuruyorlar? Deyince gözyaşlarını tutamamış, ne cevap vereceğini bilememiş Binali Bey. Bu milli eğitim sefaleti böyle devam ettikçe, sorularıyla daha çok bunaltacak torunlarımız bizleri. Bir milletin gençliği her devirde böye kıblesi belli olmayan ajanlara emanet edilirse milletine ihanet eden daha çok ‘mankurtlar’ yetişecek; milleti kurtarmak da hep bizim gibi “karnını kaşıyanlara” kalacak.

      Ogeceyi ve yaşananları Kardeş Kalemler dergisi olarak biz de sayfalarımıza taşıyalım, kendi kalemimizle yaşananlara, yaşadıklarımızla şahitlik edelim istedik. Arkadaşımız Ahmet Aslan, o alçak darbe girişiminde oğlu ile birlikte Genel Kurmay önündeydi ve yaralandı. Aldığı iki kurşun hayla vücudunda iken o karanlık geceyi anlattı. Yine dostumuz ProfDR Salih Yılmaz, Külliye nöbetçilerindendi. Gün ağırana kadar Beştepe’de Cumhurbaşkanlığı önünde yaşadıklarını yazdı. Osman Çevikso, komşusu olan bir şehit babasının dilinden anlattı yaşananları. Bünyamin Zile, Kazan’ı yazdı. Ve diğer arkadaşlarımız da kendi şahitliklerini yaptılar.

      Ben de o gece kardeşim Ziya, oğlum Emre ve gelinim Havva ile Genel Kurmay önündeydim. Gördüklerimi yaşadıklarımı ne şiire sığdırabiliyorum ne yazıya. Belki gelecekte, yüreğim soğudukça ben de yazar sizlere arz ederim.

      Şehitlerimize Yüce Yaratandan rahmet diliyoruz. Ya Rabbi onları Bedr’in Aslanlarının safına kat,cennetinle müfakatlandır! Gazilerimize medyunu şükranız; bu büyük davranışınızın ecrini ancak ebedi alemde alacaklarınız karşılayabilir, bizler sizin için ne yapsak az!

      Allah, milletimize böyle bir kabusu bir daha yaşatmasın! Amin.

      O, bizim sadece abimiz değil, yeri gelmiş öğretmenimiz olmuş, yeri gelmiş babalık etmiştir.

      Fikri şahsiyetimizin oluşmasında rehberimiz olan sevgili abim, bizler kardeşiniz olarak iftihar ediyoruz. İnsan Velimize, Abimize sağlık, mutluluk ve hayırlı ömürler diliyorum.

      ALİ AKBAŞ AĞABEYİME

      Efendi BARUTÇU

      Biz Ali Ağabeyimle “gönül dostu”, “yol СКАЧАТЬ