Bu tam bir bela oldu. Hatta birkaç kişi köyden televizyonun gösterdiği diğer tarafa tamamen göçüp gitti. Şimdi Yüzşişme’de, kolhoz başkanının söylediği gibi sadece kendi insanları kaldı. Yani gerçek vatanseverler. Onlarla dağı taşı aktarmak mümkün…
Nurihanov ismindeki kolhozun başkanı Nurihanov Gilman Semirhanoviç, şu anda yeşil uvazik arabasında ilçe merkezine, öncü çalışanlar toplantısına giderken nedense bunları hatırladı. Tüm özellikleri daima övülen Gilman’ın içine işledi bu televizyon meselesi, hatta çok da utandı galiba. Yüzşişme köyü yamacına tekrar bir verici koyalım diye ilçe yolunu çok katetti. Hatta Ufa’ya da gidip döndü birkaç kez. Televizyon ve radyo için devlet komitesine de gitmişti önce. Fakat bu işle, cumhuriyetin işletme teknik başkanlığı ilgileniyormuş. Orada da Nurihanov’un hevesini kırdılar.
– Bu mümkün değil, – deyip sakince anlattı idare başkanı gülümseyerek, – biz her köye verici takamıyoruz. Hâlâ Ufa televizyonunun programlarından mahrum olan ilçeler var. Buna misal, cumhuriyetin kuzeydoğusu.
– Onları bilmiyorum, ama Yüzşişme tamamen farklı bir köy, diye inandırmaya gayret etti, kendi sözlerinin doğruluğuna tam inanan genç başkan. Bu köyden ilçenin gururu olan Vatan Savaşı kahramanı çıkmış! Kahraman!… Nurihanov’un doğduğu köy…
– Öyleyse öyledir de o teçhizat çok kıymetli. Başkurdistan’da Sovyetler Birliği kahramanlarının doğduğu köyler pek çok. Onlara bizim hürmetimiz fazladır. – İdare müdürü anlayış göstererek anlattı. – Yüceltmek için başka yollar düşünüp bulmak gerek. Mesela heykel dikmek, okula ismini vermek… Onun gibi yani, efendim, milyon hum37lar gerek. Ondan sonra Devlet Planlama Teşkilatının incelemesi lazım…
Kısacası Nurihanov’un morali bozuldu. Hayalinin boş olduğuna kendi de inanmıştı o zaman. İlçe idarecileri önünde ne kadar nüfuzu olursa olsun kesinlikle bu meseleyi halletmek mümkün değil. Kim sana bir köy için yeni televizyon vericisi yapsın? Yani, Tavlıkay sırtındakiler de işte böyle güç bir hâlde on yıl yaşadılar. Bu düşünceden tamamen vazgeçti Nurihanov. Onun için, ikinci bir şey de kolhoz başkanını rahat bırakmıyor; iyiyken, çiftliğin direksiyonu kendi elindeyken, hiç şüphesiz cephede kalan kahraman ataya Yüzşişme’de bir heykel dikmek.
Bu düşünceden memnun kalıp arabasının sık sık zıplamasını da önemsemeden yumuşak koltuğa kaykılarak uzandı ve onu sınamak için şoförüne laf attı.
– Zöfer, Yüzşişme’de heykel diksek, sen nasıl değerlendirirsin? –Gilman yeni bir iş öncesi hep böyle yapar. Çünkü Zöfer, tanıdık, burnu çilli, dinamik bir yiğit, köyde çok dolaşıyor, halktan haberdar olup onları da eksiksiz patronuna ulaştırabilen yiğit. İkna oldu o, şoföründen pek ikna oldu. Aslında, biraz densiz, terslikleri de yok değil. Onun için, hile yaptığında onun önüne çıkayım deme. İşte, şimdi Gilman istemiş oldu, Zöfer bu haberi yarın halk arasında yayıp sezdirmeden bilgi toplayacak ve başkana iletecek.
Bu sefer düşünüp durmadı.
– Çok iyi olur, – dedi kahverengi kirpi saçını her zamanki gibi düzeltip, zaten kısık olan gözlerini iyice kısarak süzmeye başladı. – Gilman Ağabey, sizin için değildir ya?
“Ne kurnaz, ne kurnaz bu Zöfer, – diye düşündü Nurihanov. – Ta nerden işin aslını seziyor. Memnunum, memnunum şoförümden. Pek çok sakıncalı iş onun önünde işleniyor, şoförden gizlemek olmaz şimdi, ama dışarıya çıkarmıyor…”
– Kendim için de olur… – Nurihanov şoförüne katılarak, kahkahayla güldü. Bunların ikisi için de rahattı tabi. – Ancak şimdiki, Sovyetler Birliği Kahramanına idi…
– Sizin yaşlı babanıza değil mi? – Zöfer araştırmanın tam sırası olduğunu düşündü.
– Evet. Sadece bana baba olduğu için değil, kahramanlığı için. İşte Ufa’da pek çok böyle taş heykeller duruyor. Ebedî onlar. Bizim Yüzşişme köyünün nesi eksik? Yani? – O yine güldü, keyiflenip Zöfer’e döndü. – Bilmek istersen, kardeşim, ben çoktan babanın yaşını geçtim.
– O kadar oldu mu ki?
– Oldu işte diyorum, on yaş da geçti. O otuz yaşında kahramanlık gösterip ölmüş. E, ben bu yıl kırk. Evet, çok geçmiş ömür. Akan su gibi, akıyor da akıyor…
Zöfer epeyce dik olan bir dağın ardına çıkana kadar ses çıkarmadan direksiyonu çevirdi ve ovaya çıkınca hızlıca patronuna baktı.
– Gilman Ağabey size şimdi kırk yaşında denmez.
Diğeri ses çıkarmadı. Araba içindeki aynaya gayriihtiyari baktı. Aynadan ona koyu kara kaşlı, keskin bakışlı, düz burunlu mülayim bir er baktı. Arkaya taranan sert kara saçları arasında seyrek meyrek ak saçlar da görünüyordu. Böyle bir yüzün, kıyafetinin kadınların kızların dikkatini çekeceğini iyi biliyor o. Şimdi güzel düşüncelere dalıp, gözünün önüne sekreter Nefise geldi. “Nu pryam (hadi ya)…” diyen sesi kulağı dibinde yankılandı. Sarı saçlı, mavi gözlü, havalı ama bir o kadar da genç bir kızı, yuvarlak kalçalarını sallattırarak, gönlünde canlandırdı. Hatta gözlerini de yumdu büyük bir keyifle.
– Tatlı… – diye seslice söylediğini kendi de fark etmedi. Zöfer ona bakıp gülümsedi.
– Ne tatlı, Gilman Ağabey?
– Hava, haziran havası…
– Şaka yapıyorsunuz…
Nurihanov şakayla Zöfer’e parmak salladı.
– Çok bilirsen çabuk yaşlanırsın… – Ondan sonra hemen sordu. – Kardeşim ne zaman evlenmeyi düşünüyorsun? Uzun saç bulamıyor musun yoksa?
Yiğidin yanakları biraz kızardı.
– Vakit yok ki, Gilman Ağabey, – deyip elini salladı. –Ayrıca daha vakit erken… Askerden döneli de iki yıl…
Gilman şoförünün tersliğini ve dediğim dedik olduğunu bildiği için onun bir gün küçük bir şeye kızarak şehre çıkıp gitmesinden de korkuyordu. Bundan dolayı da bütün dileği onu çabucak baş göz etmek.
– Gelin almak çalışmaya engel olmuyor.
– Dediğiniz gibidir de. Şey, iyi kız göze görünmez, merkezden gelen bize bakmaz… – Bu sözün Nefise’yi işaret ettiğini anladı Gilman; Gilman’a da dokundurmaya çalışıyor yiğit. Ancak, bilmesi daha iyi, ağzını açmaz.
Yiğit kurnazca baktı başkana, sınayarak bakması, patronunun ağzının içindeki baklayı çıkarmaya gayret göstermesinden elbette. Tamam, bu da kötü değil. Nefise’ye göz kulak olur. Ne desen genç kız şimdi, gönlünde ne yattığını kim bilir. Bir hayale kapılır da… Şoförü ona sadık, öldürsen de, onun yaptıklarına bundan sonra karşı çıkmayacak, başkalarına da engelletmeyecek. СКАЧАТЬ
37
Para birimi.