Yol. Nesipbek Dawtayulı
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Yol - Nesipbek Dawtayulı страница 12

Название: Yol

Автор: Nesipbek Dawtayulı

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6494-57-2

isbn:

СКАЧАТЬ şöyle dursun, Caylıbay’ın bile yüzüne doğru dürüst bakamadım. Hakkını yemeyelim, ben imtihanı veremeyince Caylıbay da belgelerini geri aldı, avıla birlikte döndük. Söyler misiniz, dünür; her yere birlikte gidip her yerden birlikte döndüğümüz o günler nerede kaldı? Önceleri bir olan yolumuz sonra neden ona, yüze bölünerek bölük bölük olup gidiyor? Takdirden mi? Tamam, öyle olsun lakin neden ara sıra kesişip bireşmiyor?.. Yarın bir gün, Allah uzak etsin, hepimiz küçücük patikalara dönüşüp ot saman içinde yolsuz izsiz kaldığımız zaman ne yapacağız?

      – Üzülmeyin lütfen dedi ev sahibi.

      – Üzülmemek elde değil dedi Asıravbay. Üzülmezsek ümit tükenir, hayal biter. Benim ümidim Kökmoynak’ımdır. Kadimden beri odu sönmeden, dumanı dinmeden yaşayagelen Kökmoynak’ın bengi yaşayıvermesidir. Hayalim ise Kökmoynak’ın oğlu ile kızının bunu bilmesi, buna kıvanması ve onun için ömür sürmesidir. Caylıbay, iki oğlum yurt dışında okuyor diyor, okusun. Peki, Kökmoynak’ın bugününü ve yarınını onun yurt dışında okuyan iki oğlu mu düşünür, yoksa Kökmoynak’ta sıvası sarkmış sürekli düşüp duran mektepte okuyan, giysilerinin biri uzun, biri kısa olan çocuklar mı düşünür?.. Bütün Kazak eline yarın iye olacak erin, belki de Kökmoynak’taki o sekiz yıllık mektepte okuyan çocukların arasında koşturup durmaktadır…

      Dünürü uzun uzun yüzüne baktı.

      Gecenin bir vaktine değin gevezelik eden, yattıktan sonra da döşeğinde uzun süre ağnayan, ancak tan atarken güç bela uykuya dalan Asıravbay düş görüyordu.

      Kökmoynak’ın üstü boz duman. Kendisi kuyuda duruyor. Kuyunun ağzından biri el uzatıyor, bakıyor ki -o da nesi- kendisi…

      Bir zaman sonra belinleyerek uyandı. Pencereden gün ışığı dökülüyor. Çıt sesi bile yok. Kafası karmakarışık. Giyinip mutfağa girdi, sofra hazırlanıp üstü örtülmüş. Kıyısındaki tepside ağzı açık bir zarf ve el kadar bir kâğıt duruyor. “Dünür!” Böyle başlıyor kâğıttaki not. “Evde azıcık birikmişimiz vardı, kabul edin, zarfın içinde. Mektebinize bir yardımı dokunur. Eliniz bollaşınca ödersiniz, acelesi yok. Sabah Manarbek’le de konuştum, oğlunuz ve gelininiz de bir şeyler yapar. Manarbek kendisi telefon edecek. Biz işe gidiyoruz. Bir şey lazım olursa buzdolabındadır.”

      Asıravbay hemen zarfı aldı, içindekini saydı, tamı tamına bin dolar. Sevinçten oturduğu sandalyeden düşeyazdı. Ya Rabbi, bu dünür… Bir de oğlu ve gelin de verirse…

      Kalkıp buzdolabını açtı, şişelere biraz göz gezdirdikten sonra “Hayır, Asıravbay…” dedi kendi kendine. “Artık unut bu belayı. Artık ırak olsun senden. Artık bu hayırlı işe temiz bedenle başla.”

      Oğlu telefon edebilir düşüncesiyle banyoya telefonu da götürdü, sımsıcak suda güzel bir yıkandı. Yıkanırken de yıkandıktan sonra terleye terleye çay içerken de dünürü aklından çıkmadı. Neden böyle yaptı? Acıdı mı? Yoksa insanlık mı yaptı? Ara sıra bir araya gelmeleri dışında oturup derin derin konuşarak dertleştikleri de yok. Hakkında bildiği tek şey ana babasını çok erken yitirdiği için yetiştirme yurdunda büyüdüğüdür. Doğduğu avılı arayıp sormak gençlik çağında aklına gelmemiş; sonradan bulup gitmiş ama anlamış ki avıl ona, o da avıla yabancıdır. “Böylece avılsız Kazak olduk. Avılsız Kazak…” deyip derin derin iç çekmişti bir keresinde.

      Nedense o anda Asıravbay’ın aklına Caylıbay’ın yurt dışında okumakta olan çocukları geldi. Şimdi onlar… Böyle düşünmeye devam ediyordu ki telefon zır zır çalarak düşüncesini böldü. Oğlu imiş.

      – Benim, baba.

      – Ha, Manarbek, iyi misiniz dedi heyecanla. İt eniği, şu babanı biri ala koyun tekmeleyerek zindana atsa da arayıp sormazsın yahu!

      – Öyle demeyin baba! Birazdan gelip eve götüreceğim sizi. Giyiniverin.

      – Hey, dur bakalım. Eve götürmeyi bırak şimdi. Şimdi onu düşünme; yeni eve tek başına, eli boş, odun gibi gitmek yol yordama uymaz. Çok yakın bir zamanda ananla birlikte geliriz. Ev alıp ayrıldığınızı bilmiyorduk.

      – Şimdi baba, buraya kadar gelmişken bize uğramadan mı döneceksiniz?

      – Söyledim ya. Sözümü dinle. En iyisi ben şimdi sana geleyim. Uğrayıp dükkânını göreyim. Sonra avıla gitsem iyi olur, ahali beni bekliyor. Kurban olduğum dünür aklıma bile gelmeyen bir iyilik yapıp…

      – O kadar da gelininiz hazırladı, baba.

      – Öyle mi?.. Asıravbay’ın göz çukuru ısınıverdi. Acayip bir şekilde duygulandı. İçinden “Gelininiz de…” dedi. “Gelini öne çıkarıyor, it oğlu it, karısını ölesiye seviyor demek…” deyip düşünecek vakit de buldu.

      – Baba, araba tutup geleyim mi dedi Manarbek. Neden sesiniz çıkmıyor?

      – Hayır, kendim gelirim. Dükkân pazarın hangi yanında? Gün doğusu tarafı… Adı?

      – Meyram.40

      – Bulurum, bulurum.

      – Evin kapısını dışarıdan sertçe iterseniz kendisi kapanır, İngiliz kilidi ya…

      – Asıravbay apar topar giyinip dışarı çıktı. Ayakları yere değmiyor sanki, yepyeğni. Gönlü de oldukça kedersiz. Oğlu ile gelininin yanında en çok yarın kalır, sonra ver elini Kökmoynak… “İşte getirdim…” diyecek. “İşte…” Büyük caddece araba, otobüs sağlı sollu akıp duruyor. Yolun karşısında iki üç taksi var. Durakta duran otobüsün önünden onlara koşmak için davranmıştı ki nereden çıktıysa… Asıravbay’ın aklında kalan son sürat gelen cip, sert çarpma ve zifirî karanlık…

      Birkaç sonra ancak kendine gelebildi. Gözünü açtığında anladı ki her yanı sızlayarak yatıyor. Sanki birileri üstüne saldırıp elini ayağını burkmuş, içini dışını enikonu ezmiş.

      Yanında yüzüne dikkatle bakarak oğlu ile dünürü oturuyor.

      – Uyandınız mı dedi dünürü. Korkuttunuz bizi biraz.

      – Ne oldu bana?

      – İçkili serseriler imiş. Hepsi yeniyetme. Siz de acele etmişsiniz…

      – Vücudum sağlam mı?

      Dünür, Manarbek’e baktı.

      – Baba, bir ayağınızı…

      – Göster, kaldır battaniyeyi.

      Oğlu battaniyeyi yukarı sıyırdı. Sol ayağının topuktan beri tarafı yok…

      – Canınız sağ ya çok şükür dedi dünürü. Kaza da yağıdır. Yağıdan kalan can ganimettir, Aseke.41

      Konuşsunlar diye olsa gerek babası ile oğlunu yalnız bıraktı.

      – Oğlum, СКАЧАТЬ



<p>40</p>

Meyram, bayram demektir.

<p>41</p>

Aseke, Asırawbay Äke yani Asıravbay Ağa hitabının kısaltılmış biçimidir.