.
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу - страница 24

Название:

Автор:

Издательство:

Жанр:

Серия:

isbn:

isbn:

СКАЧАТЬ bugün doldu. Fakat ben bugünü boğulmak suretiyle kutlayacaktım!”

      Kaptan, “Şimdi ne yapacağız seni?” diye sordu.

      “Ne isterseniz. Ben iyi bir gemiciyimdir. İlk uğrayacağınız limanda beni bırakırsanız bir tüccar gemisinde iş bulurum.”

      “Akdeniz’i iyi bilir misin?”

      “Çocukluğumdan beri Akdeniz’deyim. Gözlerim kapalı girip çıkamayacağım liman yok gibidir.”

      Dantés’nin hayatını kurtarmış olan gemici Jacopo

      “Niye bizimle beraber kalmıyor kaptan?” diye sordu.

      Kaptan, “Eğer çok para istemezsen seni gemide alıkoyarım.” dedi.

      “Öbür gemicilere ne veriyorsanız bana da onu verin yeter.”

      “Kabul. Bu adama ödünç verebileceğin elbisen var mı Jacopo?”

      “Fazla bir pantalonla, bir gömleğim var!”

      Dantés, “Onlar da bana yeter.” dedi.

      Jacopo bir ambar ağzında kayboldu. Kısa bir zaman sonra elinde pantalon ve gömlekle geldi.

      Kaptan, “Başka bir şey istiyor musun?” diye sordu.

      “Bir parça ekmekle, az önce tattığım nefis romdan istiyorum.”

      Jacopo ona rom çanağını verdi. Başka bir gemici de ekmek getirdi.

      Dantés dümen başına geçip geçemeyeceğini sordu. İşten kurtulacağına çok sevinen dümenci, kaptana baktı. Kaptan da ona, işi yeni arkadaşına devretmesini söyledi. Dantés dümeni aldı. Dikkatle Marsilya kıyılarına bakıyordu. Yanına oturan Jacopo’ya “Ayın kaçı bugün?” diye sordu.

      “Şubatın yirmi sekizi.”

      “Hangi yıldayız?”

      “Hangi yıldayız ne demek? Hangi yılda olduğumuzu bilmiyor musun?”

      Dantés güldü.

      “Dün gece öyle korktum ki az daha aklımı kaybedecektim. Kafam karmakarışık. Bir türlü toparlayamıyorum. Hangi yıldayız sahi?”

      “1829.”

      Dantés tutuklanalı on dört yıl geçmişti. İf Kalesi’ne girdiği, zaman yirmi yaşında idi. Şimdi ise otuz dört. Yüzünü garip bir gülümseme kapladı. Mercédés ne yapıyordu acaba şimdi? Bütün bunlara sebep olan o üç kişi aklına gelince gözleri nefretle doldu. Danglars, Fernand ve Villefort için hapishanede ettiği intikam yeminini tekrarladı. Artık bu yemin boş bir tehdit de değildi çünkü şu anda pupa yelken, dalgalar üstünde sekerek Leghorn’ya doğru yol alan küçük gemiyi Akdeniz’in en hızlı gemisi bile yakalayamazdı.

      Dantés o gün, akşama doğru Genç Amelie adındaki bu Ceneviz gemisinin bir kaçakçı gemisi olduğunu anladı. Bu bakımdan, kaptan kendisinin kim olduğunu öğrenemeden kendisi kaptanın kim olduğunu öğrenebilirdi. Uydurduğu yalana, Marsilya kadar iyi bildiği Napoli ve Malta hakkında doğru bilgilerini de ekleyerek sıkı sıkıya tutundu. Cenevizli açıkgöz kaptan bile bu hikâyeye tamamıyla kandı.

      Leghorn’ya gelince Dantés, on dört yıldan beri görmediği yüzünü tanıyıp tanımayacağı hususunda büyük bir meraka kapıldı. Karaya çıkar çıkmaz saç ve sakalını kestirmek üzere bir berbere gitti. Traş işini bitirdikten sonra Dantés bir ayna isteyerek yüzüne baktı.

      Dediğimiz gibi şimdi otuz dört yaşında idi ve on dört yıllık hapishane hayatı yüzünü adamakıllı değiştirmişti. İf Kalesi’ne yuvarlak, sevimli yüzlü; hayatta başarılı biri; geleceğine güvenen genç bir adam olarak girmişti. Şimdi bütün bunlar değişmişti. Yuvarlak yüzü uzamış; gülümseyen ağzı kararlı bir çizgi hâline gelmişti. Kaşları, alnındaki derin bir çizgi ile kemerlenmiş; zaman zaman koyu bir nefretle aydınlanan gözleri üzgün bir hâl almış; bu kadar yıl güneş görmeyen derisi solmuş; edindiği bilgi, yüzüne akıllı, kendine güvenen bir ifade vermiş; zaten iyi olan yapısı, kuvvetini belli etmeyen sağlam, enerjik bir hâl almış; uzun zaman karanlık ve yarı karanlık içinde kalan gözleri sırtlan ve kurt gözleri gibi eşyaları karanlıkta da seçebilme hassaslığını kazanmıştı.

      Dantés berberin verdiği aynada kendisine bakarken gülümsedi. Eğer hâlâ hayattaysa en iyi arkadaşının bile kendisini tanımasına imkân yoktu. O bile kendisini tanımamıştı.

      Genç Amelie’ye döndüğü zaman kaptan ona daimî olarak gemide kalması için teklifini tekrarladı. Fakat başka düşünceleri olan Dantés yalnız üç ay için bu teklifi kabul etti.

      Leghorn’ya geldiklerinden bir hafta sonra gemiye, vergi memurlarının damgalamayı ihmal ettikleri muslin, pamuk, İngiliz barutu ve tütün yüklendi. Şimdi bütün mesele bu malı, gümrük resmi ödemeden Leghorn’dan çıkarmak ve bazı kimselerin bu malları kaçak olarak Fransa’ya sokacakları Korsika kıyılarında sahile çıkarmaktı.

      Yelken açtılar. Dantés kendini bir defa daha, hapishanede rüyalarına giren mavi deniz üstünde yol alırken buldu.

      Kaptan ertesi sabah güverteye çıktığı zaman Dantés’yi küpeşteye dayanmış, yüzünde garip bir ifade ile doğan günün altında pembe pembe ışıldayan granit bir kaya yığınına bakarken buldu. Burası Monte Kristo Adası idi. Genç Amelie adanın bir buçuk mil açığından geçti. Çok şükür ki Dantés beklemesini öğrenmişti. Hürriyetine kavuşabilmek için on dört yıl beklemişti. Zengin olmak için de altı ay, yahut bir yıl bekleyebilirdi. Kardinalin mektubunu kelimesi kelimesine aklından tekrar etti.

      İki buçuk ay geçti. Bu müddet zarfında Dantés mükemmel bir kaçakçı olarak yetişti. O kıyı boyundaki bütün kaçakçılarla tanıştığı gibi bu yarı korsanların birbirlerini tanıdığı bütün masonik işaretleri de öğrendi. En aşağı yirmi defa Monte Kristo Adası’nın önünden geçti. Fakat bir sefer dahi olsun adaya çıkmak için bir fırsat kendini göstermedi.

      Genç Amelie gemisi kaptanı ile olan anlaşması biter bitmez bir küçük kayık kiralayarak Monte Kristo Adası’na gitmeyi kararlaştırdı. Hazineyi ancak yalnız olarak adaya giderse rahat rahat arayabilirdi. Beraber gideceği kim olursa olsun muhakkak onun adadaki hareketlerini izleyecekti. Bu tehlikeyi göze almaya mecburdu. Kendisini oraya götürecek birisi olmadan başka herhangi bir şekilde adaya gidebileceğini sanmıyordu.

      Bir gece yine bu düşüncelerle boğuşurken kendisine çok güvenen ve gemide kalmasını çok arzulayan kaptan, onu, Leghorn kaçakçılarının tercih ettikleri bir buluşma yeri olan Via del Oglio’daki bir meyhaneye götürdü. Çok önemli bir meseleyi görüştüler. Bu mesele Türk halıları, şal ve kumaş gibi Doğu’ya ait bazı mallarla ilgili idi.

      Bu malların el değiştirmesi, sonra da Fransa kıyılarına çıkarılması için emin bir yer bulmak lazımdı. İşte başarılı olunduğu takdirde büyük kâr vardı. Adam başına elli altmış gümüş İspanyol lirası düşecekti.

      Genç Amelie’nin kaptanı, boş, askeri ve gümrük memuru olmayan Monte Kristo Adası’nın yükü boşaltmak için СКАЧАТЬ