Cezmi. Namık Kemal
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Cezmi - Namık Kemal страница 5

Название: Cezmi

Автор: Namık Kemal

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6862-17-3

isbn:

СКАЧАТЬ sonra dünyaya inmiş nurdan bir cisim gibi görünüyordu.

      Bu müthiş binici, Perihan’dan başkası değildi. Haydar Mirza’nın alkışlarını, Haydar Mirza taraftarlarının saray içinde sağa sola saldırışlarını uykusu arasında işitmiş, hemen yatağından fırlayarak gecelik kıyafetiyle dışarı atılmış ve birinin kanına susayan, birini boğmaya çalışan iki atlı arasından bir koruyucunun yere düşen kılıcını kaptığı gibi başka bir koruyucunun merdiven başında bıraktığı hayvana atlayarak kapıdan dışarı fırlamıştı.

      Saray içinde birbirine saldıranların bir tarafında Hüseyin Bey Yüzbaşı’nın askerleri, öte tarafında da Şemhal taraftarları bulunuyordu. Çünkü Şemhal, Tahmasp’ın ölmek üzere olduğunu yeğeni Perihan’dan öğrenmiş, Gürcülerle koruyucuların Haydar Mirza’yı tahta çıkarmaya uğraştıklarını da kendi adamlarından haber almış ve bunun üzerine kendi taraftarlarını karşı taraftakilere mağlup ettirmemek için, yanındaki Çerkezlerle sarayın başka bir kapısından içeriye dalmıştı.

      Hüseyin Bey Yüzbaşı’nın divan kapısını zorlayarak kırdığı ve içeri hücum ettiğini görünce, o da işe karışmaya karar verdi.

      Saray dışındakiler, meşalelerle, sevinç çığlıklarıyla, Haydar Mirza namına, âdeta düğün şenliği yapıyorlardı. İçeriye girenler ise, hançerlerle, kılıçlarla, dışarıdaki şenliğe karşı, bir matem yuvası hazırlamakla meşguldüler.

      Perihan, o belalı yerden kurtulup da, cüret ve cesaretiyle kimseye benzemeyen kılık kıyafetinin yarattığı şaşkınlık sayesinde, ortalığa hâkim olarak Gürcü takımını bulundukları yerde şaşkın şaşkın dolaştırdığı sıralardaydı ki, Şemhal, saraydaki Haydar Mirza’yı taraftarlarıyla birlikte mahvetmiş, girdiği kapının muhafazasına bıraktığı silah arkadaşlarının imdadına koşmuştu.

      Yukarıda tasvir ettiğimiz garip cismi görünce, o da şaşırdı kaldı; o da karşısında birkaç adım atamamak derecesine geldi. Bir hayli durakladıktan sonra, gökten inmiş bir melek yahut yerden çıkmış bir peri sandığı vücudun, yeğeni Perihan olduğunu nihayet anladı. Ve ancak ondan sonra yanına yaklaşmaya cesaret edebildi.10

      Şemhal, Tahmasp’ın karılarının hangi milletten olduğunu ve çocuklarının her birinin hangi karısından doğduğunu bilemezdi. Bildiği yalnız Perihan’ın annesi kendi kız kardeşiydi ki, o da on dört yıl önce ölmüştü.

      Bununla beraber, İran’ın o zamanki durumu:

      Her bir aşiretin Beyi bir başka Padişah

      mısrasındaki anlama tıpatıp uygundu. İleri gelenlerden hangisi rakiplerini yenerse, hükûmetin kendi kabilesi tarafından kurulmasını isterdi. İşte bu geleneğe uyarak Şemhal de, Tahmasp’ın Çerkez anadan doğma bir oğlunu İran tahtına çıkarmak fikrine düştü. İçlerinde kan ve soy bakımından hangisinin Çerkez olduğunu yeğeni Perihan’dan sordu.

      Perihan, o zamana kadar, bazen bulutlarda görünen elektrik kızıllığını andırır korkunç bir hâlde dururken, birdenbire yıldırım kadar parlak, yıldırım kadar müthiş bir kahkaha ile:

      “Dayı, içlerinde Çerkez olarak yalnız ben varım! Fakat sen, haşa, Tanrı değilsin ki, beni erkek yapıp tahta çıkarmak elinden gelsin!” dedi.

      Şemhal, Gürcü takımının en sözü geçen reisi Hüseyin Kuli Halife’yi saraya getirtti. Aralarında birçok görüşme oldu. Sonunda yine Perihan’ın fikrine uydular. Tahmasp’ın oğullarından o zaman Kahkaha Kalesi’nde11 bulunan II. İsmail’i tahta çıkarmak için davet ettiler.

      Perihan’ın bu makama İsmail’i seçmesine sebep, o zamana kadar kendisinde göregeldiği sessizlik, yumuşak huyluluk ve adalete karşı gösterdiği yapmacık sevgiydi. Eline bir fırsat geçerse, milleti mesut edecek ve hususiyle İranlıları Sünnileştirecek gibi görünür ve Perihan’a karşı -bütün kudretlerini entrikadan alan haris kimselerin yüksek düşünceli olgun insanlara daima ödeyegeldikleri- yaltaklık vergisinde devam eder dururdu.

      İsmail, gerek hâli, gerekse kalemiyle, fakat en ziyade hilekârlığı ve düzenbazlığı sayesinde, Perihan’ın gözünde kendisini oldukça insana benzer bir şey olarak göstermeye muvaffak olmuştu. Kendisi ise, kardeşinin fıtri kabiliyetlerini sadece bir icra vasıtası telakki eder; kız kardeşine, bazı katillerin adam öldürdükten sonra kırıp bir tarafa atıverdikleri silah gözüyle bakardı.

      Nitekim, tahta çıkar çıkmaz evvela Perihan’ın taraftarlarıyla uğraşmaya başladı. Şemhal’i öldürtmeye çalıştı, muvaffak olamadı, fakat Şirvan’a kadar kaçmak zorunda bıraktı. Bununla da yetinmedi; kardeşlerinden, akrabasından sağ kalanların gözlerine, o zamanların melun âdeti üzere, mil çektirdi.

      Kahkaha’dan Kazvin’e gelinceye kadar “Pederim” diye hitap ettiği, Kazvin’de evine indiği ve hükûmetin idaresini güya onun eline teslim ediyormuş gibi, hakkında birçok güven belirtisi gösterdiği zavallı Hüseyin Kuli Halife’yi de birkaç gün içinde, arkadaşları ve akrabası gibi, göz nurundan mahrum bıraktı.

      Feleğin çemberinden geçmiş bir tilki kadar hilekârdı. Tahta çıkıncaya kadar, yumuşak huyluluğu ve cömertliğiyle olağanüstü bir ün kazanmış olan II. İsmail şah olur olmaz garezciliğini, kinciliğini o dereceye götürmüştü ki, yukarıda durumundan söz ettiğimiz Hüseyin Bey Yüzbaşı’yı, yegâne kurtuluş yeri bilerek sığındığı Bağdat’tan bin bir çeşit desise ve tedbirle getirerek derhâl idam ettirdi.

      Perihan’a gelince: Bütün bu işler olup biterken o, en yüksek dağlarda bulunup da ayağının altındaki bulutların yıldırım, şimşek ve yağmur gürültülerini eğlence tarzında görenler gibi, II. İsmail’in hareketlerini kayıtsızlıkla, fakat dikkatle takip ediyordu. Çünkü aklı kudretince kardeşinden kat kat üstün olduğunu biliyor ve Şah II. İsmail’in, oturduğu iktidar koltuğundan aldığı şiddetin kendisine değil, hatta eteklerine bile yetişemeyeceğine emin bulunuyordu.

      Şah II. İsmail’in aptalca bir kanaati vardı. İtiraz edenler mezara girerse, itirazın arkası kesilir, gözlere mil çekilirse tenkitçi bakışlar da kapanır zannederdi. Hâlbuki şairin üç yüz bu kadar sene sonra, Osmanoğulları’nın 33. padişahı Sultan II. Abdülhamit’e hitaben söylediği:

      Ne mümkün zulm ile bidâd ile imha-yı hürriyet

      Çalış, idraki kaldır muktedirsen âdemiyyetten.. 12

      beyitten de anlaşılacağı üzere, hürriyet fikri zulümle, adaletsizlikle asla yok edilemezdi.

      Müstebit İsmail’in zulmüne uğrayanlar, yine onun emriyle idam edilen reislerin çocuklarını, mezar kadar sessiz, ölü gibi sır vermez birer intikam aleti yaptılar. Ve Şah II. İsmail tahta çıkışından bir buçuk yıl sonra, bir ramazan gecesi, has nedimi Helvacıoğlu Hasan Bey’le beraber, bir odada ölü bulundu.

      İsmail’in ne suretle öldüğü bir türlü anlaşılamadı. Odalarının kapısı açıldığı arada şah ölmüştü; Hasan Bey de henüz can çekişmekteydi; bir iki dakika sonra o da öldü. Binaenaleyh, bu çifte ölüm olayının nedeni ve nasılı СКАЧАТЬ



<p>10</p>

Perihan’ın şahsı hayal mahsulü ve kılık kıyafeti şair mübalağası zannedilmesin! Osmanlı tarihlerinin hangisine müracaat etseniz, onun adını sanını, becerdiği işleri ve bunların sonuçlarını görür, okursunuz.

Osmanlı-İran münasebetlerine ve bu iki devlet arasında geçen olaylara dair oldukça tafsilat veren Fransız tarihlerinde de Perihan’ın bir hayli niteliği tasvir olunmuştur.

<p>11</p>

Kahkaha Kalesi, İran’da bir kalenin adı.

<p>12</p>

Beyit, Namık Kemal’in “Vatan Kasidesi”nden alınmıştır.