Yunan ve roma mitolojisi. Otto Seemann
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Yunan ve roma mitolojisi - Otto Seemann страница 10

Название: Yunan ve roma mitolojisi

Автор: Otto Seemann

Издательство: Maya Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-605-7605-94-8

isbn:

СКАЧАТЬ Sabin kadınlarının iğfal edilmesinin ardından Romalılar ile Sabin halkının uzlaşmasının anısına inşa ettirildiği söylenir. Libitina soy ismi ise cesetlerin tanrıçası olduğunu gösterir. Cenazeler için gerekli tüm araçlar bu tapınakta tutulurdu ve hizmetlileri aynı zamanda şehrin umumi cenaze levazımatçılarıydı. Bu şaşırtıcı durum karşısında okur olarak, nasıl olur da aşk ve zevk kraliçesi Venüs’ün böyle bir özelliği olur diye merak edebilirsiniz. Ancak başka her alanda olabileceği gibi son derece zıt kutuplar bir araya gelebilir. Ayrıca antik insanların mitolojik kavramlarına alışık olanlar, yeryüzü tanrılarının durumunda daha iyi anlayabileceğimiz bu çifte mizaca pek şaşırmayacaktır.

      Bu antik dönem tapınaklarına Farsalus Muharebesi’nde verdiği sözü yerine getirmek üzere evlilik tanrıçası Venüs Genetrix adına Jül Sezar tarafından yaptırılan bir başkası eklenmiştir.

      Afrodit ya da Venüs herkesin bildiği üzere antik dönem sanatçıları arasında özellikle yaygın bir tasvir konusu olmuştur. İster keski ister fırça kullanarak aşkın tüm cazibesiyle donatılmış en mükemmel dişi güzelliğe anlam katma görevi, sanatçıları sürekli çabalarını yenilemeye teşvik etmiştir. Venüs’ün heykellerinin yapımına çıplakların en az itici göründüğü tanrılar arasında genç ve yakışıklının temsil edilmesine kendini adayan geç Attika ekolünün ustaları özellikle girişmişlerdi. Praksiteles tarafından yapılan Knidos Afroditi, bu üstadın en önemli eseriydi ve Knidos halkı bundan o kadar çok gurur duyuyorlardı ki tanrıçanın resmini paralarının üstüne bastırdılar. Tanrıçayı tamamen çıplak resmetmeye cesaret etmiş olmaları, hem yaygın inancın azalması hem de sanatın bozulmasının işareti sayılabilir. Bundan itibaren tapınaklar için yapılan heykeller hariç Venüs ile akrabası olan ilahları çıplak betimlemek yerleşik bir gelenek halini aldı. Venüs ayrıca heykellerinde şişman bir vücut ile ayırt edilir ama yine de incelik ve narinlik birleşimi de mevcuttur. Çehresi ovaldir. Gözleri çok iri olmamakla birlikte mahzun bir ifadeye sahiptir. Ağzı küçük, yanakları ile çenesi dolgun ve yuvarlaktır.

      Burada mevcut sayısız heykelinin sadece en önemlilerinden bahsedebiliriz. Bunlar arasında sanatsal değeri olanların başında 1820 yılında Milos adasında bulunan ve gerçeğinden daha büyük mermerden bir heykel gelir ve şu anda Paris’teki Louvre’da bulunur (17. Şekil). Bu heykelde vücudunun yalnızca üst kısmı çıplaktır ve alt kısımları, yani kalçasından aşağısı hafif bir giysiyle örtülmüştür. Bu olağanüstü heykelde insan en çok hangisine hayran kalacağını şaşırıyor; başının tuhaf derecede onurlu ifadesi mi yoksa uzuvlarının büyüleyici dolgunluğu ve mükemmel oranları mı? Kolları tamamen kopuk olduğundan sanatçının görüşünü kesin olarak belirleyemiyoruz. Yine de tanrıçanın elinde ya Milos Adası’nın sembolü olan bir elma ya da Ares’in bronz kalkanını tuttuğu düşünülür. Bakışları gurur ve neşeli bir öz bilinci dışavurmaktadır.

      Venüs Capua heykelinde (Amfitiyatro’nun kalıntıları arasında bulunduğu için bu isim verilmiştir) yine zafer kazanmış bir tanrıça (Venüs Victrix) olarak görünür. Heykel, şu anda Napoli Müzesi’nde bulunmaktadır. Çıplak vücudunun biçimi Venüs Milo’nunki kadar dinç ya da canlı değildir, biraz zayıf ve hatları belirsizdir.

      17. Şekil: Venüs Milo Heykeli. Louvre.

      Önceden Roma’daki Medici Villa’sında bulunan Medicili Venüs heykeli daha iyi bilinir. Bu heykel MÖ ikinci yüzyılın sonunda, Yunan sanatının bir süreliğine bir kez daha serpildiği Geç Attika ekolüne ait bir eserdir. Muhtemelen Roma’da yontulmasına karşın Atinalı sanatçı Kleomenes’in çalışmasıdır. Venüs Anadyomene (denizden yükselen) olarak tanrıça tamamen çıplak görünmektedir. Bu, heykelleri arasında görünüşü itibarıyla en genç olanıdır ve tanrıçanın kibirli onurundan tek bir iz görünmese de vücudunun mükemmel düzgünlüğü ve güzelliğiyle ayırt edilir. Kraus, Christian Art (Hıristiyan Sanatı) başlıklı eserinde bu heykel için “Venüs Milo, görünüşe göre utangaç pozu yalnızca izleyicilerine meydan okumak anlamına gelen bu işveli hatuna nasıl alçalmış!” diye yorumda bulunur.

      18. Şekil : Venüs Genetriks Heykeli. Villa Borghese

      Vatikan koleksiyonundan Banyoda Çömelen Venüs ve Münih Galerisi’nden Sandaletini Çıkaran Venüs üslup bakımından benzer eserlerdir. En önemli örnekleri Roma ve Münih’te bulunan Knidos Venüsü’nün bazı taklitlerinde ve ayrıca Roma’daki Borghese Villası’ndan mükemmel derecede zarif Venüs Genetriks (18. Şekil) heykelinde tanrıça çok daha vakur bir tavır takınmaktadır.

      Venüs’ün simgeleri, tanrıçanın geçerli algılanma biçimlerine göre son derece çeşitlidir. Kumru, serçe ve yunus; bitkilerden ise mersin ağacı, gül, elma, gelincik ve ıhlamur ağacı onun için kutsaldı.

      8. Hermes (Merkür):

      Hermes, Atlas’ın kızı Maia ile Zeus’un oğluydu. Arkadya’daki Kilene Dağı’nda bir mağarada doğduğu için Cleneus ismiyle bilinir. Gençliğine dair hikâyeleri çoğunlukla Homeros İlahileri olarak bilinen eserden öğreniyoruz. Eser hoş bir şekilde doğumundan kısa süre sonra Hermes’in kurnazlığını, maharetini ve karakterinin başlıca özelliklerini nasıl sergilediğini anlatır. Sadece tanrılarda görebileceğimiz kadar şaşırtıcı biçimde büyüyerek doğumundan dört saat sonra annesinin kucağından atlamıştır. Bir kaplumbağa bulup kabuğuna teller germiş ve hemen Zeus ile Maia’nın aşkları üzerine şarkı söylemeye başladığı liri icat etmiştir. Daha sonra akşama doğru canı dayanılmaz bir şekilde et çektiğinden, aceleyle Pierya’ya gidip Apollon’un sürülerinden elli boğa çaldı. İkisini öldürüp açlığını yatıştırdıktan sonra annesinin mağarasına döndü ve hiçbir şey olmamış gibi uzanıp yattı. Ancak Apollon hırsızlığı kısa sürede fark etti ve hemen edepsiz hırsızın peşine düştü. Hermes masummuş gibi davrandı ve suçlamayı inatla inkâr etti. Apollon kandırılamazdı ve genç hırsızı tartışmaları hakkında karar vermek üzere Zeus’un tahtına giderken kendisine eşlik etmeye zorladı. Zeus, Hermes’e hayvanları geri vermesini emretti lakin Apollon yeni icat edilen lirin karşılığında hayvanları memnuniyetle Hermes’e bıraktı. Böylece Hermes çobanların ve çayırların tanrısı oldu. Apollon da bundan böyle kendini ateşli bir şekilde müzik sanatına adadı.

      Kusursuz uzlaşılarının sembolü olarak Apollon, kardeş tanrısına altından asa Caduceus’u ya da sihirli asayı hediye eder. Asayla dilediği herkese mutluluk bahşedebilir. Bundan sonra ikisi de Baba Zeus’un en sevdiği oğulları olarak son derece uyum ve sevgi içinde yaşadılar.

      Apollon sıcak, neşeli gün ışığını temsil ederken Hermes, doğanın bir gücü olarak yağmurdur. Yağmur ve gün ışığının ikisi de göklerin büyük tanrısının ürünleri ya da mitoloji dilinde onun oğullarıdır. Her ikisi de insanlığa karşı iyiliksever ve merhametli ilahlardır ve muhtemelen Hermes ile Apollon’un bu kadar çok ortak özelliği olmasının nedeni budur. Aralarındaki başlıca fark, ışık tanrısı olarak Apollon’un zihnin daha yüksek seviyesini temsil etmesine karşın Hermes’in dünyanın pratik aklını temsil ettiği gerçeğidir.

      Hermes’in karakterindeki en önemli özellikler şöyle sıralanabilir; bereket veren yağmur tanrısı olarak özellikle insan hayatına dair her türlü ilişkide tüm güzel armağanların СКАЧАТЬ