Yunan ve roma mitolojisi. Otto Seemann
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Yunan ve roma mitolojisi - Otto Seemann страница 12

Название: Yunan ve roma mitolojisi

Автор: Otto Seemann

Издательство: Maya Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-605-7605-94-8

isbn:

СКАЧАТЬ en yararlı işlevi, metalleri eritip her türden alet edevat biçiminde insanlar için yararlı hale getirmedeki gücünde açığa çıkar. Bu nedenle Hephaistos karakterinin algılanma biçimi giderek onun metallerle çalışan bütün beceriklilerin ustası ve ateş kullanan sanatkârla zanaatkârların efendisi olarak temsil edilmesine neden olmuştur. Bu özelliğiyle sanat seven tanrıça Athena ile yakından ilişkilendirilmiştir. Buradan, her iki ilahın neden Yunan bilim ve sanatının esas merkezi olan Atina’da bu kadar benzer derecede onura layık görüldüklerini ve bu denli çok sayıda ortak festivale sahip olduklarını anlayabiliyoruz. Ayrıca Hephaistos’u içinde zekice tasarlanmış yirmi çift körüğe sahip devasa bir atölye bulunan ve kendi başına Olimpos’ta inşa ettiği muhteşem bronzdan bir sarayda tasvir etmekten hoşlanan ozanlar, ondan genellikle zanaatkâr sıfatıyla bahsetmiştir. Burada tanrıların ölümsüz konutlarını da inşa etmiştir. Örneğin, kendiliğinden tanrıların ziyafet salonlarına giden ve yemek bittikten sonra yerlerine dönen yürüyen-masalar ya da üçayaklı sehpalar gibi yaptığı birçok yaratıcı alet edevat vardı. Ayrıca kendisine yürüyüşlerinde eşlik etmesi için altından iki tane bakire heykeli yapmış, onlara hareket etme ve konuşma becerisi bahşetmişti. Ozanlar tarafından bahsedilen diğer eserleri arasında Zeus’un aegisi (kalkanı) ve asası, Poseidon’un üç uçlu mızrağı, aralarında sıradışı güzelliğe sahip birinin bulunduğu Herakles ve Akhilleus’un kalkanları bulunur.

      Hephaistos’a tapınma Yunanistan’da pek yaygın değildi. En önemli tapınma merkezi Limni Adası’ydı. Burada, Moskilos Dağı’nda Etna’nın Kikloplarına misilleme yapan işçileri Kabiriler ile yaşadığı sanılıyordu. Onuruna meşale yarışları gibi farklı festivallerin gerçekleştirildiği Atina’da büyük saygı görüyordu. Genç erkekler ellerine yanan meşalelerle koşuyorlar ve hedefe sönmemiş meşalesiyle varan ilk kişi ödülü kazanıyordu. Buna ek olarak Campania ve Sicilya’daki Yunanlar tarafından son derece kutsal sayılıyordu ki bu da buralarda bulunan kızgın dağlar ile kolayca açıklanabilecek bir gerçekti.

      Romalılar bu tanrıya Vulkanus ya da daha antik dönemlerdeki yazılışına göre Volkanus ismini vermişlerdir. Onu iyi dilekleri ve ateşin faydalı işleriyle onurlandırmışlardı. Ayrıca yangın felaketlerin karşı ondan kendilerini korumasını talep etmişlerdir. Yunan yazarların etkisi altında şekillenen tanrıya dair asıl ve daha yaygın olan görüş, yerini Etna ya da Lipari adalarında demir ocakları olan ve çekiç kullanmada arkadaşlarıyla yarışan demirci tanrı ya da Mulciber imgesine bırakmıştır. Yunan söylencelerine göre Venüs ona eş olarak verilmiştir. Bununla insanlar şüphesiz, hakiki sanatsal eserlerin yalnızca güzellik ve uyum halinde yaratılabileceği düşüncesini yaymayı istemişlerdir.

      Tanrının Roma’daki başlıca tapınma yeri aslında gerçek anlamda bir tapınaktan ziyade üstü kapalı bir ocak olan Comitium’daki Volcanal’dı. Bununla birlikte Campus Martius’da, Volcanalia Festivali’nin Ağustos’un 23’ünde her türden oyunla kutlandığı Flaminian Sirki’nin yakınlarında gerçek bir tapınağı bulunuyordu.

      21. Şekil: Hephaistos. British Museum’daki Bronz Figür.

      Yunan ve Romalı sanatçılar genellikle bu tanrıyı güçlü, yetişkin ve sakallı bir adam olarak tasvir etmişlerdir. Sol bacağının kısalığı, kurnaz gözlerindeki keskin ve sert bakışı ve sıkı ağzı ayırt edici özellikleridir. Simgeleri arasında demirci aletleri, sivri tepeli oval işçi kepi ve işçilere ya da sıradan vatandaşlara özel uzun kıyafeti bulunur.

      Londra ve Berlin’deki birkaç küçük bronz heykelin ve Vatikan koleksiyonunda bulunan yeni keşfedilmiş mermer büstün dışında bu tanrıya ait bahsedilmeye değer hiçbir antik heykel bulunmaz. 21. Şekil’deki gravür, British Museum’daki mermer bir heykele aittir.

      10. Hestia (Vesta):

      Kronos ile Rhea’nın kızları olan Hestia, isminden ne İlyada’da ne de Odysseia’da bahsedildiği için genellikle görece geç bir dönemde saygı görmüş olmalıdır. Hestia, konutların güvenliğini sağlar ve bütün insanlığın koruyucu meleğidir. Bunun sonucu olarak aile yaşamının merkezi olan evdeki ocağın tanrıçası olarak görülür. Ocak, modern yaşamla kıyaslandığında antik insanlar için son derece önemliydi. Sadece yemeklerin hazırlanmasını sağlamakla kalmıyor, evin kutsal sunağı olarak da saygın bir yere sahipti. Üstüne meskenle ilgili tanrıların heykelleri konulurdu. Eski ataerkil âdetlere göre evin babası ve rahibi, ev yaşamıyla ilgili tüm önemli günlerde burada kurban adardı. Hiçbir adak, bütün ev hayatının tam anlamıyla merkezinde olan Hestia’nın payı olmadan tanrılara sunulmazdı.

      Üstelik devlet ailelerden oluştuğu için ev çevresinin tanrıçası doğal olarak her siyasi topluluğun koruyucusu oluyordu. Bu nedenle Yunan devletlerinde, Prytaneum ya da yönetim kurulu makamı Hestia’ya tahsis edilmişti. Burada bir sunağı bulunuyordu ve üzerinde her zaman ateş yanardı. Anavatandan yeni yurtlar arayışı içinde ayrılmak üzere olan koloniciler her zaman bu sunaktan bir parça ateş alırdı. Bu, koloniler ile ana yurt arasında kurulan manevi bağın hoş bir göstergesiydi.

      Prytaneum’un ocak ateşi, devlet üyelerine büyük bir aile olduklarının gözle görülür ve aleni bir işaretini veriyordu. Bu sebeple Delfi tapınağındaki Hestia, Yunanlar için ulusal bağlarında ve ibadetlerinde birlik oldukları anlamına geliyordu. Bu tapınaktaki sunağı, kâhinin mağarasının önündeki salona yerleştirilmişti. Üzerine meşhur omphalos (yeryüzünün göbek deliği, keza tanrıçanın amblemi) yerleştirilmişti. Böylece Delfi, Yunanlar tarafından tüm yeryüzünün merkezi olarak görülüyordu. Burada da Hestia onuruna sürekli bir ateş yanar durumdaydı. Tanrıçanın karakteri, alevin kendisi kadar saf ve lekesizdi. Her ne kadar hem Poseidon hem de Apollon tarafından baştan çıkarılmaya çalışılsa da bakire kalmıştı. Ayrıca adına yapılan dinsel törenler de sadece iffetli bakireler tarafından gerçekleştirilebilirdi. Her tapınakta belirli bir yer edindiği için Yunanistan’da kendi adına ayrı bir tapınağa sahip olmadığını görüyoruz.

      Vesta’ya ibadet etmek Romalıların sosyal hayatında çok daha önemli bir yere sahipti. Numa Pompilius tarafından inşa ettirildiği düşünülen en eski tapınağı Forum’un karşısındaki Palatino Tepesi’nin yamacında bulunur. Daire biçiminde inşa edilmiş ve orta büyüklüktedir. Aslında üstü kapalı bir ocaktan biraz daha büyük görünür. Devletin varlığının sembolü olan ebedi ateş sürekli yanar vaziyettedir. Burada önceleri sayıları dört olan ancak sonra altıya çıkarılan bakireler tarafından ayinler gerçekleştirilirdi. Başlıca görevleri kutsal ateşi beslemek ve Roma halkının refahı için tanrıçanın sunağında dua etmekti. Kutsal alevin sönmesi büyük bir belanın geleceğini haber veren bir kehanet olarak görülürdü. Buna sebep olan ihmalkâr rahibe için katı cezalar vardı. İffetli rahibeleri seçme işi Pontifex Maximus’un sorumluluğundaydı. Her zaman en iyi Romalı ailelerin altı ila on yaşları arasındaki kızlarından seçilirdi. Otuz yıl boyunca kutsal görevlerine bağlı kalırlardı ve bu süre boyunca bakireliklerini sıkıca korumak zorundaydılar. Otuz yılın tamamlanmasının ardından sivil hayata dönerler ve isterlerse evlenmelerine izin verilirdi.

      Vesta’nın bir başka mabedi ise Latinlerin başkenti olan Lavinium’daydı. Burada Romalı konsül üyelerinin göreve başladıktan sonra dinsel bir adakta bulunmaları gerekiyordu. Vesta festivali 9 Haziran’da kutlanıyordu. Romalı kadınlar festivalde çıplak ayakla tanrıçanın tapınağına hac ziyaretinde bulunmayı ve onun huzuruna yiyecek adamayı alışkanlık haline getirmişlerdi.

      Romalıların СКАЧАТЬ