Название: Kahvenin hikayesi
Автор: Stewart Lee Allen
Издательство: Maya Kitap
isbn: 978-625-8068-16-0
isbn:
“İnsanlar bu kişiler tarafından iyileştirilmek için çok uzaklardan Harar’a geliyor,” dedi.
“Hiç yapılırken gördün mü?” diye sordum.
“Bir kez.” Başını iki yana salladı. “Bu insanların yaptıklarını onaylamıyorum.”
“Neden ki?” diye sordum. “Yoksa Zar’ı mı gördün?”
“Sen Zar’ı biliyor musun?”
“Addis’teki rahip bahsetmişti. Bir şeytan, değil mi?”
“Hayır, tam olarak değil. Şeyhe görünen bir şey.” Bir Birleşmiş Milletler ajansı için çalışan fakat hiç İngilizce bilmeyen arkadaşına bir soru sordu. “Evet, arkadaşım da Zar’ın şeyhe göründüğünü söylüyor. O tüm bu insanları tanır.”
Meşhur bir şeyh, Etiyopya’nın kutsal Wolla Gölü’nde dört yıllık özel eğitimini tamamladıktan sonra Harar’a daha yeni dönmüştü. Her salı ve Perşembe, Harar’da seanslar düzenliyordu. O gün de bir seans olacaktı.
“Arkadaşın bu kutsal adamları tanıyor mu?” diye sordum.
“Evet. Bazılarını.”
Tereddüt ederek “Bir yabancı bu şifa seanslarına katılabilir mi?” diye sordum.
“Gitmek mi istiyorsun?” Abera şaşırmış görünüyordu. “Bilmem…” Arkadaşına başka bir soru daha sordu. “Bilmediğini söylüyor. Yabancılar bu tür şeylere gitmiyormuş. Ama sorabilir.”
Öğleden sonramızın geri kalanını şeyhin nerede olduğunu bulmaya çalışarak geçirdik ve en sonunda hâlâ uyumakta olduğunu öğrendik. Müritleri bugünün tatil olduğunu ve en iyisinin daha sonra gelmemiz olacağını söylediler. Tabii ki hediyelerle…
“Hediyelerle mi?” diye sordum.
“Evet, bu normal bir şey. Saygımızı göstermek için.”
Planımızı yaptık. Ben otele dönerken, Abera “saygı”mızı satın almaya yalnız gidecekti. Akşam da tekrar buluşacaktık. Ancak bu arada hediyeleri alması için ona biraz para vermeliydim. Acaba tüm bunlar bir aldatmaca mıydı diye düşünmeden edemedim, ancak yine de parayı verdim.
Parayı vermeden önce, “Onlara ne alacaksın?” diye sordum.
“Yeşil kahve çekirdekleri,” dedi. “Hep çekirdek alınır. İki kilo yeterli. Onlara başka bir şey verme! Sadece izleyeceksin, tedavi edilmeyeceksin.”
2
Etiyopya Duası
Eele buna nagay
nuuklen eele buna iijolen
haagudatu hoormati haagudatu
waan haamtu nuura dow
bokai magr nuken.
KAHVE ÇEKİRDEĞİ HARAR’DA UZUN ZAMANDAN BERİ bir güç sembolüdür. Şehrin adıyla anılan kahve yetiştiricisi “Haraşlar”ın, bu bitkiyi yetiştirme sanatı kaybolmasın diye şehirden çıkmaları yasaklanmıştı. Makamının bir göstergesi olarak Emir’in baş-muhafızına, küçük bir kahve bahçesi sahibi olma izni veriliyordu.
Tabii ki yerliler, yukarıdaki duada da söylendiği gibi, kahve demliklerine tapıyorlardı. Duanın çevirisi şöyle:
Kahve demliği, bize huzur ver,
kahve demliği, çocuklarımızın büyümesine izin ver,
lütfen bizi zenginleştir,
şeytanın boynuzlarından bizi esirge,
bize yağmur ve yeşil alanlar ver.
Günün ilk kahvesini içerken hepimizin şükrettiğini düşünüyorum. İlk fincan, zihin hâlâ bulanık ve kişi keyifsizken edilen sessiz bir duadır. “Ey sihirli fincan,” diye başlar ve şöyle devam edebilir: “Beni trafik sıkışıklığından kurtar. Metroda medeni davranmamı sağla. Beni bağışladığın gibi, işverenimi de bağışla. Amin.”
Ancak Garri / Oromo kabilesinin duası daha ciddidir; tanrılara sunulan besili öküzün yerini kahve çekirdeklerinin aldığı, seks ve ölümü kutlayan bun-qalle adlı bir ayinin parçasıdır. Garrilerde, kahve meyvesinin kabuğu soyulur ve rahipler bu minik kurbanlıkların baş kısmını ısırırarak kopartır. Bu, katliamı simgeler. Daha sonra çekirdekler tereyağında pişirilir ve yaşlılar tarafından çiğnenir. Böylece yaşlıların spiritüel güçleri artar, ayini kutsarlar ve katılımcıların alnına kahve kokulu kutsal tereyağından sürerler. Sonrasında çekirdekler tatlı sütle karıştırılır ve dua okunurken herkes bu sıvıdan içer.
Tüm bu ayin birazcık da olsa tanıdık geliyor olabilir. Kahvenin ikram edilmediği bir iş toplantısına kim gitmiştir ki? Garri duasına göre bizi zenginleştirmesinin yanı sıra zihinsel faaliyetleri hızlandırma amacıyla kullanımı da bir fincan kahveyi uluslararası bir iş normu haline getirmiştir. Bu şekilde bakıldığında modern bir işyeri, kendi kutsal demliği etrafında toplanan bir “kabile”den başka bir şey değildir ve bun-qalle de, dünyanın en yaygın sosyal ayininin arketipinden, yani insanın ilk kez kahve içip sohbet etmek için toplantılar düzenlemesinden başka bir şey değildir.
Bun-qalle’de kahvenin bu ayinde ilk kez bilinci etkileyen veya mucizevi bir uyuşturucu olarak kullanıldığını gösteren iki şey vardır. İlki, Kefa yakınlarındaki Oromo savaşçılarının çiğnediği kahve toplarından türediği bariz bir yöntem olan çekirdeklerin kavrulduktan sonra yenmesidir. Harar’ın birkaç yüz kilometre güneyinde yaşayan Garriler, Oromolarla akrabadır ve aynı dili konuşurlar. Kavrulmuş çekirdeklerin süte eklendiği ve karışımın içildiği ayinin ikinci kısmı, bu alışkanlığın İslamiyetten önce geldiğinin (MS 600) göstergesidir; çünkü Müslüman simyacılar kahve ve sütü karıştırmanın cüzama sebep olduğuna inanıyorlardı (bu da, birçok Avrupalının sütlü kahve içmek istememesinin altında yatan bir inançtır).
Bu ayinin oldukça eski olduğunu gösteren başka bir bulgu da Garrilerin bun-qalle’yi Gök Tanrı СКАЧАТЬ
12
Etiyopya, geleneksel olarak Hıristiyan bir ülkedir, hâlbuki kahve İslamla ilişkilendirilir; geçmişte yaşanmış bir durum kahvenin Etiyopyalı Hıristiyanlara yasaklanmasına sebep olmuştur.