Çingene Masalları. Francis Hindes Groome
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Çingene Masalları - Francis Hindes Groome страница 3

Название: Çingene Masalları

Автор: Francis Hindes Groome

Издательство: Maya Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-605-7605-81-8

isbn:

СКАЧАТЬ yanına oturmuş. Müzik, yiyecek, içecek gırlaymış. Dazlak yukarıda bir başına oturuyormuş. Kaptanmış ne de olsa. Diğerleri yiyip içerken o görev yerinden dışarı bir adım bile atmamış.

      Karaya yanaşmalarına iki ya da üç gün varmış. Bir sabah şafak sökerken üç kuş, kalyonun üzerine tünemiş. Oğlanın yanında kimse yokmuş. Kuşlar konuşmaya başlamış. “Kuş, ah sevgili kuş! O da ne öyle? Dervişin kızı, şehzadeyle birlikte yiyip içiyor. Başlarına gelecek felaketten haberi bile yok.”

      “Ne olacak?” diye sormuş diğer kuşlar.

      “Varır varmaz, onları almaya küçük bir tekne gelecek. Tekne alabora olacak ve dervişin kızıyla şehzade boğulacak. Bunu her kim duyar da başkasına anlatırsa, dizleri taş kesilecek.”

      Dazlak konuşulanları dinlerken yalnızmış.

      Ertesi sabah erkenden kuşlar yeniden gelmiş. Konuşmaya başlamışlar. “Ah kuş, sevgili kuş! O da ne öyle? Dervişin kızı, şehzadeyle birlikte yiyip içiyor. Başlarına gelecek felaketten haberleri yok. Kıyıya varıp da kapıdan geçtikleri anda kapı paramparça olacak. Üstlerine yıkılıp onları öldürecek. Bunu her kim duyar da başkasına anlatırsa, sırtı taşa dönecek.”

      Şafak sökerken kuşlar tekrar gelmiş. “Ah kuş, sevgili kuş, o da ne öyle? Dervişin kızı şehzadeyle birlikte yiyip içiyor. Başına gelecek felaketten haberi bile yok.”

      “Ne olacak?” diye sormuş diğer kuşlar.

      “Evlendikleri gece yedi başlı ejderha çıkıp gelecek ve şehzadeyle dervişin kızını bir çırpıda yutacak. Bunu her kim duyar da başkasına söylerse, başı taşa dönecek.”

      Dazlak kendi kendine, “Hiçbir teknenin yaklaşmasına izin vermeyeceğim,” demiş. Ayağa kalkıp karşı tarafa bakınca, genç kızı almaya gelen birkaç tekne görmüş.

      “Tekne istemem.” Hemen yelkenleri açmış. Kalyon hızlanarak ilerlemeye başlamış. Herkes onu izliyormuş. “Hey, kalyon karaya oturacak!”

      “Dokunmayın,” demiş padişah. “Bırakın karaya otursun.”

      Dazlak, gemiyi karaya oturtmuş.

      Dazlak, “Kızı almaya giderken kimse yaptıklarıma karışmasın dememiş miydim? Kimse karışmasın,” demiş.

      Kızla şehzadeyi alıp kapıya doğru ilerlemiş. “Yıkın kapıyı.”

      “Yıkalım mı? Neden?” diye sormuşlar.

      “Kimse karışmasın demedim mi ben?”

      Hazırlanıp kapıyı yıkmışlar. Hep birlikte yukarı çıkmışlar. Yiyip içmiş, gülüp eğlenmişler.

      Dazlak oğlanın içini kemiren bir kurt varmış.

      Gece çökmüş. Genç çiftin yatağını hazırlamışlar. Dazlak, “Siz nerede uyuyacaksanız ben de orada uyuyacağım,” demiş.

      “Gelinle damadın yanında uyuyamazsın, olmaz.”

      “Anlaşmamız nasıldı?”

      “Sen bilirsin.”

      Hep birlikte odaya girip uzanmışlar. Dazlak kılıcını sımsıkı tutmuş, başını yorganın altına saklamış. Gece yarısı ejderhanın geldiğini duymuş. Kılıcını çektiği gibi ejderhanın başlarını kesmiş. Hepsini yatağının altına saklamış. Şehzade uyanıp da Dazlak’ı elinde kılıçla görünce, “Dazlak bizi öldürecek!” diye haykırmış.

      Babası gelip “Neden bağırıyorsun oğlum?” diye sorunca, “Dazlak bizi öldürecek,” demiş şehzade.

      Dazlak’ı yakalayıp kollarını bağlamışlar.

      Şafak sökünce padişah, Dazlak’ı huzuruna çağırmış. “Neden öyle davrandın? Yedi yıl boyunca yolculuk ederek kızı getirdin, sonra da onları öldürmek istedin.”

      “Ne yapabilirdim ki?”

      “Sen oğlumu öldürmeye kalktın, ben de seni öldüreceğim.”

      “Sen bilirsin.”

      Oğlanın ellerini bağlayıp başını vurdurmaya götürmüşler. Yolda giderken Dazlak kendi kendine, “Kafamı kesecekler,” demiş. “Ama anlatırsam da taşa dönerim. Hey, beni padişaha götürün. Ona söyleyecek bir çift sözüm var.”

      Genç adamı padişaha götürmüşler.

      “Neden geri getirdiniz?”

      “Size söyleyecek bir çift sözü varmış.”

      “Söyle bakalım delikanlı.”

      “Dervişin kızını almaya giderken kalyonda tek başıma oturuyordum. Oğlunuz kızla birlikte yiyip içiyordu. Bir sabah üç kuş gelip konuşmaya başladı. ‘Ah kuş, sevgili kuş, o da ne öyle? Dervişin kızı şehzadeyle birlikte yiyip içiyor. Başına gelecek felaketten haberi bile yok. Bunu her kim duyup da bir başkasına söylerse dizleri taş keser,’ dediler. Orada yalnızca ben vardım ve duydum.”

      Dazlak bunu söyler söylemez dizleri taş kesilmiş. Padişah, genç adamın taş kesildiğini görünce, “Rica ederim daha fazla devam etme delikanlı,” demiş.

      “Ama anlatacağım,” diye cevaplamış Dazlak. Kapının hikâyesini anlatmış ve sırtı da taş kesilmiş.

      “Kuşlar üçüncü kez gelip konuşmaya başladılar. Ben de onları duydum (zaten bu yüzden gelin ve damatla yatmak istedim). ‘Yedi başlı bir ejderha gelip onları yiyecek!’ dediler. İnanmazsanız yatağın altına bakın.”

      Odaya gidip baktıklarında ejderhanın yedi başını görmüşler.

      “Onu öldüren bendim. Oğlunuz kılıcı elimde görünce onları öldüreceğimi düşündü. Onlara gerçeği anlatamazdım.”

      Bunları söyledikten sonra başı da taş kesmiş. Dazlak için bir mezar yaptırmışlar.

      Şehzade birden ayaklanarak yollara düşmüş. “O benim için yedi yıl gezdi ben de onun için yedi yıl gezeceğim,” demiş.

      Şehzade yürümüş durmuş. Bir yerde bir su görünce birkaç yudum içip dinlenmek için uzanmış. Dazlak rüyasına girmiş. “Buradan bir avuç toprak al, sonra mezarın üzerine serp.”

      Şehzade bir süre daha uyumuş. Uyanır uyanmaz bir avuç toprak alıp mezarın başına dönmüş. Toprağı mezara serptiği gibi Dazlak uyanmış. “Mışıl mışıl uyumuşum!” demiş.

      “Sen benim için yedi yıl dolaştın ben de senin için yedi yıl dolaştım,” demiş şehzade.

      Dazlak’ı alıp saraya götürmüş ve ona rütbe vermiş.

      İkinci СКАЧАТЬ