Название: Bin mumlu ev
Автор: Meredith Nicholson
Издательство: Maya Kitap
isbn: 978-625-8068-07-8
isbn:
Larry alaycı alaycı gülümsedi.
“Daha fazla açıklamana gerek yok. Kadını görmek seni sarstı. Bana Tennyson’ı çağrıştırdı. ‘Ölümsüz gözlerin yıldızvari acıları…’ Gerisi de senin için ciddi bir uyarı içermeli. (…) çoğu ‘kılıçlarını çekti ve öldü.’ Ardından felaketler sürükledi kadın. Ah! Şu kadınlar! Tüm bunları ardında bıraktığını düşünüyordum!”
“Bir erkek yirmi yedi yaşında bunları neden geride bıraksın ki? Hem Pickering’in arkadaşlarına yabancıyım. Peki senin aklını başından alan şu İrlandalı kıza ne oldu? Fotoğrafından hatırladığım kadarıyla ayırt edici özelliği ince üst dudağıydı. Afrika’dayken fotoğrafı burnuma dayayıp duruyordun.”
“Peh! Dublin’e döndüğümde kızın biracının oğluyla evlendiğini öğrendim. Düşünsene!”
“Asla ince bir üst dudağa güvenme! Yüzü bende hiçbir zaman güven uyandırmamıştı.”
“Aklımda tutarım, sağ ol. Garson hâlâ hayattaysa biraz daha mayonez alacağım. Büyükbabanın haziranda öldüğünü söylemiştin sanırım. Sana durumu bildiren mektup ekimde, Napoli’de eline ulaşmıştı. Sence de arada fazla bir zaman yok mu? Vasinin onca zaman neyle meşgul olduğunu sorabilir miyim? Çil çil altınların peşine düşme fırsatını kullandığından emin olabilirsin. Sana haberi sıcağı sıcağına ulaştıracak bir telgraf göndermediği için ona çıkışmadığını sanıyorum.”
Aptallığım için beni küçümseyerek baktı ki hayatım boyunca başka kimsenin böyle bir bakışına maruz kalmamıştım.
“Yani, doğrusunu söylemek gerekirse hayır. Görüşme sırasında aklımda başka şeyler vardı.”
“Büyükbaban senin için bir koruyucu atamalıydı, delikanlı. Para konusunda sana güvenilmez. O şişe bitti mi? Eğer şu kalın enseli herif arkadaşın Pickering’se, ben olsam gözümü dört açardım. Bay Pickering’in ihtiyar beyefendinin paralarını ortadan kaldırmadığından ya da ondan bana gelirken kaybolmadığından kesinlikle emin olurdum.”
“Süre başladı. Bir yılım var. Büyükbabam iyi bir ihtiyardı ve ben ona köpek gibi davrandım. Sonundaki ödülün ne olduğuna bakmaksızın vasiyetinde verdiği bütün direktifleri yerine getireceğim.”
“Elbette. Yapman gereken tam da bu zaten. Ama… Ama şunu aklında tut. Öyle kalın bir ensesi olan bir adam, bir zamanlar var olduğu bilinen bir paranın yerini bulamıyorsa, gerçekten çok derine gömülmüş olmalı. Büyükbaban biraz tuhaf bir adam olabilir ama bana kalırsa kesinlikle aptal değildi. Bu durum hayal gücümü çalıştırıyor Jack. Fikir hoşuma gitti. Kayıp hazine ve tüm o şeyler. Tanrım, ne salata ama! Şerefe dostum! Baykuş gibi nemrutsun!”
Sonra diğer ülkelerde gördüğümüz insanlardan ve mekânlardan konuşmaya başladık.
Ertesi günü de birlikte geçirdik ve akşam, ben otel odamda eşyalarımı toplarken her zamanki alaycı haliyle benim eşyalarımı eleştirip durdu.
“Umarım bunu da yanına almıyorsundur!” Dolaptan çıkarıp yatağın üzerine attığım tüfekleri ve birkaç tabancayı işaret etti.
“Ormanları özlememe neden oluyorlar.”
En son bir leopar avında kullandığım ağır tüfeği kılıfından çıkararak ağırlığını tarttı.
“Bunu pek kullanacağını sanmıyorum! Bırak da ben bunu Çimen’e götürüp toprak sahiplerine karşı kullanayım. Eee, Jack, artık birlikte talihimizin peşine düşmeyecek miyiz? Düşününce çok iyi başlamıştık eski dostum. Senden ayrılmak hoşuma gitmiyor.”
Gereksiz bir özenle tüfek kılıfının kayışlarına yaslandı ama sesinde Larry Donovan’a ait olmayan bir titreme vardı.
“Sen de benimle gel!” diye haykırdım ona doğru dönerek.
“Başka bir canlıyla olacağıma seninle olmayı tercih ederim Jack Glenarm; ama aklımdan bile geçiremem. Kendi dertlerim var benim. Hem senin de oraya tek gitmen gerek. Anladığım kadarıyla ihtiyar adamın senin için kurduğu oyunun bir parçası da bu. Eğer o arada ben de asılmazsam sonra yeniden güçlerimizi birleştiririz. Parayı keyifle harcama konusunda eski dostun L. D.'den iyisini hiçbir yerde bulamazsın.”
O sırıttı, ben kederle gülümsedim. Çok geçmeden yeniden ayrılacağımızı biliyordum. Larry arkadaşım olarak adlandırabileceğim çok az insandan biriydi ve bu karşılaşmamız ona duyduğum eski sevgiyi yeniden canlandırmıştı.
“Sanırım…” dedi ve devam etti, “…o adamın sana mülkle ilgili söylediği asıl gerçeği kabul ettin. Yerinde olsam temkinli olurdum. Birkaç haftadır buralarda dolaşıp dedektiflerden kaçıyorum ve arada da gazeteleri okuyorum. Belki de John Marshall Glenarm’ın bu mülkünden epeyce bahsedildiğinden haberin yoktur.”
“Bilmiyordum,” diye kabul ettim uysalca. Pek çok konuda beni bilgilendiren hep Larry olmuştu. Mirasım hakkında akıllıca bir şeyler söylemesi de tamamen mümkündü.
“Akdeniz’den bir gemiyle geldin, nereden bileceksin. Ama oradaki ev ve servetin gizemli kayboluşu epey tartışıldı. Yani halkın ilgisini çektiğin açık.” Cebinden gazeteden kesilmiş bir parça çıkardı. “Bak şurada küçük bir örnek var.” Okumaya başladı:
“Geçen yaz Vermont’ta hayata gözlerini yuman tuhaf milyoner John Marshall Glenarm’ın torunu John Glenarm, dün Maxinkuckee ile Napoli’den geldi. Glenarm’ın, büyükbabasının vasiyetindeki şartlar gereğince John Marshall Glenarm tarafından Indiana’daki Annandale Gölü kıyısında yaptırılan tuhaf bir evde bir sene yaşaması gerek.
Ailenin yakınlarına göre bu şart, genç Glenarm’ın bir yerde kalma becerisini test etmek için kondu. Çünkü beş sene önce Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nden mezun olduğundan beri babasından ona kalan hatırı sayılır bir serveti, eski dünyanın güzelliklerini görmeye harcıyor. Söylenenlere göre…”
“Bu kadarı yeter! Yeterince işaret ve mucize gördüm ve harcadığım paranın da karşılığını aldım.”
Hesabı kapayıp faytonla gemiye doğru yola çıktım. Larry de benimleydi. O her zamanki neşesiyle espriler yapıp duruyordu. Benimle gemiye indi ve üzerimize muhtemelen yalnızca iki eski arkadaş arasında görülebilecek türden bir sessizlik çökerken gemi nehre doğru yol aldı. Şehrin ardımızda kalan ışıklarını izlerken bir arkadaştan ayrılmanın acısından farklı bir şeyler dokundu içime. Bir iç sezi, yaklaşan bir tehlike öngörüsü doldu kalbime. Ama ben muhtemelen en sakin yolculuklarımdan birindeydim. Hayatımda ilk kez bir başkasının direktiflerini izliyordum. Her ne kadar o direktifleri veren mezarda olsa da. Beni buna zorlamak için ölmek nasıl da büyükbabamlık bir hareketti! Haletiruhiyem birden değişti ve gemi iskeleye yaklaşırken bir kahkaha attım.
“Ah! СКАЧАТЬ