Karanlık Yüz. Хеннинг Манкелль
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Karanlık Yüz - Хеннинг Манкелль страница 12

Название: Karanlık Yüz

Автор: Хеннинг Манкелль

Издательство: Ayrıksı Kitap

Жанр:

Серия: Kurt Wallander

isbn: 978-605-71714-7-4

isbn:

СКАЧАТЬ Başka bir dilde de konuşmuş olabilirler. Ya da başka bir ülkenin aksanıyla konuşuyorlardı. Bir sürü olasılık söz konusu.”

      “İsveçli olmayan biri neye benzer ki?” diye sordu Wallander.

      “Ne demek istediğimi biliyorsun,” diye yanıtladı Rydberg. “Belki şöyle demek daha doğru olur: Kadının ne sanıp düşündüğünü sadece tahmin edebiliriz.”

      “Yani bu yanlış bir tahmin ya da hayal de olabilir.”

      Rydberg başıyla onayladı.

      “Evet, bu mümkün.”

      “Ama çok da mümkün değil.”

      “Neden yaşamının son anlarını gerçeğe aykırı konuşmaya harcasın ki? Yaşlı insanlar normalde yalan söylemezler.” Kurt Wallander ılık kahveden bir yudum aldı.

      “Bu da demek oluyor ki, bir ya da birkaç yabancıyı soruşturmakla işe başlayacağız. Kadının başka bir şey söylemiş olmasını çok isterdim.”

      “Bu gerçekten son derece rahatsız edici.”

      Bir süre konuşmadan oturdular, ikisi de kendi düşüncelerine dalmıştı.

      Koridordaki sarhoşun sesi artık duyulmuyordu.

      Saat dokuza on dokuz vardı.

      “Aklın alıyor mu?” dedi Kurt Wallander bir süre sonra. “Lenarp katillerinin peşine düşen polisin elindeki tek ipucu, saldırganların büyük olasılıkla yabancı oldukları.”

      “Ben daha kötüsünü düşünebiliyorum.”

      Kurt Wallander onun ne demek istediğini çok iyi biliyordu.

      Lenarp’ın yirmi kilometre uzağında ülkeye iltica etmek isteyen göçmenlerin barındığı büyük bir kamp vardı. Bu kamp pek çok kez yabancı düşmanlarının saldırılarına hedef olmuştu. Çoğu kez alanın önünde kuklalar yakılmış, pencereler taşlarla kırılmış, duvarlara sloganlar yazılmıştı. Bu kamp, çevre köylerin şiddetli itirazlarına rağmen eski Hageholm arazisine kurulmuştu. Protestolar da hiç durmamıştı.

      Yabancı düşmanlığı içten içe kaynamaya devam ediyordu. Kurt Wallander ve Rydberg, halkın bilmediği bir şeyi daha biliyorlardı.

      Hageholm’de barınan göçmenlerden birkaçı, daha geçenlerde yapılan bir operasyonda, tarım makineleri üreten bir fabrikayı soymaya çalışırken yakalanmışlardı. Neyse ki fabrika sahibi, ateşli göçmen karşıtlarından sayılmazdı. Böylece olayın halka duyurulması önlenebilmişti. Soygunu yapan iki adam zaten iltica başvuruları reddedildiğinden uzun zamandır ülkede değillerdi.

      Ama Kurt Wallander ve Rydberg halk tüm olan biteni duymuş olsaydı neler olurdu, diye birçok kez konuşmuşlardı.

      “Bunu bir türlü aklım almıyor,” diye açıkladı Kurt Wallander. “Kaçak göçmenlerin cinayet işlemiş olabileceklerini aklım almıyor.”

      Rydberg düşünceli bir tavırla Kurt Wallander’e baktı. “Kadının boynuna geçirilmiş olan ilmikle ilgili söylediklerimi hatırlıyor musun?” dedi.

      “Düğümle ilgili?”

      “Böylesini hiç görmemiştim. Oysa gençlik yıllarımda, yelkenle geçirdiğim yazlardan birçok düğüm çeşidi bilirim.” Kurt Wallander, Rydberg’i ilgiyle süzdü.

      “Nereye varmak istiyorsun?”

      “Bu özel düğüm İsveçli izcilerden birine ait olamaz, demek istiyorum.”

      “Söyler misin, ne demek istiyorsun?”

      “Bu düğüm bir yabancı işi.”

      Kurt Wallander karşılık verecekken Ebba kahve almak için kantine girdi.

      “Sabah yine işbaşı yapmak istiyorsanız, eve gidip uyusanıza,” dedi. “Ayrıca sizden bilgi almak isteyen bir sürü gazeteci arayıp duruyor.”

      “Ne hakkında?” diye sordu Wallander. “Hava durumu mu?”

      “Anlaşılan kadının öldüğünü öğrenmişler.”

      Kurt Wallander, Rydberg’e bakarak başını salladı.

      “Bu akşam hiçbir açıklamada bulunmayacağız,” diye kararını açıkladı. “Yarına kadar bekleyeceğiz.”

      Kurt Wallander ayağa kalkarak pencereye yöneldi. Rüzgâr artmıştı ama gökyüzü hâlâ bulutsuzdu. Bu gece de buz gibi ayaz olacaktı.

      “Neler olduğunu gizlemek yakında mümkün olmayacak,” dedi. “Kadının ölmeden önce konuşmuş olduğunu açıklayacak olursak, kadının ne demiş olduğunu da söylememiz gerekecek. İşte o zaman sen gör curcunayı.”

      “En azından bunu gizli tutmayı deneyebiliriz,” diye açıkladı Rydberg. İskemlesinden kalkıp şapkasını başına geçirdi. “Soruşturma sürecine aykırı olduğunu ileri sürerek gizli tutarız.”

      Kurt Wallander hayretle ona baktı.

      “Yani önemli bilgileri bilerek basından gizlediğimizin sonradan anlaşılmasını göze alarak mı? Onların karşısına geçip yabancı katilleri gizleyerek mi?”

      “Bu olay fazlasıyla suçsuz insanı hedef haline getirebilir,” dedi Rydberg. “Polisin yabancı katillerin peşinde olduğu kampta duyulursa neler olacağını sanıyorsun?”

      Kurt Wallander, Rydberg’in haklı olduğunu biliyordu.

      Birden aklı karıştı.

      “Önce gidip güzelce uyuyalım,” diye önerdi. “Bir kez daha olayı değerlendirelim, sadece sen ve ben, yarın sabah sekizde. Sonra karar veririz.”

      Rydberg tamam deyip kapıya doğru sendeleyerek ilerledi. Kapının yanına gittiğinde durup Kurt Wallander’e döndü.

      “Göz önünde bulundurmamız gereken bir şey daha var,” dedi. “Bu işi yapanların gerçekten yabancı oldukları.”

      Kurt Wallander kahve fincanını çalkalayıp bulaşıklığa koydu.

      Aslında böyle olması da işime gelirdi, diye düşündü. Katiller şu mülteci kampında olsalar, işime yarar. Kimin, hangi nedenden olursa olsun, sorunsuzca İsveç sınırına girebildiği gerçeği karşısındaki bu umursamaz ve sorumsuz tutum belki de böylece biraz olsun düzelir.

      Tabii böyle bir düşünceyi asla Rydberg’e açıklayamazdı.

      Bunu kendine saklıyordu.

      Rüzgâra direnerek arabasına ilerledi.

      Yorgun olduğu halde eve gitmeyi hiç istemiyordu. Yalnızlığı her akşam yeni baştan kendini hissettiriyordu. Kontağı çevirip kaseti değiştirdi. “Fidelio” uvertürünün sesi arabanın içini doldurdu.

      Karısının СКАЧАТЬ