Kahramanlık Saldırısı . Морган Райс
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Kahramanlık Saldırısı - Морган Райс страница 8

СКАЧАТЬ ulaşması gerektiğini biliyordu, yemek kokusu burnuna kadar geliyordu.

      Gareth mağaradan koşarak çıktı, her yönü kesiyor, hızla nefes alıyordu; telaşlıydı ve korkuyordu. Yıllardır koşmamıştı ve nefesi kesiliyordu, ne kadar zayıf ve bitkin düşmüş olduğunu fark etti. Annesinin kafasına vurarak açtığı yara zonkluyordu, eğer tüm bu olanlardan sonra hayatta kalmayı başarırsa onu kendi elleriyle öldürmeye yemin etti.

      Gareth kasabaya koşarken şans eseri sırtları ona dönük İmparatorluk askerlerinden bir kaçına yakalanmadan devam etti. Gördüğü ilk kulübeye yanaştı, burası diğer hepsi gibi sade, içeriden sıcacık bir ışığın süzüldüğü tek odalı bir yerdi; Kendi yaşlarında genç bir kız gördü, yanında daha küçük bir kızla – belki kız kardeşi, olsa olsa on yaşında- ve bir parça etle kapıdan içeri girerken kendi kendine  “işte burası” dedi.

      Gareth onlarla beraber içeri dalarak takipte kaldı ve arkalarından kapıyı kapattı, küçük kızı arkasından tutarak kolunu boğazına sardı. Kız bir çağlık attı ve Gareth belindeki bıçağını çıkarıp boğazına dayayınca ablası yemek tabağını yere düşürdü

      Kız korktu ve ağlamaya başladı.

      “BABA!”

      Gareth döndü, mumlarla ve leziz kokularla dolu sıcak kulübeye baktı, genç kızın yanı sıra anne ve babaları masanın yanında ayakta duruyorlar, korku ve öfke dolu gözlerle Gareth’a bakıyorlardı.

      Küçük kızı daha sıkı tutarken çaresiz geriye çekildi ve  “Onu öldürmemi istemiyorsanız yaklaşmayın” diye bağırdı.

      Genç kız “Kimsiniz siz?” diye sordu. “Adım Sarka. Kız kardeşimin adı Larka. Biz barışçıl bir aileyiz, kız kardeşimden ne istiyorsunuz? Onu rahat bırakın!" dedi.

      “Kim olduğunuzu biliyorum” dedi babası gözlerini kısıp tasvip etmeyen bir tavırla bakarak. “Siz eski Kral’sınız, MacGil’in oğlusunuz.”

      “Ben hala Kralım” diye bağırdı Gareth “ Sizler de benim halkımsınız. Dediğimi yapacaksınız!”

      Baba Gareth’a bakarak kaşlarını çattı.

      “Eğer kral sizseniz, ordunuz nerede?” diye sordu. “Ve eğer kral sizseniz, genç ve masum bir kızı İmparatorluk hançeriyle rehin almak da neyin nesi? Belki de bu babanızı öldürürken kullandığınız hançerin aynısıdır, öyle değil mi?” diye küçümseyerek sordu. “Dedikodulardan haberim var.” dedi.

      “Keskin bir dilin var,” dedi Gareth. “Konuşmaya devam edersen kızı öldüreceğim.”

      Baba yutkundu, gözleri korkuyla açıldı ve sustu

      “Bizden ne istiyorsunuz?” diye sordu anne.

      “Yemek,” dedi Gareth "Yemek ve yatacak bir yer. Eğer askerlere burada olduğumu ima edecek her hangi bir şey yaparsanız, kızı öldürürüm. Kandırmaca yok, anlaşıldı mı? Beni bu şekilde bırakın kız da yaşasın. Geceyi burada geçirmek istiyorum. Sen, Sarka tabağını getir. Ve sen kadın! sen de ateşi körükle ve bir şal getir omzuma. Yavaş hareket edin!”

      Gareth, babanın anneye onay vermesini izledi. Sarka yerdeki etleri tabağa topladı anne de kalın bir örtüyü Gareth’ın omuzlarına serdi. Titremesi dinmeyen Gareth, ateşe yaklaştı, yükselen alevler yerde otururken sırtını ısıtıyordu. Hala ağlayan Larka’yı güvenle tutuyordu. Sarka tabağıyla ona yaklaştı.

      “Yere yanıma koy” diye emretti Gareth, “Yavaşça!”

      Kaşlarını çatan Sarka söyleneni yaptı kız kardeşine endişeyle baktı; yemeği yavaşça adamın yanına, yere bıraktı.

      “Şansınız yok” dedi Gareth. “Bu gece burada uyuyacağım, onu kollarımda bu şekilde tutarak. Ben güvende olduğum sürece o da güvende olacak."

      Gareth kokudan aklını yitiriyordu. Uzandı ve boştaki eliyle eti aldı, diğer eliyle de Larka’nın boğazına dayalı hançeri tutuyordu. Çiğnedi, çiğnerken her bir ısırıkta kendinden geçercesine gözlerini kapadı. Yutabileceğinden daha büyük lokmaları çiğnedi, ağzından yemekler dökülüyordu.

      “Şarap!” diye seslendi.

      Anne, şarap tulumunu getirdi Gareth tulumu sıkarak şarabı ağzına boşalttı ve mideye indirdi. Derin birnefes aldı, çiğnedi ve içti; kendine gelmeye başlamıştı.

      “Artık bırak onu!” dedi babası.

      "Olmaz," diye cevap verdi Gareth. "Bu gece burada böyle uyuyacağım, kollarımda kızla. Ben güvende olduğum sürece o da güvende. Şimdi kararını ver, bir kahraman mı olmak istiyorsun yoksa kızın yaşamasını mı?"

      Aile fertleri konuşmadan ve duraksayarak birbirlerine baktılar sonra,

      Sarka "Size bir soru sorabilir miyim?" dedi. "Eğer o kadar iyi bir kralsanız, halkınıza neden böyle davranıyorsunuz?"

      Gareth şaşırarak kıza baktı ve sonunda geriye yaslanarak bir kahkaha attı.

      "Benim iyi bir kral olduğumu kim söyledi ki?" dedi.

      BEŞİNCİ BÖLÜM

      Gwendolyn gözlerini açtığında dünya etrafında dönüyordu, nerede olduğunu anlamaya çalıştı. Yanında Silesia'nın büyük, kemerli, kırmızı ve taştan kapılarını ve onu hayretle izleyen İmparatorluk askerlerini gördü. Yanında Steffen varken gökyüzünün bir aşağı bir yukarı hareket ettiğini gördü. Biri tarafından taşındığını fark etti, birinin kollarındaydı.

      Boynunu uzatınca Argon'un parlayan ve keskin gözlerini gördü. Yanlarında Steffen yürürken Argon tarafından taşınıyordu.Üçü Silesia'nın kapılarından geçerken yolu onlar için açan İmparatorluk askerleri de  onlara bakıyordu. Etrafları beyaz bir ışıkla çevriliydi, Gwendolyn Argon'un kollarındayken bir çeşit koruyucu enerji kalkanıyla örtülü olduğunu hissedebiliyordu. Tüm askerlerin yolu açması için bir çeşit büyü yaptığını fark etti.

      Gwen Argon'un kollarında rahat ve güvende hissetti. Vücudundaki her kas ağrıyordu, bitkindi ve eğer denese bile yürüyebileceğinden emin değildi. Yollarına devam ederken gözlerini kırpıştırdı ve parçalar halinde etraftaki görüntüleri kaydetti. Çökük bir duvar parçası, yıkık bir siper, yanmış bir ev ve enkaz yığınlarını gördü. Avluyu geçip Kanyon'un ucundaki en dış kapılara geldiklerini ve buraları geçerken de askerlerin kenara çekildiklerini gördü.

      Kanyon'un ucuna geldiklerinde metal çubuklarla kaplı platform, Argon orada dururken aşağı indi ve onları Silesia'nın içine aldı.

      Aşağı şehre girdiklerinde Gwendolyn düzinelerce yüz gördü, Sileasia vatandaşlarının endişeli, nazik yüzleri Gwendolyn sanki bir oyun sahnesindeymiş gibi onun geçişini izliyordu.  Şehrin ana meydanından aşağı inmeye devam ederlerken tüm halk merak ve ilgiyle ona bakıyordu.

      Meydana ulaştıklarında yüzlerce insan etraflarını çevirdi, içlerinde tanıdık yüzler gördü: Kendrick, СКАЧАТЬ