Название: Kahramanlık Saldırısı
Автор: Морган Райс
Издательство: Lukeman Literary Management Ltd
Жанр: Героическая фантастика
Серия: Felsefe Yüzüğü
isbn: 9781632914910
isbn:
Bir diğeri “Koca karı masalı bunlar” dedi kinayeli. “Evet şaşırtma taktiğini kullanabiliriz ama elimizde başka ne var? Korunaklı duvarın dışında kalmış olacağız.”
“Doğanın duvarları bizi korur,” dedi bir başka asker. “Bu dağlarda, metrelerce yükseklikte sağlam uçurumlar var.”
“Hiçbir şey güvenli değil,” diye ekledi Erec. “Dük’ün dediği gibi ya burada ya da orada ölürüz. Bence orada ölelim, zafer cesura iltimas geçer.”
Dük uzun süre sakalını sıvazladıktan sonra en sonunda kafasını onaylar gibi salladı, geri yaslandı ve haritayı rulo yaptı.
“Silahlarınızı hazırlayın” diye seslendi. “Bu akşam yola çıkıyoruz!”
Erec yeniden tam tekmil savaş kıyafetleri içinde, kılıcı belinden aşağı sarkarken Dük’ün kalesinin koridorlarından geçti, herkesin gittiği yönün aksine ilerliyordu. Bu, son savaşı olabilirdi ve yola çıkmadan önce yapması gereken önemli bir işi halletmeliydi.
Alistair’i görmeliydi.
Gün savaşından döndüklerinden beri Alistair kaledeydi ve koridorun sonundaki odasında Erec’in gelmesini umuyordu. Bu mutlu buluşma tek hayaliydi. Yeniden gitmesi gerektiğine dair kötü haberi onunla paylaşmak zorunda olduğunu fark ettiğinde Erec’in kalbi acıdı Onun burada olacağını, kalenin duvarları ardında güvende olduğunu bilmek bir nebze de olsa içini rahatlatıyordu. İşte bu yüzden onu güvende tutmaya, İmparatorluğu kurtarmaya her zamankinden daha fazla kararlıydı. Birbirlerine evlenme sözü verdiklerinden bu yana Erec onunla vakit geçirmeyi her şeyden çok istiyordu, onu yeninden bırakması gerektiğini düşününce kötü oldu. Ne yazık ki bu isteğini gerçekleştirmek şimdilik mümkün değildi.
Erec köşeyi dönerken mahmuzlarından çıkan ses boş kalenin koridorunda çınlıyordu. Kendini vedaya hazırlamaya çalıştı; biliyordu ki acı dolu olacaktı. En sonunda çok eski kemerli ahşap kapıya ulaştığında zırhlı eldivenini vurarak kapıyı nazikçe çaldı.
Odadan kapıya doğru ayak seslerini duydu ve hemen sonra kapı açıldı. Erec’in kalbi Alistair’i her gördüğünde olduğu gibi hızla atmaya başladı. İşte uzun ve dalgalanan saçları, büyük parlak gözleriyle kapının girişinde duruyordu sanki cennetten gelen bir melek gibi Erec’e bakıyordu. Onu her gördüğünde sanki git gide güzelleşiyordu Alistair.
Erec içeri girdi ve onu kucakladı, Alistair de ona sarıldı, uzun süre onu kollarında sımsıkı tuttu hiç bırakmak istemiyordu. Erec de gönüllü değildi, her şeyden çok kapıyı kapatıp onun olduğu yerde durabileceği kadar çok kalmak istiyordu. Ancak bu mümkün değildi.
Onun sıcaklığı ve Erec’e verdiği his dünyadaki her şeyi mükemmel yapıyordu ve onu bırakmayı hiç istemiyordu. Nihayet geri çekildi ve ışıldayan gözlerine baktı. Alistair’in gözleri Erec’in zırhına, silahlarına kaydı. Kalmayacağını anlayınca yüzü düştü.
“Yine gidiyor musunuz Lord’um?”diye sordu.
Erec başını öne eğdi.
“Arzum bu değil leydim” diye cevap verdi. “İmparator askerleri yaklaşıyor ve eğer burada kalırsam hepimiz öleceğiz.”
“Peki ya giderseniz?” diye sordu Alistair.
Erec “Her iki koşulda da ölebilirim,” diye kabul etti. “Ancak en azından bu hepimize bir şans tanıyacak. Çok küçük ama yine de bir şans.”
Alistar pencereye doğru yürüdü, Dük’ün meydanında güneşin batışını izlemeye koyuldu,yüzü bu yumuşak ışıkla aydınlanmıştı. Erec suratındaki üzüntüyü görüyordu, ona yaklaştı ve boynunda saçları sıyırarak onu okşamaya başladı.
“Üzülmeyin leydim” dedi. “Eğer kurtulursam size döneceğim. Birlikte sonsuza kadar bütün tehlike ve tehditlerden uzak yaşayacağız. Nihayet kendi hayatlarımızı yaşamak için özgür olacağız.”
Üzüntüyle Alistair’in ellerini tuttu.
“Korkuyorum, “ dedi Alistair
“Yaklaşan ordulardan mı?” diye sordu.
“Hayır,” dedi ona dönerek. “Sizden.”
Erec şaşırmıştı.
“Artık benim hakkımda farklı düşündüğünüzden korkuyorum,” dedi. “savaş alanında olanları gördükten sonra.”
Erec hayır anlamında kafasını salladı.
“Hakkınızda kesinlikle farklı düşünmüyorum” dedi. “Benim hayatımı kurtardınız bunun için size sadece minnettarım.”
Alistair kafasını salladı.
“Ama farklı olan bir tarafımı da gördünüz,” dedi. “Normal olmadığıma, diğerleri gibi olmadığıma şahit oldunuz. İçimde anlayamadığım bir güç var ve beni garip bir canavar gibi görmenizden çok korkuyorum. Belki de beni artık karınız olmasını kabul edemeyeceğiniz bir kadın olarak görüyorsunuzdur.”
Alistair’in sözleri Erec’in kalbini acıttı, ona doğru bir adım attı, ellerini kendi ellerinin içine aldı ve tüm ciddiyetiyle gözlerine baktı.
“Alistair” dedi. “Seni olduğum her şeyle beraber seviyorum. Senden daha fazla sevdiğim hiçbir kadın olmadı ve olmayacak. Seni olduğun her şeyle beraber seviyorum ve başkalarından farklı olduğunu düşünmüyorum. Her ne gücün varsa ve her kim isen – bunu hiç anlamasam bile- hepsini kabul ediyorum ve hatta hepsi için minnettarım. Burnumu sokmayacağıma söz verdim ve bu sözümü tutacağım. Sana asla soru sormayacağım. Her ne isen seni olduğun gibi kabul ediyorum.”
Uzun süre Alistair Erec’e baktı ve bakışlarını sıcacık bir gülümsemeyle kesti, rahatlama ve neşeyle gözleri doldu. Döndü ve onu kucakladı tüm her şeyiyle onu sıkıca sardı ve kulağına fısıldadı: “Bana dön geri.”
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Gareth mağaranın kenarında durdu, güneşin batışını izlerken bekledi. Kirli dudaklarını yaladı ve odaklanmaya çalıştı. Afyonun etkisi nihayet geçiyordu. Başı hafif dönüyordu, günlerdir ne bir şey yemiş ne de içmişti. Gareth kaleden riskli kaçışını hatırladı. Lord Kultin onu pusuya düşürmeden hemen önce şöminenin arkasındaki gizli geçitten kaçarkenki gülümsemesini… Kultin davasında akıllı davranmıştı ancak Gareth ondan daha zekiydi. Herkes gibi o da Gareth’ı hafife almış, Gareth’in her yerde casuslarının olduğunu fark etmemiş böylece kurduğu tuzaktan Gareth’ın neredeyse anında haberdar olduğunu anlamamıştı.
Gareth tam zamanında, Kultin onu pusuya düşürmeden ve Andronicus Kraliyet Sarayı’nı işgal edip yerle bir etmeden önce kaçmıştı. Aslında Lord Kultin ona iyilik yapmıştı.
Gareth eski ve gizli geçitlerden kalenin dışına kadar СКАЧАТЬ