Bir Japon Kızının Amerika Günlüğü. Yone Noguchi
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Bir Japon Kızının Amerika Günlüğü - Yone Noguchi страница 3

Название: Bir Japon Kızının Amerika Günlüğü

Автор: Yone Noguchi

Издательство: Maya Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 9786258361407

isbn:

СКАЧАТЬ olmalı!” diye haykırdım.

      Bambularla kaplı arazimizde Bay Birisi tarafından kaleme alınmış bir yazı okuyordum.

      Tarzı, Irving’inkinden zayıftı.

      Onun keyifli “Hikâye Kitabı”nı okumuştum. Ahşap yastığımın altına bu kitabı koyarak uyurdum.

      Kadınlar rüyalarında bile ellerini uzatıp kendilerine ait bir şeye dokunmaktan mutlu olur. “Hikâye Kitabı” nice aylar boyu benim çocuğum olmuştu.

      Bay Birisi kız kardeşlerim için sevgi dolu sözler savuruyordu.

      Arigato! Tanrı’ya şükür!

      Ama keşke “Aklı başında hiçbir musume5 yabancı bir elbiseyi kimonosuna yeğlemeyecek!” diye buyurmasaydı.

      Beni büsbütün şen bir bülbül yapmayı başaramadı.

      Amerikalıları rüzgârda dalgalanan elbisemizle mi karşılamalıyım?

      Bir Amerika şehrinin beşinci caddesi boyunca takunyalarımla dikkatli adımlar atarak “Karan Coron”dan bir melodi çalarken hayal ettim kendimi. Kalabalık etrafıma üşüşmüştü. İpek elbisemin neredeyse yerde sürünen kollarından beni çekiştirip şöyle soruyorlardı: “Bir metresi kaça?” Sonra bir Japon şarkısı okumam için yalvardılar.

      Hiçbir fiyat karşılığında sansasyonel bir rol oynamam.

      Meriken elbiseleri konusunda hünerli olmasam da gösterişsiz bir kız olarak kalayım.

      Korse takınca korkunç mu görünüyorum?

      Bence Pekin’deysen Pekinliler gibi davranırsın.

3 Ekim

      Ellerim, omuzlarıma salınan saçlarımı şekillendirmek için kullandığım bir taraktan ağır bir şeyi nadiren kaldırmıştır.

      (Ruslarla savaşmaya yetecek kadar büyük ve keskin) “Gümüş” bıçak düşüp büyük tabağın kenarını biraz çizdi.

      Ellerim yorgundu.

      Amcamla birlikte “Western Sea House” adındaki meşhur Amerikan restoranında yuvarlak bir masada oturuyorduk.

      İlk defa gerçekten ağır bir Amerikan usulü tabldotla karşı karşıyaydım.

      Bereketli tadı yağlı, baskın kokusu ise kusturucuydu.

      Acaba bu yemeğe alışmaya çalışsam mı?

      Korkarım ki küçük midem bir kâse pirinç ile birkaç parça çiğ balıktan fazlasına müsait değil.

      Japon yemeklerinden daha hafif ve daha iştah açıcı bir şey yoktur. Birçok sürgülü shoji6 bulunan tatlı bir yaz villası gibidir. Bu kapılardan esintiyi selamlayıp yıldızlara şarkı söylersiniz.

      Benim seçimim, hafiflik.

      Acaba Amerikan yemeklerine ne zaman alışacağım diye merak ediyordum!

      Amcam bir Meriken adamı. Amerika’da bana bir sürü şey göstereceğine söz verdi.

      Yale Üniversitesi’nden 1884’te mezun oldu. “Nippon Maden Şirketi”nin baş sekreterliğinde önemli bir mevkide. Bir senelik izin aldı.

* * *

      Şu tabaktaki şüpheli parçalar da neydi?

      Üzerlerinde çiçek bozukları olan parçalar!

      Bu şeylerin muhterem ismi peynirdi!

      Amcam peynirlerin içinde birkaç “sevimli” solucanın yaşadığını söyleyerek korkuttu beni.

      Pöf, pöf!

      Peynirler kötü bir koku yayıyordu. Bunlarla en ufak bir temasa geçtiyseniz, en kalitelisinden bir kutu diş tozunu boşaltmanız gerekir.

      Bana gelince, bu peynirlerle tanışmaya asla cesaret edemem. Karşılığında bin yen verseler bile!

      Sırf meraktan birkaç tanesini cebime koydum.

      Acaba haşereleri evimizden uzak tutmak için onları kapıya assam mı?

      (Çünkü baş belası haşereler bile peynirden uzak duruyor.)

4 Ekim

      “Belgic” bir gün gecikecek. Ayın yedisinde yola çıkacak.

      “Neden bir hafta değil ki?” diye ağladım.

      Evimde birkaç gün daha uyuyabilmek için dua ettim. Ülkemden ayrılacağımı düşündükçe daha da hüzünleniyordum.

      Annem Meriken rıhtımına gelmemeli. Çünkü onu ağlarken görürsem, Amerika maceramdan kolayca cayabilirim.

      Hizmetçimle birlikte Budist manastırımıza gittik.

      Büyükannemin ve büyükbabamın mezarlarına gidip veda ettim. Onları zarif kasımpatılarla bezedim.

      Adımlarımızı eve yönelttiğimiz esnada kaşları karlı keşiş (sanki bu dünyadan değil gibiydi!), Amerika’ya gidince ailemin mabedini unutmamamı rica etti.

      “Hıristiyanlar barbardır. Cenazede biftek yerler,” dedi.

      Sesi bir ilahiyi andırıyordu.

      Rüzgârlarla birlikte tapınaktan hüzünlü bir akşam duası akın ediyordu.

      Manastır çanı acı acı çalıyordu.

      “Gon! Gon! Gon!”

5 Ekim

      Bir “chin koro” arkamdan havladı.

      Japon kuçukuçusu başka bir şey bilmez. Bir sürü tuhaf şeyle karşılaşmak zorundadır.

      Ayakkabılarımın hafif vuruşu, onun için büyük bir heyecandı. İpek eteğimin hışırtısı (ne kadar da değişken bir sesti) ise onu korkutmuştu.

      Meriken elbisemle amcamın yanından eve doğru koşturuyordum.

      Yerde sürünen koshi goromomun altında ayakkabılarımın ara ara gözüken uçlarını yakalamak yeni bir keyifti.

      Daha tatmin edici bir bakış arzuladığım için eteğimi dalgalandırdım.

      Şüphe uyandırıcı biri gibi mi görünüyordum?

      Mutluydum. Köpeğin beni yabancı bir kız sandığını düşününce pek eğlendim.

      Ah, farklı bir tarz edinerek değişmeyi o kadar çok istiyordum ki! Değişim çok hoş.

      Taklidim çok zekiceydi. Başarılı olmuştu.

      Evime girdiğimde hizmetçim şaşırıp dedi ki:

СКАЧАТЬ



<p>5</p>

Genç kız, kız çocuğu. (ç.n.)

<p>6</p>

Geleneksel Japon kapısı. (ç.n.)