Название: Anadolu'nun Kültürel Kökleri
Автор: Reşit Ergener
Издательство: Maya Kitap
isbn: 9786258068955
isbn:
Helena ölmeden önce “gerçek” haçın bir parçasını oğlu Konstantin'e yolladı. Konstantin bu parçayı annesinin Roma ziyaretlerinde kaldığı Sessorian Sarayı'na yerleştirdi ve sarayı bir kiliseye dönüştürdü. Bugün Sen Greco in Gerusalemme olarak bilinen bu kilisede Helena'ya adanmış bir şapel vardır.
Karanlık Kilise – Konstantin ve Helen
Ortaçağda kiliselerde sergilenen “gerçek haç” parçaları çoğaldı. Calvin'e göre bu parçalar büyük bir gemiyi dolduracak kadar çoktu. İnsanlar “gerçek” haçın Adem'in cennetten çıkardığı Hayat Ağacı'ndan yapıldığına inanıyorlardı.
Katolik Kilisesi Helena'yı bir azize olarak kabul etti. Helena, Konstantin'in babasıyla İngiltere'de bulunmuş ve Konstantin'i orada doğurmuştu. Belki bu yüzden, Helena İngiltere'de, bir azize olarak özellikle benimsendi. On ikinci yüzyıl tarihçisi Geoffrey of Monmouth (Monmouth'lu Geoffrey), Helena'nın Colchester kentinin efsanevi kurucusu Kral Coel'ın kızı olduğunu iddia eder. Eski İngiliz ninnilerinde Kral (King) Cole, “Old King Cole” olarak geçer.
Doğrusu şudur: Helena, günümüz Türkiye'sinde, Marmara Denizi üzerinde, İzmit Körfezi'nde yer alan Roma'nın Bitinya eyaletinin Drapenum kentinde doğmuştu. Babası bir hancıydı. Konstantin'in babası Konstantinus, handa tanıştığı Helena'yı eş olarak aldı. Konstantin, annesinin doğduğu kentin adını Helenopolis olarak değiştirecekti.
Roma İmparatoru Büyük Konstantin Hıristiyanlığı yasal bir din olarak kabul etti ve İstanbul'u Roma İmparatorluğu'nun başkenti yaparak Konstantinopolis adını verdi. Kapadokya'da, Göreme Açık Hava Müzesi'ndeki Karanlık Kilise'de ve daha başka birçok kilisede, Konstantin'i annesi Helena'yla bir arada gösteren duvar resimleri var. Anne ve oğlun arasında İsa'nın çarmıha gerildiği “gerçek” haç durur.
Anadolu'nun Üçgenleri
“Üç” sayısının yaşamımızda önemli bir yeri var. Tanrının hakkının üç olduğuna inanırız. Masallar, gökten üç elmanın düşmesiyle başlar. Anadolu kadınları üç etek giyer. Pek çok Selçuklu ve Osmanlı yapıtının girişini üç küre kabartması süsler. Dilek muskaları, üçgen biçiminde kutularda taşınır. Ve bir işe başlarken sayarız: Bir, iki, üç…
Karatay Medresesi Konya 13. yüzyıl
Muska Kutuları-Hacı Bektaş Müzesi
Anadolu'da üçün ve üçgenlerin geçmişi çok eski ve yaygın. Çatalhöyük evlerinin duvarlarını üçgenler süslüyor. Ankara Anadolu Uygarlıkları Müzesi'nde sergilenen pek çok dişi figürün üreme organı üçgenle gösterilmiş.
Ayasofya ve Kariye'deki mozaiklerinde Meryem, biri başında ikisi omuzlarında olmak üzere üç yıldız taşır. Bu yıldızlar, onun kişiliğinin üç özelliğini simgeler: Bakire, anne, kadın.
Truva yakınlarında İda Dağı'nda yapılan tarihin ilk güzellik yarışmasında, Meryem'in yıldızlarının özelliklerini temsil eden üç tanrıça yarıştı: Bakire Athena, anne Hera ve kadın Afrodit.
İda Dağı'nın Türkçe adı Kaz Dağı. Halikarnas Balıkçısı, Kaz Dağı adını Çepni aşiretinin verdiğini söyler. Göçebe bir aşiret olan Çepniler, diğer göçerler gibi hayvanlarını otlatabilecekleri otlaklarının izinde değil, kendi gizli ritüelleri, çevrelerindeki diğer aşiretlerce keşfedilince göç ederlermiş. İda Dağı'na Kaz Dağı adını vermelerinin nedeni, kazların ayaklarının üç çatallı olmasıymış. Çepnilerin yakalarına ve omuzlarına üçgen içinde çaprazlama birer kazayağı işlenirmiş (Halikarnas Balıkçısı 1982, 111).
Hasanoğlan MÖ 3000
Hacı Bektaş Veli'nin yaşamını söylencelere göre anlatan Vilayetname'ye göre Çepniler onun ilk müritlerindendi. Hacı Bektaş türbesinde, Bektaşilerin “üç” sayısına ve “üçgenlere” verdiği önem sergilenir.
Meryem – Deisis (Kariye Müzesi)
Çatalhöyük
Üç güzeller
“Üç” sayısı yalnız Anadolu'da değil, başka pek çok uygarlıkta da önemli sayıldı. Yıl, hemen her uygarlıkta dörder aydan oluşan üç mevsime ya da üçer aydan oluşan dört mevsime ayrılır. Evren üç kattan oluşur: Gök, yer ve yeraltı. Yaşamın üç dönemi vardır. Hamileliğin de.
Hindu Tanrıçası Kali Ma, evrenin üç temel gücünü kişiliğinde birleştirmişti: Yaratma, yaşatma ve öldürme. Kali Ma, doğuran ve öldüren, ana ve mezardı.
Tanrıça, üçlü kişiliğiyle pek çok uygarlıkta görülür. Onu, Mısırlılar Mut, Yunanlılar Mera ve Romalılar Uni adıyla tanıdı. Yaşamın gizemli ipini bir bakire eğirir, bir anne ölçer ve yaşlı bir kadın keserdi. Kuzeyliler, yazgıyı üçlü tanrıça Mors'un yazdığına inanırdı.
Doğurma ve öldürme güçlerinin aynı tanrıçada birleşmiş olması tuhaf görülebilir. Ama yaşam ve ölüm, aynı gerçeğin iki yüzü değil mi? Tanrıça, her şeye can veren, yaşatan ve sonra kendi yarattıklarını yanına alan toprak anayı simgeler: “Her biçimin özü sensin… Her şeyi sen bilirsin, ama seni kimse bilemez… Anlayamaz… Yalnız sen sözlerle anlatılamaz, anlaşılamazsın… Senin başlangıcın yok, ama sen her şeyi başlatansın. Yaratan, Koruyan, Yok edensin.” (Woodroffe 2011, 47-50)
Vratya gizli tarikatına üye kadınların çağımızdan binlerce yıl önce Hindistan'da başlattığı Tantra dininde, yaşamın dişi özünü üçgen simgelerdi. Üçgen, eski Mısır hiyerogliflerinde kadını simgeliyordu. Çingeneler de anavatanları Hindistan'dan getirdikleri bu simgeye aynı anlamı verirler. Eski Yunan'da, bir üçgenle gösterilen delta harfinin anlamı “kutsal kapı”ydı (B. Walker 1983, 1016).
Geçmiş pek çok uygarlıkta insanlar, haça tapar gibi üçgene taptı.
Ank, Ankora, Ankara
On yedinci yüzyıl Osmanlı gezgini Evliya Çelebi'ye göre Ankara kenti adını, kent dolaylarında yetişen “engür” üzümünden alır. Ankara adının, Ankara kalesinin “angarya” ile yaptırılmasından kaynaklandığını ileri süren yazarlar da vardır.
İkinci yüzyılda basılan Ankara paraları üzerinde çapa resimleri görülür (Erzen, Arif 1946). Grekçe anküra ve Latince ankora ya da ankira sözcükleri (İngilizce anchor) “çapa” anlamındadır.
Kimi ilkçağ yazarları Ankara kentinin adıyla, “çapa” anlamındaki bu sözcükler arasında ilişki kurdu. СКАЧАТЬ