Название: Kızıl Odanın Rüyası III. Cilt
Автор: Сюэцинь Цао
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-6862-36-4
isbn:
“Şimdi senin sepet ördüğün bu yer benim halama ait. Buranın sorumluluğunu aldığından beri, kendi malıymış gibi davranıyor. Sabahtan akşama kadar köle gibi çalışıyor. Dahası, benim de gelip göz kulak olmamı istiyor. Bir şeyler bozulacak diye ödü kopuyor. Neredeyse kendi işimi doğru dürüst yapamayacağım. Şimdi annem de Bahçe’ye taşındı, ikisi şahin gibi gözcülük yapıyorlar. Hiç kimsenin bir ota bile dokunmasına izin yok. Sizi uyarıyorum, eğer buraya gelip de çiçekleri topladığını, körpe söğüt dallarını kopardığını görürlerse bundan hiç hoşlanmazlar!”
“Belki başkaları koparamaz ama benim durumum farklı.” dedi Yinger. “Bahçe bölündüğünde, her dairenin günlük olarak ürünlerden pay alması kararlaştırıldı. Yiyecek şeylerin yanı sıra saça takılacak ya da vazolara konulacak çiçekler de buna dâhil. Benim hanımım bunların her gün gönderilmesini istemeyen tek kişiydi. İhtiyacı olduğunda haber vereceğini söyledi ama henüz hiç istemedi. Yani şimdi benim bunları topladığımı görseler bile itiraz edemezler.”
Bu sözler ağzından henüz çıkmıştı ki Chunyan’in sözünü ettiği halası bastonuna dayanarak çıkageldi. Yinger ve Chunyan onu buyur ettiler. Yaşlı kadın, Ouguan ve Fangguan’ın elindeki kırık söğüt dallarını ve yeni toplanmış çiçekleri görünce çok sinirlendi ama bu işin sorumlusunun Yinger olduğunu anlayınca, şikâyet etmekten vazgeçip, yeğenine homurdanacak başka bir şey buldu.
“Ben sana buraya gelip her şeye göz kulak olmanı söylediğim zaman, evde kalıp oyun oynamayı tercih ediyorsun. Başkaları senden bir şey yapmanı istediğinde, benim için çalıştığını söylüyorsun. Beni sihirli değneğinmişim gibi kullanıyorsun; ne zaman bir iş yapılması gerekse ortadan kayboluyorsun!”
“Önce buraya gelmemi söylüyorsun, sonra başkaları beni çağırır diye korkuyor, burada görünce azarlıyorsun!” diye karşı çıktı Chunyan. “Aynı anda iki yerde birden olamam, hala!”
“Ona inanma, hala!” diye takıldı Yinger. “Bütün bu dalları o koparıp kendisine sepet yapmam için ısrar etti. Ondan kurtulmaya çalıştım ama rahat vermedi.”
“Saçmalama!” diye bağırdı Chunyan. “Şakanı ciddiye alacak sonra.”
Ne yazık ki öyle oldu! Chunyan’in halası o kadar aptal bir ihtiyardı, paraya olan sevdası öyle büyüktü ki gözü kimseyi görmezdi. Yinger’ın sözleri üzerine, kendi sahasında yapılan bu korkunç talana karşı bastırdığı kederi çıkış yolu buldu. Bastonunu kaldırdı, yaşının verdiği cüretkâr gaddarlıkla Chunyan’in sırtına birkaç kere vurdu.
“Küçük kaltak!” diye küfretti. “Bana cevap mı veriyorsun? Annen bile senden öyle nefret ediyor ki parçalamamak için zor tutuyor kendisini. Sakın bana sesini yükseltmeye kalkma!”
“Yinger şaka yapıyor.” dedi Chunyan. Sadece yediği dayaktan değil, herkesin önünde rezil olduğundan ağlamaya başladı. “Annem niye benden nefret etsin? Suyunu mu kaynattım, tavasını mı yaktım? Ne yaptım ki?”
Sözlerinin böyle bir sonuç doğurduğuna çok üzülen Yinger, hemen ikisinin arasında girdi ve halanın havaya kalkan elini tuttu.
“Şaka yaptım.” dedi yatıştırıcı bir sesle. “Onu döverek beni çok üzdün.”
“Bizim işlerimize karışmayın rica ederim!” diye tersledi kadın onu. “Siz buradasınız diye kendi yeğenimi terbiye etmem yasak mı?”
Bu ahmakça cevap karşısında Yinger öfkeden kıpkırmızı kesildi.
“Onu istediğin zaman terbiye edebilirsin ama neden ben şaka yaptığımda buna kalkışıyorsun?” dedi küçümseyerek. “Tamam, terbiye vermeye devam et o zaman.”
Kadının kolunu bırakıp tekrar kayanın üzerine oturdu, sepeti eline aldı.
Derken kızını arayan Chunyan’in annesi de sahnede belirdi.
“Sen ne arıyorsun burada?” diye sordu, kızını görünce. “Sana gidip su getirmeni söylemiştim.”
“Gel de ne yaptığını gör!” diye bağırdı yaşlı kadın. “Artık benim de üzerinde senden fazla bir hükmüm yok! Çok terbiyesizlik yapıyor!”
“Bu sefer ne yaptı?” dedi kadın, yanlarına gelerek. “Artık annesine hiçbir faydası olmadığını biliyordum da sana karşı biraz saygısı kalmıştır belki diye düşünüyordum.”
Yinger yeni gelenin Chunyan’in annesi olduğunu anlayınca açıklama yapmak istedi ama hala ona fırsat bırakmadı.
“Şuna bak!” dedi kayanın üzerindeki söğüt dallarını göstererek. “Kocaman kız oldu, akıllandı sanıyorsun ama yok! Bir de beni mahvetsinler diye başkalarını da getirmiş!”
Fangguan ile başarısız dalaşmasından dolayı hâlâ öfkeli olan He ana, kendisine destek olmadığı için kızına da kızgındı.
“Küçük sürtük!” diye bağırdı, üstüne doğru gelip, başına vurarak. “Bu genç kadınlarla çalışmaya başlayalı ne kadar oldu ki hemen onlar gibi havalara girdin! Ama elimden kurtulabileceğini sanma sakın! Evlatlık başka bir şey, sen benim kanımdan, canımdansın. İstediğim zaman bakımını üstlenebilirim. Boyalı, küçük kaltaklar senin girebildiğin yerlere benim giremeyeceğimi söylediler! Sen de gir içeri; belki bir müşteri bulacak kadar uzun süre kalırsın!” Sonra henüz tamamlanmamış olan bir sepeti alıp Chunyan’in yüzüne doğru salladı. “Bu rezil şey de ne böyle? Ne demek oluyor?”
“Ben yaptım.” dedi Yinger. “Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla! Asıl kızdığın kişi benim, neden doğrudan öyle söyleyip kızı rahat bırakmıyorsun?”
He ana; Yinger, Xiren ve Qingwen gibi kıdemli hizmetçileri fena hâlde kıskanıyordu çünkü onların statülerinin ve yetkilerinin kendisininkinden çok daha üstün olduğunu biliyordu. Onlardan korkuyor ve saygı gösteriyordu ama bunu yapmaktan büyük bir öfke duyduğundan acısını genç hizmetçilerden çıkarıyordu. Şimdi de kız kardeşinin düşmanı Ouguan orada olduğu için öfkesi daha da şiddetlendi. Chunyan ağlayarak Kızıl Neşe Avlusu’na doğru gidiyordu. Annesi, orada neden ağladığını sorduklarında anlatırsa, Qingwen’in aşağılamalarına maruz kalmaktan korktu. Bu yüzden arkasından koşup durdurmaya çalıştı
“Geri dön!” diye bağırdı. “Ancak ben söyleyince gidebilirsin.”
Ama Chunyan durmadı, çok sinirlenen annesi ileri atılıp onu yakalamak istedi. Chunyan dönüp, peşinden geldiğini görünce daha hızlı koşmaya başladı. Onu takip eden annesi yosunlara basıp düştü. Bu manzara Yinger ve diğer ikisini çok СКАЧАТЬ