Название: Kızıl Odanın Rüyası III. Cilt
Автор: Сюэцинь Цао
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-6862-36-4
isbn:
“Bu kuş ağaçlar çiçek açtığında da buraya gelmiş olmalı.” diye düşündü. “Şimdi söylediği şarkı da dökülüp giden çiçekler için bir ağıt. Sesinden anlaşılıyor. Ne yazık, kuşların dilinden anlayan Gongye Chang1 buralarda değil! Ne diyor diye sorardım ona. Kayısı ağaçları seneye yine çiçek açtığında buraya tekrar gelir mi acaba?”
Hülyaları kayalığın arkasında birden parlayıveren bir alevle bölündü. Kuş korkup uçuverdi. Baoyu de neredeyse kuş kadar ürkmüştü. Ateşin kısacık çatırtısından sonra öfkeli bir bağırtı geldi.
“Eceline mi susadın, Ouguan? Bu paraları ne cüretle Bahçe’de yakıyorsun! Seni hanımefendilere söyleyeceğim. Temiz bir dayak yiyeceksin!”
Baoyu neler olduğunu görmek için kayalığın diğer tarafına koştu. Yüzünde gözyaşı lekeleri olan Ouguan yere çömelmiş, elinde ateşle, için için yanan altın rengi ruh parasının kalıntılarına üzgün üzgün bakıyordu.
“Kim için bu?” diye sordu Baoyu. “Biliyorsun burada yakmaman lazımdı! Herhâlde ailenden birileri içindi? Bana adlarını söyle, bir kâğıda yazayım, çocukları gönderip bu işi doğru dürüst hallettireyim.”
Gelenin Baoyu olduğunu gören Ouguan dudaklarını sımsıkı kapadı ve hiçbir soru ona ağzını açtıramadı. Tam o sırada ona bağıran kadın, yüzünde sinsi bir zafer ifadesiyle hızla gelip kızı kolundan tuttu.
“Seni küçük hanımlara şikâyet ettim.” dedi kadın. “Çok çok sinirlendiler.”
Ouguan daha bir çocuktu. Küçük düşürüleceğinden çok korktu, çocukça direnmeye kalkıştı.
“Haddini aştığını söyledim.” dedi kadın. “Burada, dışarıda davrandığın gibi her istediğin şeyi yapamazsın. Burası farklı. Biz kural ve düzen isteriz.” Sonra Baoyu’yü işaret etti. “Efendi Bao bile kurallara uymak zorunda. Buraya gelip kuralları bozmaya kalkışabileceğini mi sanıyorsun? Olmaz! Artık korkmak için geç kaldın. Gel benimle, çık karşılarına!”
“Bu ruh parası değil.” dedi Baoyu aceleyle. “Bayan Lin için boş kâğıtları yakmış. Şikâyet etmeden önce dikkatli bakman gerekirdi!”
Çaresizliğinin arasında bir de Baoyu’nün gelişiyle Ouguan’ın dehşeti daha da artmıştı. Baoyu kendisini koruyunca kulaklarına inanamadı. Korkusu sürpriz bir memnuniyete dönüştü ve kendisini savunmak için cesaretini topladı.
“Evet, ruh parası olduğunu nereden çıkardın? Bayan Lin’in yazı kâğıdıydı.”
Ama kadın hiç umursamadı. Eğilip küllerin içindeki yanmamış parçalardan bir iki tane aldı.
“Benimle tartışmaya kalkma! İşte kanıtlar burada! Benimle görüşme odasına gelip kendin açıklayacaksın.”
Ouguan’ı kolundan tutup çekiştirdi ama Baoyu de öteki kolundan tutup, bastonuyla kadının eline vurdu.
“İstiyorsan kâğıtları onlara götür.” dedi. “Ben sana doğrusunu söyleyeyim. Dün gece rüyamda Kayısı Ağacı Ruhu bana geldi ve bir an önce iyileşmek istiyorsam ona ruh parası adamam gerektiğini söyledi. Benim evimden birinin değil de bir yabancının yapması gerekiyormuş. Kimsenin de haberi olmaması lazımmış. O kadar uğraşıp bu kızı bulduktan sonra sen görünce her şey boşa gitti. Hastalandığımdan beri ilk kez ayağa kalkmıştım. Şimdi tekrar hastalanırsam, bu senin kabahatin. Hâlâ onu götürmek istiyor musun? Git de gör onları, Ouguan. Şimdi söylediklerimi anlat onlara. Büyükannem geri dönünce ona olanları anlatacağım. Bu kadının bile bile sana engel olduğunu söyleyeceğim.”
Ouguan çok sevindi. Şimdi kendisi kadını çekiştirmeye başladı. Kadın elindeki kâğıt parçalarını yere attı ve yüzünde hastalıklı bir gülümsemeyle Baoyu’ye yalvardı.
“Bilmiyordum, gerçekten bilmiyordum. Eğer büyük hanımefendiye söylerseniz, benim için her şey biter.”
“Bu konuda konuşmazsan ona söylemem.” diye söz verdi Baoyu.
“Ama şimdi onlara anlattığım için Ouguan’ı getirmemi istediler.” dedi kadın. “En iyisi Bay Lin’in çağırdığını söyleyeyim.”
Baoyu biraz düşündü ve başını sallayarak onayladı. Kadın dediğini yapmaya gitti. O gittikten sonra Baoyu sorularına devam etti.
“Kimin içindi? Ailenden biri için olmadığından eminim. Gizli mi?”
Ouguan kendisini koruduğu için Baoyu’ye minnet duyuyordu. Onun anlayışlı biri olduğunu anlayarak daha fazla geri çeviremedi. Gözünde yaşlarla cevap verdi.
“Benim haricimde sadece iki kişi bunu biliyor. Sizin dairenizdeki Fangguan ve Bayan Bao’nın dairesindeki Ruiguan. Bugün olanlardan sonra sanırım siz üçüncü olacaksınız. Ama hiç kimseye söylemeyeceğinize söz verin.” Sonra ağlamaya başladı. “Ama yüzünüze karşı söyleyemem. Eve döndüğünüzde yanınızda kimse yokken, Fangguan’a sorun size anlatsın.”
Sonra Baoyu’yü merak içinde bırakarak kaçıp gitti. Bambu Evi’ne doğru yoluna devam eden delikanlı Daiyu’yü öncekinden daha zayıf buldu ama kız birkaç gün öncesinden çok daha iyi hissettiğini söyledi. O da Baoyu’nün zayıfladığını fark etti ve sebebini düşününce gözyaşı dökmeye başladı. Daha birkaç dakika konuşmuşlardı ki henüz nekahet döneminde olduğunu hatırlayarak evine dönüp dinlenmesi için ısrar etti; Baoyu de onu dinlemek zorunda kaldı.
Evine dönünce, Fangguan’a Ouguan’ın sırrını sormak için sabırsızlandı ama Xiangyun ve Xiangling uğrayıp yan odada Fang-guan ve Xiren’le hararetli bir sohbete girişti. Eğer yanına çağırırsa ötekilerin sorgulamaya başlayacaklarından korkup sabırlı olmaya karar verdi.
Kısa bir süre sonra Fangguan saçını yıkatmak için analığının yanına gitti ama kadının o suyla öz kızının saçını yıkamasına izin verdiğini öğrenince itiraz etti.
“Ne! Kızının yıkandığı suyu mu bana veriyorsun? Bütün aylığımı aldığın düşünülürse artıklardan daha fazlasını hak ediyorum herhâlde!”
Kabahatli olduğunu bilen kadın sinirle bağırdı.
“Seni nankör sefil! Oyuncuların geçimsiz olduklarını söylemelerine hiç şaşmamak lazım. Başlangıçta ne kadar iyi olurlarsa olsunlar, bu mesleğe başlayınca bozuluyorlar. Böyle çelimsiz bir yaratığın bu kadar cakalı olacağı insanın aklına bile gelmez. En iyisini istiyor hanımefendi! Ya hep ya hiç! İstediğini elde edemeyince de hemen sivri dilli oluyor! Eşini ısıran katır gibi!”
Sonra ikisi kapışmaya başladı. Xiren onları sakinleştirmek için birisini gönderdi.
“Kesin gürültüyü! Büyük hanımefendi evde yok diye kimse sesinin son perdesinden bağırmadan konuşamıyor mu?”
“Fangguan СКАЧАТЬ
1
Konfüçyüs’ün öğrencisi ve damadıydı; Çin efsanelerine göre kuşları anlama yeteneği vardı. (ç.n.)