Название: Kızıl Odanın Rüyası III. Cilt
Автор: Сюэцинь Цао
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-6862-36-4
isbn:
Güzel bir ilkbahar sabahı uykudan uyanan Baochai yatağının perdesini kaldırıp çıktı. Hafif bir serinlik hissetti ve oda kapısını açıp dışarı bakınca bunun nedenini anladı. Şafaktan önceki son saatte yağan sağanak toprağı tazelemiş, her yerdeki yosunları parlak bir yeşile bürümüştü. Tekrar içeri girdi, diğerlerini uyandırdı. Yıkanıp giyinirlerken Xiangyun yanaklarının kaşındığından şikâyet etti ve zaman zaman patlak veren egzamanın habercisi olduğundan korkarak Baochai’den yüzüne sürmek için altın kök tozu istedi.
“Son kalanı geçen gün Qin’e verdim.” dedi Baochai. “Çatık Kaş’ta çok var. Ondan biraz isteyecektim ama bu yıl yanaklarımda bir sorun olmayınca unuttum.”
Yinger’a gidip biraz istemesini söyledi. Kız tam çıkmak üzereyken, Ruiguan da Fangguan’ı görmek için onunla birlikte gitmek istedi. İki kız gülüp konuşarak Alpinia Park’tan çıktı.
Söğütlü Yol’da ilerlerken salkım söğütlerin altın ipliklerinin yeşile döndüğünü gördüler.
“Bu sepetçi söğüdünden bir şeyler örmeyi biliyor musun?” diye sordu Yinger, gülerek.
“Nasıl şeyler?” diye sordu Ruiguan.
“Küçük oyuncaklar ya da her türlü işe yarar şeyler. Bekle sen, birkaç dal koparıp küçük bir sepet yapayım. Yapraklarını da üstüne bırakayım ki içine rengârenk çiçekler koyduğumuzda güzel görünsün.”
O anda altın kök tozunu unuttu ve uzanıp yumuşak söğüt dallarından kopardı. Tutması için Ruiguan’a verdi, sonra tekrar yollarına devam ederlerken, bu dallardan küçük bir sepet örüyordu. Ara sıra durup yol kenarında büyüyen çiçeklerden bir iki tane koparıyordu. Sonunda kafes işi örülmüş, her yerinden dikkatle koruduğu yeşillikler fışkıran, saplı bir sepet çıktı ortaya. İçine çiçekler de doldurulunca çok güzel oldu. Ruiguan hayran kaldı.
“Ah Yinger, benim olsun mu?” dedi.
“Bunu Bayan Lin’e verelim.” dedi Yinger. “Geri dönerken biraz daha dal koparırız, hepinize aynısından yaparım.”
O arada iki kız Bambu Evi’ne gelmişti bile. Daiyu henüz sabah tuvaletini bitirmemişti. Sepeti görünce çok beğendi.
“Canlı bir sepet! Kim yaptı bunu?” diye bağırdı.
“Ben.” dedi Yinger. “Sizin için, küçük hanım.”
“Çok güzel bir şey bu!” dedi Daiyu eline alırken. “Demek herkes ellerinin ne kadar becerikli olduğunu boşuna söylemiyormuş.”
Biraz daha inceledikten sonra Zijuan’e, görebileceği bir yere asmasını söyledi.
Yinger önce nazikçe Xue teyzeyi sorup sonra altın kök tozu rica etti. Daiyu, Zijuan’den biraz paketleyip vermesini istedi.
“Bugün daha iyiyim.” dedi Daiyu paketi verirken. “Biraz yürüyüşe çıkmak istiyorum. Dönünce Baochai’e söyle, anneme saygılarını sunmak ve beni görmek için zahmet edip gelmesine gerek yok. Saçımı yapar yapmaz, annemle beraber ona uğrayacağız. Kahvaltımızı orada yapacağız. Küçük bir aile toplantısı olur!”
Yinger söyleyeceğine söz verip Ruiguan’ı almak için Zijuan’in odasına gitti ama Ruiguan, Ouguan ile hararetli bir sohbetin ortasında olduklarından gitmek istemedi. Yinger, Zijuan’e bir teklifte bulundu.
“Hanımın bizim eve gelecekmiş. Ouguan da bizimle gelip hanımını orada beklesin.” dedi.
“Çok iyi fikir!” dedi Zijuan. “Burada öyle çok yaramazlık yapıyor ki biraz uzaklaşmasına memnun oluruz!”
Sonra Daiyu’nün kaşığını ve yemek çubuklarını keten bir peçeteye sarıp Ouguan’a verdi.
“Al bunları da götür. Bari bir işe yara.” dedi.
Ouguan neşe içinde ikisiyle beraber yola koyuldu. Yine Söğütlü Yol’dan geçerlerken, Yinger söğüt dallarından kopardı, yakınlardaki bir kayanın üzerine oturup bir sepet daha örmeye başladı. Sonra Ruiguan’a altın kök tozunu götürüp geri gelmesini söyledi ama iki kız da Yinger’ın yaptığı işten öylesine büyülendi ki bir türlü oradan ayrılamadı. Yinger onları tehdit etti.
“Gitmezseniz yapmıyorum.”
“Haydi ama.” dedi Ouguan. “Ben de seninle geliyorum. Hemen gidip geliriz.”
Onlar fırlayıp gidince, Yinger örgüsüne devam etti. O sırada He ananın kızı Chunyan geldi, Yinger’ın ne yaptığını sordu. Onlar konuşurlarken kızlar geri döndüler.
“Geçen gün Xia teyzem seni yakaladığında ne kâğıdı yakıyordun?” diye sordu Chunyan, Ouguan’a. “Seni rapor edecekti ama Baoyu ona hata yaptığını söyleyince o da sesini çıkaramamış. Çok öfkeliydi. Gelip her şeyi anneme anlattı. Bunca zaman dışarıda tiyatro ekibiyle yaşarken onu kendine düşman edecek ne yaptın ki?”
“Hiçbir şey yapmadım.” diyerek burun kıvırdı Ouguan. “Çok açgözlü olduğu için bütün bunlar. Eskiden olduğu gibi benden para sızdıramıyor da ondan. Her şey bir yana, son iki yıldır dışarıda bizimle çalışırlarken onun ve diğerlerinin bizden alıp evlerine götürdükleri o yiyecekleri bir düşün! Bir iş verecek olsak kıyameti koparıyorlar. Biliyorsun sen de!”
Chunyan güldü.
“O benim teyzem. Başkalarının yanında onu eleştiremem. Ama bir zamanlar Baoyu’nün dediği gibi, ‘Bir kız evlenmeden önce paha biçilmez bir inci gibidir ama bir kere evlendi mi inci ışıltısını kaybeder ve kusurla dolar; yaşlı bir kadın olunca da artık incilik hâli kalmaz, haşlanmış balık gözüne döner. Nasıl oluyor da aynı kişi hayatının farklı dönemlerinde bambaşka üç kişi olabiliyor?’ O zaman yine her zamanki gibi saçmaladığını düşünmüştüm ama söylediklerinde haklılık payı varmış. Diğer aileleri bilmem ama annem ve teyzem için doğru bu. Yaşlandıkça, paradan başka bir şey düşünemez oldular. Aynı evde beraber yaşarken, para getireceğimiz bir işimizin olmadığından şikâyet edip dururlardı. Sonra bu Bahçe yapıldı, ben de burada çalışmak için seçilen şanslılardan biri oldum, hem de Kızıl Neşe Avlusu çifte şans oldu. Artık beni doyurmak zorunda kalmamalarının dışında, her ay maaşımdan artırdığım dört beş yüz sikkeyi de alıyorlardı. СКАЧАТЬ