İdikut Roman. Ahmetcan Aşiri
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу İdikut Roman - Ahmetcan Aşiri страница 7

Название: İdikut Roman

Автор: Ahmetcan Aşiri

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6494-46-6

isbn:

СКАЧАТЬ senin baban değilim! dedi hiddetle.

      Bavurçuk, babasının rahmet ve şefkatini değil, katilin cezasını vermesini bekliyordu. Babasının ne düşündüğü belli oldu. Ne olursa olsun Bavurçuk, babasından vazgeçmedi ve ebediyen vazgeçmeyecekti. Ama Bavurçuk kendi derdini, babasının izlediği yolun halkı çıkmazlara sokacağını anlatmaya çalıştı.

      – Sözümü reddetme baba! Bu benim seninle son görüşmem ve son sözümdür. Ben kendimi bir aslan olarak görürüm. Sana göre benim boynumda zincir vardır. Ama bunu kalbim asla kabul etmez. Bu bir gerçek. Herkesin sığınacak bir kutsal ağacı olurmuş, seninki karaağaç, rahmetli annemin ise ceviz ağacı… Evet, benim ağacım ise halktır. Ben ona sığınırım… Ben intikam almaya, kin beslemeye gelmedim. Seninle devlet davası gütmeyi kendim için bir noksanlık görmüyorum. Sen beni affetmeyeceksin, bunu biliyorum. Halk senden neler beklemişti, biliyor musun? Bilmiyorsun. Hatalarını, kusurlarını düzeltmezsen bu halk seni asla bağışlamaz. Sen bu devletin kötü bir rehberi olduğunu hiç düşündün mü? Her şeyi fenalığa dönüştürmüşsün. Devlet içinde asalak beyler çoğalmış.

      Bavurçuk Art Tekin’in sözünü hiç dinlemeyen İyen Tömür onun sözünü kesti.

      – Benim değersiz cevherim Tarkan’ı gördün mü?

      – Gördüm, onu öldürdüm.

      Buna inanmayan İyen Tömür bir kahkaha attı, gözlerinden yaş geldi.

      – Ha ha ha! Pah! Pah! Onun gibi bir aslanı öldürmüş! Bu lafına hiç inanmam. Hepsi yalan! Hepsi boş laf! Ancak, Kıtan’dan kaçıp geldiğin doğru. Kan döküleceği de doğru.

      Bavurçuk Art Tekin kendini tuttu.

      – İnsan için tac giymek şart değil. Evet, sen onun farkında değilsin. Halbuki namus ve vicdan sahibi olmak, millete karşı kendi sorumluluğunu bilmek şarttır. Ben rehine verildim. Bu benim için hakaret. Kaçtığım doğru! Onlara direnebilen gücümüz, ordumuz var. Bundan böyle Kıtan, İdikut’un düşmanıdır. Sen artık Kıtan’la teke tek savaşacaksın… Şimdi çağır! Zindancıbaşını çağır!

      İyen Tömür sustu ve ona baktı, sonra zindancıbaşını çağırdı. Adam sallana sallana girdi ve kazan gibi göbeğine ellerini koyup, ciddi bir tarzda emir bekledi.

      – Bavurçuk’un el ve ayaklarını bağla! Götürüp Zindana at! Yarın halk önünde darağacına çekilsin! Ben de göreceğim, ben olmadan öldürmeyin. Bu çok tehlikeli bir hain! Dikkat et! Kaçmasın!

      – Baş üstüne! Emrinizi yerine getireceğim! dedi zindancıbaşı el bağlayıp. Adamın suratı karardı. Gözakı, ölmüş öküzün gözü gibi büyüdü ve neredeyse yuvasından çıkacak gibi oldu.

      – Yürü, önüme düş! diyerek Bavurçuk’un arkasına geçti.

      – Baba! Babacığım! dedi Bavurçuk Art Tekin ve dışarı yürürken rol yapar gibi durup arkasına döndü, babasının bu fermanını kabul etmiş gibi göründü. Atay Salinin fikriyle Bavurçuk Art Tekin’in fikrinde bir benzerlik yaşandı.

      – Ne yazık ki ölümümü üstadım göremeyecek, askerlerim göremeyecek, görselerdi, ne güzel olurdu.

      İyen Tömür, bir elini altın kemerine dayayıp perişan bir halde nereye bakacağını bilemeden şaşkın bir halde kaldı. Odaya bir sessizlik çöktü. Bu sükûnet sanki hakikatin üstünlüğünü ilan ediyormuş gibi geldi ona…

      Ertesi gün Beşbalık’ta bunaltıcı bir hava vardı. Bavurçuk Art Tekin’in ellerine kelepçe ve ayaklarına pranga takılmıştı. İki cellât onu sürükleyerek geliyordu. Bavurçuk Art Tekin’i görmek için Beş-balık sokaklarında ve şehir surlarında büyük bir kalabalık oluşmuştu. İşte infaz vakti geldi. İyen Tömür halkın önüne çıktı. Bavurçuk Art Tekin, kara bulut gibi gelmekte olan askerleri gördü. Öleceğim diye ağlamadı, aksine sevincinden gözlerine yaş doldu. Askerlerin önünde Atay Sali geliyordu. Onlar ipleri sarkmış darağacını kuşattılar. Askerlerin zırh, miğfer, kılıç, mızrak, kalkan ve baltaları güneş ışığında parlıyordu. Bindikleri atlar huysuzlanıp, başlarını silkeleyip, kişneyip, yerinde oynayıp duruyordu. Bunlar neden buradalar? Bu olay İyen Tömür’ü telaşa düşürdü. Ama bunun sebebini Bavurçuk’u idam ettikten sonra soruşturmayı uygun buldu. O başını salladı. Zindancı başı biraz öne çıkıp endişeyle bekleyen halkın önünde fermanı okudu.

      – Kutlu İdikut İyen Tömür’ün fermanı! diye okumaya başladı ve herkesin yüreğine korku saldı, yüksek sesle okumaya devam etti.

      – Kıtanlardan kaçan hain, İdikut’un tarkanını öldüren katil Bavurçuk Art Tekin darağacına çekilip cezalandırılsın! dedi ve biraz durakladıktan sonra imza ile ferman sahibini okuyuverdi.

      – İmza, İdikut İyen Tömür.

      Ortalık derin bir sessizliğe büründü. Herkesin gözü Bavurçuk Art Tekin’e dikildi. Başına miğfer, üzerine zırh giymiş İki cellât gelip Bavurçuk’un ellerindeki kelepçe, ayaklarındaki prangayı boşalttı. Kaçmasını önlemek için boynuna kement geçirdi. Başını bir kara tahtaya soktu. Bavurçuk Art Tekin birden haykırdı, – Elimde sesli ok ve yayım yok! Varsa bana verin, ne olur! Kendi kendimi hedef alacaktım. Atmıyor musunuz? dedi mağrur halde askerlerine.

      Askerler bu defa da Bavurçuk Art Tekin’in fermanını dinlemedi. Bu yüzden Bavurçuk Art Tekin kendi kendini öldüremedi. Aksine onlar nice bin ok ve yayla İyen Tömür’ü hedefe aldılar.

      – Kutlu Yiğit! Bavurçuk Art Tekin! İdikut Bavurçuk! diye haykırdı askerler.

      Bavurçuk Art Tekin’in başına geçirilmiş kara bir maske vardı, etrafında neler olduğunu göremiyordu. O sadece sesli ok ve yayın ıslığını duydu ve endişeye kapıldı. Kendisinin keşfettiği sesli ok ve yay kendi yüreğini delmedi, acı vermedi. “Kimi hedef aldı acaba?” diye merak etti. Boynundaki kement ve yüzünü kapatan maskeyi birisi çözdü.

      – Hemen, şimdi! diyen sesten bu kişinin üstadı Atay Sali olduğunu anladı.

      – Kim öldü?

      – İyen Tömür! İdikut!

      Bavurçuk Art Tekin’in vücudunu bir titreme kapladı, sonra çocuk gibi sesini koyverdi ve ağlamaya başladı.

      – Ah babam! Onu neden öldürdünüz?

      – Halkın hükmü böyle! dedi Atay Sali ve onu çocuğu gibi bağrına bastı, kıvırcık saçlarını okşadı

      – Bundan böyle senin baban da annen de halktır! diyerek teselli etti.

      Ötede bir yerde, ıslık çalan okun isabet ettiği İyen Tömür uzanmış yatıyordu. Yanında kimse yoktu. Bavurçuk Art Tekin titreyen ayaklarıyla oraya, babasının cesedi yanına adım adım yaklaştı, açık kalmış gözlerini usulca kapattı. Cesedini yavaşça kaldırıp kucağına aldı ve hasretle yüzünü onun yüzüne değdirdi, bağrına sıkıca bastı. Yaş dolmuş gözlerini yumdu. Üç dört asker gelip darağacını ateşe verdiler. Zindancıbaşı askerlere uzun uzun yalvardı, yakındı, feryat etti, sonra sesi kesildi.

      Atay СКАЧАТЬ