Название: İdikut Roman
Автор: Ahmetcan Aşiri
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-6494-46-6
isbn:
– “Babanın evladı olmaktansa vatanın evladı ol.” diye bir söz vardır, vatan ve halk için hizmet kılmak bizim görevimizdir. Sen bana güvendiysen asla ihanet etmeyeceğim! dedi Bavurçuk Art Tekin.
– Evet! Senin böyle diyeceğini biliyordum, şehzadem! dedi rahip.
Bavurçuk Art Tekin Turfan’da bir ay içinde yeniden kurmuş olduğu ordudaki askerlerinin hepsinin sadadakatine inanmadı. Bu durum askeri talim sırasında belli oldu. Bu durum prensi endişeye sürükledi.
“Bavurçuk Art Tekin kaçaktır. İki devleti savaşa sokacak. Babasından tahtı söküp alacakmış! Kıtan’a karşı savaşmak mümkün değil! Bu tekin bencil! Han babasını mahcup etti! Ona pek güvenmeyiniz !” gibi dedikodu ve sözleri duydukça öfkesi arttı. Askerlerine talim verirken, savaş sanatını öğretirken onlara sordu.
– Bana güvenmeyen kimdir?
– Ben! diye bir asker safın önüne çıktı.
– Ben sana güvenmiyorum şehzadem!
Bavurçuk Art Tekin’in duruşu hiç değişmedi.
– Daha kim var? diye sordu.
Kimseden ses çıkmadı. Bavurçuk Art Tekin ıslık çalan ok ve yayını alıp, – Bu oku kime ve neye fırlatsam siz de hiç tereddüt etmeden ona ok atınız. Bunu bana gösterdiğiniz sadakat olarak kabul ediyorum! dedi.
Bavurçuk Art Tekin, Atay Sali’nin bindiği ata doğru ok attı.
– Ya siz? Neden bakıp duruyorsunuz? diye bağırdı Bavurçuk Art Tekin.
– Sen neden atmıyorsun? diye bağırdı kendine güvenmeyen o askere.
O asker ata ok atamadı, ata kıyamamıştı. Bavurçuk Art Tekin, emrine baş kaldıran bu askerin kellesini uçurdu.
– İstirahat ediniz! Yarın yine Yargol kenarında sesli ok ve yay talimine devam edeceğiz! dedi ve onları uyardı.
– Bundan böyle emrime uymayan ve isyan edenlerin akıbeti ölümdür!
– Baş üstüne! Emrinizi yerine getireceğiz! diye bağırdı askerler hep birden.
Prens, Tanrıdağ tepesinde askerî talim düzenledi. Yanına binecek bir at getirdiler, ama ona binmedi. Kundurasıyla taş ve kumlara ayak basarak, başını dik tutup, sakin adımlarla dağa doğru yürüdü. Yürürken karızlardan4 birinin içine inip buz gibi soğuk tatlı sudan doya doya içti ve oradan çıkıp yoluna devam etti.
Turfan’da tam bir ay rüzgârlı geçmişti. O gün sabahleyin rüzgâr kesildi. Şehir tabiatın hışmından kurtuldu. İdikut halkı, yer altı evlerinden yavaş yavaş çıkmaya başladılar. Kapı ve pencereleri açık kalmış evlerine girdiler, çoluk çocuklarıyla beraber sevinçlerinden adeta bayram ettiler. Kutsal Turfan, Astana, Karahoca şehirleri şafak ışığında bambaşka bir güzelliğe büründü. Tanrıdağ tepelerinde savrulup oynayan kumlar durdu ve şimdi onlar güneş ışığını emerek uyuyor gibi yatıyordu. Öğle vaktinde toprak ateş kesildi ve Tanrıdağ ateşdağına dönüştü, sanki kumlar ufacık birer kömür ateşi gibi yanmaya başladı. Bu Turfan’da beklenen aşırı sıcak günlerin işaretiydi.
Bir gün sabahleyin Atay Sali, Bavurçuk’un yanına geldi. Bavurçuk üstadını sıcak bir selamla karşıladı ve onun bu vakitte mabedini bırakıp buraya gelmesinin mutlaka bir sebebi olduğunu düşündü.
– Şehzadem, şehzadem! diye etrafına bakındı rahip, – Ordusuyla beraber Beşbalık’tan gelmiş!
– Kim o? diye sordu Bavurçuk endişeli bir tavırla ve elini üstadın omzuna koydu.
– Söyle, kimmiş o?
– Yeni baş Tarkan! Yangıntar!
Bavurçuk biraz sakinleşip
– Demek ki, burada casuslar var. Onlar benim geldiğimi ve ordu kurmakta olduğumu duymuş!
– Evet şehzadem! İyen Tömür’e bu haberi aktaranlar var. Muhterem şehzadem, Yangıntar seni öldürecek mi? Yoksa elini ayağını bağlayıp götürecek mi? Seni götürürse beni de götürüp darağacına çekecek galiba? dedi rahip.
Bavurçuk Art Tekin sükunetini korumaya çalışarak, – Üstadım, sabretmen gerek! diye cevap verdi.
– Yeni askerler sana tam baş eğmedi, bunu biliyorum! diye mukabele etti rahip.
– Üstat! Ben hepsini biliyorum. Neticede askerleri kendime riayet ettireceğim. Şimdilik onlar beni, ben onları denemek aşamasındayız! dedi Bavurçuk.
– Evet! Şimdi ben ne yapacağım? dedi Atay Sali ve ellerini bağlayıp bir emir bekliyormuş gibi durdu.
– Sen, Hayır İhsan Mabedine git. Gelenler beni sorarsa askerlerle beraber Yargol sahilinde olduğumu söyle. Yangıntar isterse benim yanıma gelsin!
– Peki, öyle söyleyeyim şehzadem! diyerek rahip ibadethaneye doğru gitti.
Bavurçuk Art Tekin, Turfan-İdikut surlarının dışında üzüm, şeftali ve kayısıyla bezenmiş bahçeli güzel bir evde oturuyordu. Evde üstüne zırh, başına miğfer giydi. Atay Sali’nin hediye ettiği, kılıfı altın ve renkli mücevherlerle bezenmiş, adeta bir sanat eseri olan kılıcını yanına bağladı. Yanısıra güzel yapılmış sadağını astı. Ok ve yayını aldı. Coşkulu adımlarla avluya çıkıp atına bindi. Yalkundağ tepesindeki mabet harabelerinde, Kumdağ’da, karız vadilerinde, Bezeklik mağaralarında yaşamakta olan, Tuyuk Bin Evleri, yani Buda mağaraları altından akan ırmak kıyısında çadır kurup bekleyen askerlerini toplayıp onları Yargol çarşısına götürdü.
Şehzade bugün askerlerini bir kez daha denedi. Şehzade, topladığı bu askerlere Yargol altındaki büyük nehir sahilinde, çalılar arasında, mağara üzerinde bir birleriyle kılıç kullanma ve mızrak atma talimine başladı. Sonra atlarından inip birebir dövüşme talimine geçtiler. Derken İdikut hakanının gönderdiği Yangıntar Tarkan az sayıda askerle geldi.
– İdikut askerleri! Biraz istirahat edin! Hepiniz çalılardan çıkıp Yargol tepesinde sıraya geçin! diye emir verdi Bavurçuk Art Tekin. O Yangıntar’a selam vermeden kendi askerleri önünde tepeye çıkıp, at üzerinde mağrur bir edayla durdu. Askerler hemen sıraya dizildi. Bavurçuk Art Tekin Beşbalık’tan gelen askerler ile başlarındaki kişiyi tanıtmadı. Oldukça yüksek bir ata binen kısa boylu bir bey atını şehzadenin önünde ileri geri koşturup, sonra durdu.
– Bu zatı âlileri kutlu İdikut İyen Tömür tahtının paha biçilmez cevheri, Tarkanı! diye övmeye başladı.
Tarkan, atta kibirli bir şekilde oturarak Bavurçuk’a aşikâre sövmeye başladı.
– Ben âli zat kutlu İyen Tömür’ün kutsal fermanıyla geldim. Bavurçuk Art Tekin âli zatın gönlünü СКАЧАТЬ
4
Yer altından akan ırmak, pınar suyundan oluşan dere.