Bir Pişmanlık Bir Ümit. Beksultan Nurjekeuli
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Bir Pişmanlık Bir Ümit - Beksultan Nurjekeuli страница 23

Название: Bir Pişmanlık Bir Ümit

Автор: Beksultan Nurjekeuli

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6494-51-0

isbn:

СКАЧАТЬ Ne olursa olsa sarışın ihtiyar gürültü koparmadan bir şeyler söylemeliydi.

      “İşsiz kaldıysa şikâyet edebilirsin. Babanın altında atı, elinde işi var. Bir şey kaybetmedi.”

      “Söylediklerine bak! Yayladan kovman ceza değil iyilik, öyle mi? Tabi, tabi. Kabi’yle ikinizin hilenizin haddi var mı ki?”

      “Kabi’yle ikimizin hilesi sana eziyet çektiriyorsa bizden kurtulmanın yolunu söyleyebilirim. En kolayı hakkımızda şikâyet dilekçesi yazar ilçeye gönderiverirsin. Görev, görev derken akrabalara düşman olduk. Bundan kurtarırsan sadece şükran borçlu oluruz.”

      “Ne acı! Zavallımın durumu, kimselerin bulunmadığı yere bırakılan şu iki ihtiyardan daha betermiş de bilmiyormuşuz!”

      “Nasıl dalga geçmek istersen, öyle dalga geç! Benim yerimde olsaydın sen de aynısını yapardın. Halkın başında olunca halkın gönlünü hoş etmek istersin. Doğrusunu istersen ben Kabi’ye akraba olduğu için destek olmuyorum. Bunun iyi yönü dediğimi aynen yerine getirmesidir. Hiçbir zaman kötülük düşünmez, çelme atmaz. Yetişemediğim işleri kendisine güvenir, devrederim. Diğerleri gibi bahane aramaz, ensesini kaşıyarak gidip yapar. Yazın ekinle uğraşırken hayvanlarla ilgilenme işinde buna güvenirim. Millet aslında Kabi’nin bana destekçi olduğunu bilmiyor, benim onu desteklediğimi düşünüyor. Millet araya fitne sokmak için, beni kötü göstermek için konuşuyor. Her şeyden haberim var ama hangi birinin ağzını kapatayım?”

      “Akıllım bana bak. Başkasını istediğin gibi yönetebilirsin, ona karışmam. Sen bana şu ihtiyarları atlardan neden uzaklaştırdığı söyle! Neden uzaklaştırdığını biliyor musun? Ya da unuttun mu?”

      “Sok, sokabildiğin kadar!” Botaş kafasını salladı. Kameş’in tuttuğunu koparan huyuna hem hayran kaldı, hem de sinirlendi.

      “Kızınızı susturmayacak mısınız?” der gibi Mamet’le Batjan’a şikâyetçi gözlerle baktı.

      “İfademi alan hâkim gibi maşallah! Bilmek istersen söyleyeyim. Doru atı öldürdüğü için uzaklaştırdım. Atı Kabi’nin öldürdüğünü de biliyorum. Ancak milletin diline düşmeden kardeşinin suçunu ağabeyinin üzerine attım.”

      “Attan uzaklaştırmayıp bedelini ödetsen olmaz mıydı?”

      “Kendine sert davranmazsan başkasına laf dinletemezsin. Kabi’nin görevine devam edebilmesi için ağabeyine sert davrandım, kabul ediyorum.”

      “İşini elinden alman görevinle ilgiliymiş, onu anladık. Peki, evindeki gelinini, Torsan’ın boşboğaz oğluyla baş göz etmek istemeni nasıl izah edersin?”

      Botaş’ın gerçekten sıkıştığı bu sefer yüzünden belli olmuştu: Rengi değişmiş, gözlerini kırpıp duruyordu. Sürekli kapı tarafına bakarak Jamihan duyar diye sıkıldı.

      “Gelinle ilgili Kabi’yle konuşmuştum.” dedi, suçunu itiraf ederek hırlayan sesiyle. “Amacımız nabız yoklamaktı, sonuçta kavga ederek ayrıldık. Bunun gizlenecek saklanacak bir tarafı yoktur. Jamihan, daha genç bir kadındır. Böyle hayatı boyunca kayınpederi ve kayınvalidesi ile kalırsa ne iyi, ancak yarın öbür gün biriyle evlenerek onları terk etmek isterse hangimiz engel olabileceğiz?”

      “Neden engel olamayacak mışız? Ben hayattayken ihtiyarları bırakıp evlenmek istesin de göreyim!”

      Kameş’in söyledikleri hoşuna gitmeyen Botaş sinirli gözlerle baktı ve konuşmasına devam etti.

      “Sonuçta gidecek olduktan sonra bence gelinin şimdi gitmesi daha iyidir. Sonra Şegen büyüyünce birbirlerine iyice alışırlar, ne kadın çocuğu bırakmak ister, ne de çocuk annesinden ayrılmak ister. Satim’i artık görüp görmeyeceğimiz belli değildir. Hayat devam ediyor. Bundan sonraki tek sevinç kaynağımız Şegen değil midir? Ben bu düşüncedeyim. Geçen sefer işte bunları dile getirmeyi denemiştik. Evden mi kovulduk, yoksa kendimiz mi kaçtık anlamadım? Sonu kavga dövüşe dönüşünce çok şükür kendimizi zor da olsa kurtarabildik.” Gülmek istedi. Ancak rahat rahat gülmeye cesaret edemeyip iki omzunu sarsmakla yetindi. Gözleriyle Mamet’i yokladı. İhtiyar sessizce oturmaya devam edecek gibiydi. Demek ki buna katılıyordu. Kabi gülümseyerek çenesini sıvazladı. Kavga çıkmadığına sevinmişti.

      “Allah, belim!” diyen Batjan, eliyle belini tutarak yerinden kalktı. “Jamihan nerede kaldı? Çayı hızlandırsın. Şırakay su hazırla, ellerini yıkasınlar.”

      “Ekin olgunlaşmak üzereymiş.” dedi Botaş, Mamet’e bakıp. Deminden beri hiç tartışma yaşanmamış gibi samimiyetle konuştu. “Çaydan sonra Kabi, üçümüz harman için yeni bir yer bakalım. Geçen seneki harman, akıtma oluğunun oradaydı, yağmurda az kalsın buğdayı götürüyordu. Bizi çok uğraştırmıştı. Bu sene biraz yüksek yer ayarlasak diyorum. Dönünce yanına dört beş adam gönderirim. Kendin göz kulak olur, güzelce harman yaptırırsın. Harmanlama işi bitene dek harmanın patronu sensin.”

      Mamet ses çıkarmadı. Evdekiler onun ses çıkarmamasına sevindi. Sadece Kameş içinden “Yalaka!” dedi Botaş için, ancak yüzüne karşı bir şey söylemedi.

* * *

      Keçe evin içi alacakaranlık, lamba evi çok az aydınlatabiliyordu. Lambanın dibinde, sırtıyla karşı duvarın ışığını engelleyen Jamihan, Şegen’in gömleğine yama vuruyordu. Karanlık duvar tarafında, büyük iki katlı keçenin üzerine döşenen yatakta Şegen’i ortalarına alan Mamet’le Batjan yatıyordu. Yatar yatmaz uyuma alışkanlığı olmayan çocuk, babaannesi ile dedesine değişik sorular soruyordu.

      “Kabi amcam Kameş halamdan neden korkuyor? Gücü yetmiyor mu?”

      “Korkmuyor, saygı duyuyor. Erkek adam, aklında bulunsun, kız kardeşine hiçbir zaman güç kullanmaz. Ayıp olur.”

      “Benim kız kardeşim kimdir?”

      Hemen ne diyeceğini bilemeyen Batjan, az bekledikten sonra cevap verdi:

      “Şırakay’ın büyük kızları abla, küçük kızları kız kardeş olurlar.”

      “Ya oğulları?”

      “Her iki oğlu da senden büyüktür. Amankeldi ile Yeskeldi sana ağabey olur.”

      “Ben kime ağabey oluyorum?”

      “Sen…” Batjan yine sustu ve duyulur duyulmaz sesle derin bir nefes aldı. “Az önce söyledim ya, Şırakay’ın küçük kızları sana kız kardeş olur diye. Sen de onlara ağabey oluyorsun.”

      “Peki büyük kızlarına?”

      “Onlara kardeşsin.”

      “Bübiş benim neyim olur?”

      “Salima’nın kızı mı? Allah iyiliğini versin, o senin arkadaşın. Yaşça yakın olan insanlar birbirlerine arkadaş olurlar.”

      “Senin arkadaşın kim?”

      “Benim arkadaşım, işte senin öbür tarafında yatıyor.”

      “O, СКАЧАТЬ