Название: Kırgızca Türkçe Deyimler Sözlüğü
Автор: Анонимный автор
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-6981-35-5
isbn:
bir közü bir közünö coo (БИР КӨЗҮ БИР КӨЗҮНӨ ЖОО) [bir gözü bir gözüne düşman] Kimseye güvenilmez, herkes birbirine düşman, durum çok tehlikeli!: “Bir közü bir közünö coo bolgon zamandı da kördük.” -O-A. (Herkesin birbirine düşman kesildiği zamanı da gördük.); “Al zamanda adamdardın arasında çıkkınçılar köp bolgon, bir közü bir közünö coo mezgil ele.” -O-A. (O dönemlerde insanlar arasında hainler çoktu, kimse birbirine güvenmezdi.)
bir közü ekinçi közünö coo (БИР КӨЗҮ ЭКИНЧИ КӨЗҮНӨ ЖОО) [bir gözü ikinci gözüne düşman] bk. bir közü bir közünö coo.
bir közünön kan, bir közünön caş al- (БИР КӨЗҮНӨН КАН, БИР КӨЗҮНӨН ЖАШ АЛ-) [bir gözünden kan, bir gözünden yaş almak] Ağır ceza vermek, anasını ağlatmak: “Uulunun uurulugun karmagan enesi anın bir közünön kan, bir közünön caş aldı.” -O-A. (Oğlunun hırsızlık yaptığını öğrenen annesi, onu çok ağır cezalandırdı.)
bir kubarıp, bir bozor- (БИР КУБАРЫП, БИР БОЗОР-) [bir ağarıp bir bozarmak] bk. bir bozorup, bir kızar-.
bir künçö körünbö- (БИР КҮНЧӨ КӨРҮНБӨ-) [bir gün kadar görünmemek] Sıkıntılar unutulmak, rahatlamak: “Kuruluştar bütüp ketse, kıynalganıbız bir künçö körünböyt.” -KA4. (İnşaatlar biterse, sıkıntılarımız unutulur, rahatlarız.)
bir moyun (БИР МОЮН) [bir boyun] Boynu kısa: “Eerdin moyunu kıska bolso, bir moyun adamday körünüp kalat.” -AA3. (Eyerin kaşı kısa olsa, boynu kısa kişi gibi görünür.)
bir nokotu cetpeyt (БИР НОКОТУ ЖЕТПЕЙТ) [bir nohutu yetmez (eksik)] bk. bir şarigi cetpeyt.
bir ookum (БИР ООКУМ) [bir müddet] Bir müddet, bir süre, belli bir zaman: “Ataganat, til bütsö silerge bir ookumga!” -K-K1. (Keşke konuşabilseydiniz bir müddet!)
bir ooz (БИР ООЗ) [tek ağız] Biraz, bir iki, birkaç (söz, laf): “Bir ooz aytar sözüm bar.” -BF. (Diyecek birkaç sözüm var.); “Eñ bolbogondo apama bir ooz aytayın.” -KA1. (Hiç olmazsa anneme bir iki kelimeyle söyleyeyim.)
bir ooz bol- (БИР ООЗ БОЛ-) [tek ağız(lı) olmak] 1. Birlikte olmak, beraberlik içinde olmak, birbirini desteklemek: “Baarıñ bir ooz bolsoñor / Coo batıngıs köpsüñör.” -Mendirman. (Hep birlikte olursanız / Düşmanın cesaret edemediği toplumsunuz.) 2. Bir araya gelmek, anlaşmak, aynı görüşü savunmak: “Ekööbüz baarı bir bir ooz bolo albaybız.” -ÇA1. (İkimiz zaten anlaşamayız.)
bir oozdon (БИР ООЗДОН) [bir ağızdan] 1. Hep bir ağızdan, hep beraber: “ `Aytmatovdun özbek adabiyatı menen madaniyatına tiygizgen taasiri zor` – dep bir oozdon aytışkan ele.” -AA5. (“Aytmatov’un Özbek edebiyatı ve kültürüne büyük etkisi var.” diye hep bir ağızdan söylemişlerdi.) 2. Oy birliğiyle: “Bir oozdon kabıl aluu.” (Oy birliği ile kabul etmek.)
bir oozduu (БИР ООЗДУУ) [tek ağızlı] 1. Birlikte olan, beraberlik içinde olan, birbirini destekleyen. 2. Bir araya gelen, anlaşan, aynı görüşü savunan.
bir pasta (БИР ПАСТА) [bir anda] Hemen, çabucak, kısa zaman içinde: “`Bir pasta kelip kal` – dep telefon çaldı.” ( “Hemen geliver!” diye telefon etti.)
bir sırduu (БИР СЫРДУУ) [tek sırlı] Ağırbaşlı, sakin: “Aytolkunga küyöösünün bir sırduu ekendigi cagat.” -KTS. (Aytolkun, eşinin ağır başlılığını seviyor.)
bir sözdüü (БИР СӨЗДҮҮ) [tek sözlü] Dürüst, gerçeği söyleyen, güvenilir: “Bir sözdüü cigit eken, aga işenseñ bolot.” -O-A. (Dürüst bir gençmiş, ona güvenebilirsin.)
bir şarigi cetpeyt (БИР ШАРИГИ ЖЕТПЕЙТ) [bir bilyesi yetmez (eksik)] Geri zekâlı: “Senin bir şarigiñ cetpeyt okşoyt, uşunday da iş kılabı?” (Geri zekâlı mısın sen, böyle de iş yapar mı insan?)
bir şoykondun içinen çık- (БИР ШОЙКОНДУН ИЧИНЕН ЧЫК-) [bir sorunun içinden çıkmak] bk. birdin içinen çık-.
bir taman col (БИР ТАМАН ЖОЛ) [bir taban yol] Patika, çığır, keçi yolu: “Andan da kızıgı, tömön karay bir taman col ketiptir.” -AT2. (Daha ilginç olan şey, aşağıya doğru bir patika gidiyormuş.)
bir tıyınça körbö- (БИР ТЫЙЫНЧА КӨРБӨ-) [bir kuruş kadar görünmemek] Bir kuruşluk değer göstermemek, önemsememek, değer vermemek, göz ardı etmek,: “Bizdin kılgan araketibizdi, alar bir tıyınça da körüşkön cok.” -O-A. (Bizim gösterdiğimiz çabalara bir kuruşluk değer vermediler.)
bir tıyınga turbagan (БИР ТЫЙЫНГА ТУРБАГАН) [bir kuruşa değmeyen] bk. beş tıyınga turbagan.
bir toguz (БИР ТОГУЗ) [bir dokuz] Hediye olarak verilen veya ceza olarak ödenen dokuz tane hayvan: “Eñ az bolso bir toguz tölöyt.” -CT. (En az dokuz hayvan ödeyecek.)
bir uuç (БИР УУЧ) [bir avuç] Bir avuç, çok az, az sayıda: “Orusiyanın cer caynagan eline salıştırganda kırgızdar bir uuç gana el.” -CT. (Rusya’nın kalabalık nüfusuyla karşılaştırdığımızda Kırgızlar bir avuç millet.)
bir uuç söök (БИР УУЧ СӨӨК) [bir avuç kemik] 1. esk. Kız çocuk. 2. Küçücük: “Bir uuç söök bolup kiçireyip ötö karıgan tayakesinin kara sepkil baskan, akılduu cüzünö ıntaa koyup, kütüp tiktep kaldı.” -TK. (Eriyerek küçücük kalan yaşlı dayısına, onun çilli, zeki yüzüne dikkatlice bakarak bekliyordu.)
bir ünü köktö, bir ünü cerde bol- (БИР ҮНҮ ҮКӨКТӨ, БИР ҮНҮ ЖЕРДЕ БОЛ-) [bir sesi gökte, bir sesi yerde olmak] Yürek acısını çekmek, çok üzülerek ağlamak: “Calgız kızınan acıragan beçara enenin bir ünü cerde, bir ünü köktö.” -TS1. (Tek kızını kaybeden zavallı anne, ağlayıp sızlıyor.)
bir-birine taş ırgıt (БИР-БИРИНЕ ТАШ ЫРГЫТ-) [birbirine taş atmak] Birbiriyle düşman olmak, karşı olmak.
birdi birge ur- (БИРДИ БИРГЕ УР-) [biri bire vurmak] Kurnazlık yapmak, kandırmak: “Birdi birge urup köngön kuular dalaydı aldaşıp, puldarın kımbatka baalaşıp eçendi sızdatat.” -ZB. (Kandırmaya alışan kurnazlar, СКАЧАТЬ