Kırgızca Türkçe Deyimler Sözlüğü. Анонимный автор
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Kırgızca Türkçe Deyimler Sözlüğü - Анонимный автор страница 47

Название: Kırgızca Türkçe Deyimler Sözlüğü

Автор: Анонимный автор

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6981-35-5

isbn:

СКАЧАТЬ alat.” -KK. (Sultanalı, zorluk içinde kalan zavallıya acıyıp, onu evinin yakınına taşıdı.) 2. Fakirlik, yoksulluk içinde yaşamak: “Başkalar emne, balası, mal-canı cok booru menen cılıp cürüptürbü?” -CT. (Başkaları, çoluk çocuksuz, mal mülksüz yoksullukta mı yaşıyorlar sanki?) 3. Binecek atından olup, yaya kalmak: “Calgız attan acırap boorum menen cılgança, oşol azuuluular üçün saydım başımdı!” -ŞB. (Tek atımdan olup yaya kalacağıma, o yırtıcılara karşı her şeyi göze alıyorum!)

      booru ooru- (БООРУ ООРУ-) [bağrı ağrımak] 1. Acımak, merhamet etmek. 2. Bağrı yanmak, acımak, başkasının uğradığı kötü duruma üzülmek: `Ce but, ce koldon cok, booru menen cılıp can saktagan cılan baykuş kantti eken?` -dep, alarga booru oorugan adam.” -M-A. (Ne ayağı, ne de eli var, karnıyla sürünen zavallı yılan ne yaptı acaba?diye onlara da acıyan bir insandır.) 3. Bağrı yanmak, üzüntü çekmek.

      booru suuk (БООРУ СУУК) [bağrı soğuk] Taş yürekli, merhametsiz, acımasız: “Sen booru suuk kara cerdin koynunda, tübölük uykuda catasıñ, apa! -dep bozdop, Acar ıyladı.” -KB1. (Sen acımasız kara toprağın koynunda ebedî uykudasın, anne!diye Acar acı acı ağladı.)

      booru taş (БООРУ ТАШ) [bağrı taş] bk. taş boor.

      booru titire- (БООРУ ТИТИРE-) [bağrı titremek] bk. cürögü titire-.

      booru tolgon- (БООРУ ТОЛГОН-) [bağrı çevrilmek] bk. booru tütpö-.

      booru tütpö- (БООРУ ТҮТПӨ-) [bağrı dayanamamak] Kıyamamak, vicdanı el vermemek.

      boorun ber- (БООРУН БЕР-) [bağrını vermek] Birine karşı ısınmak, yakın görmek: “Aygerim da andan çoçurkap kaçpay aga boorun berip, Ayperinin moynunan kuçaktap, anı eki közün balbıldatıp, ulam-ulam karadı.” -GE. (Aygerim de yadırgayıp kaçmadan ona ısınıp, Ayperi’nin boynuna sarılarak, parıldayan gözleriyle tekrar tekrar baktı.)

      boorun carıp çıkkan (БООРУН ЖАРЫП ЧЫККАН) [bağrını yararak çıkan] Kendi kanından, kendi canından, kendinden doğan (evlat): “O, kuday! Senden suranarım biröö gana: boorumdu carıp çıkkan calgız balamdın canın aman kaltıra gör!” -KK. (O, Allah’ım! Senden sadece kendi kanımdan doğan tek çocuğumun hayatını kurtarmanı diliyorum!)

      boorun ce- (БООРУН ЖE-) [bağrını yemek] Öldürmek, yok etmek: “Pul berem dese balasının boorun ceyt.” -KS1. (Para vereceğim derse, kendi evladını yok eder.)

      boorun cerden al- (БООРУН ЖЕРДЕН АЛ-) [bağrını yerden almak] bk. boorun kötör-.

      boorun cerden alba- (БООРУН ЖЕРДЕН АЛБА-) [bağrını yerden almamak] Bağrı yanmak, çok üzülmek: “Çınar ecem boorun cerden albay ıylay berdi.” -TS1. (Çınar ablam hep üzülerek ağladı.)

      boorun cerden kötör- (БООРУН ЖЕРДЕН КӨТӨР-) [bağrını yerden kaldırmak] bk. boorun kötör-.

      boorun cerge töşö- (БООРУН ЖЕРГЕ ТӨШӨ-) [bağrını yere döşemek (sermek)] bk. boorun cerden alba-.

      boorun ez- (БООРУН ЭЗ-) [bağrını ezmek] bk. boorun tırma-.

      boorun katır- (БООРУН КАТЫР-) [bağrını sertleştirmek] Kırıp geçmek, çok güldürmek, katıla katıla güldürmek.

      boorun kötör- (БООРУН КӨТӨР-) [bağrını kaldırmak] 1. Büyümek: “Süyüktüü ayalınınan acırap, beş bala menen kaluu degen emne, anın üçöö ali boorun kötörüşö elek.” -KB. (Sevgili eşini kaybedip, beş çocuğuyla yalnız kalmak ne kadar zor, çocuklarının üçü henüz büyümedi.) 2. Hayatı düzelmek. 3. İyileşmek, düzelmek: “Ölsöm meyli, baramın, atam boorun kötörböy catat.” -BF. (Ölsem de gideceğim, babam iyileşemiyor.)

      boorun sırtına sal- (БООРУН СЫРТЫНА САЛ-) [bağrını dışarıya koymak] Acımamak, merhamet etmemek, ciğerlerini sökmek: “Kara mürtöz eri zayıbın kündö boorun sırtına salıp tepkilep catsa da: `Oy koluñdu tart` – degen biri cok.” -TS1. (Kötü niyetli kocası eşine acımayarak her gün dövse de “Elini çek!” diyen biri yok.)

      boorun tırma- (БООРУН ТЫРМA-) [bağrını tırmıklamak] Gülmekten katılmak: “Kaçıke boorun tırmap küldü.” -UA. (Kaçıke, gülmekten katıldı.)

      boorun tıt- (БООРУН ТЫТ-) [bağrını tırmıklamak] bk. boorun tırma-.

      booruña çok tüşkür (БООРУҢА ЧОК ТҮШКҮР) [bağrına kor düşesice] bk. booruña kelgir.

      booruña çeçek çıkkır (БООРУҢА ЧЕЧЕК ЧЫККЫР) [bağrına çiçek çıkasıca] bk. booruña kelgir.

      booruna imer- (БООРУНА ИМЕР-) [bağrına çevirmek] Bağrına basmak, kabullenmek, kendine yaklaştırmak.

      booruña kelgir (БООРУҢА КЕЛГИР) [bağrına gelesice] “Bağrın yansın!” anlamında beddua: “Booruña kelgir, aytkandarımdı ugup da koygon cok.” (Bağrı yanası, dediklerimi hiç dinlemedi.)

      booruna tart- (БООРУНА ТАРТ-) [bağrına çekmek] Bağrına basmak, birine bağlanmak, ısınmak: “Balanı booruna tartıp özünö üyür kılbaybı. Oşentsin, ayt keliniñe.” -UА. (Çocuğu bağrına basıp, kendine alıştırsın. Öyle söyle gelinine.)

      boosu bek bolsun (БООСУ БЕК БОЛСУН) [bağı pek (sağlam) olsun] 1. Uzun ömürlü olsun, Allah uzun ömür versin!: “Naristenin boosu bek bolsun!” -SB. (Bebeğe Allah uzun ömür versin!) 2. Hayırlı olsun, başarılı olsun!: `Anday bolso cañı ökmöttün boosu bek bolsun,` -dep Düyşömbü karıya da kubanganınan külmüñdöp turdu.” -BM. (“Öyle ise yeni hükûmet hayırlı olsun!” diyerek Düyşömbü dede sevinerek gülümsedi.)

      borbuy eti kat- (БОРБУЙ ЭТИ КАТ-) [kasık eti pekişmek] bk. borbuyu kat-.

      borbuy eti tol- (БОРБУЙ ЭТИ ТОЛ-) [kasık eti dolmak] bk. borbuyu kat-.

      borbuyu kat- (БОРБУЮ КАТ-) [kasığı pekişmek] Büyümek, yetişkin çağına gelmek: “Çolpon uluusu bolgonduktan kalgandarı ali caş, boorun kötörüp, borbuyu kata elek.” -KB. (Çolpon СКАЧАТЬ