Название: Kırgızca Türkçe Deyimler Sözlüğü
Автор: Анонимный автор
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-6981-35-5
isbn:
birdin ayınday çoyul- (БИРДИН АЙЫНДАЙ ЧОЮЛ-) [şubat ayı kadar gerilmek] 1. Çok yavaş hareket etmek, bir şeyi çok yavaş yapmak: “Birdin ayınday çoyulbay batıraak ele işteşpeybi.” -KC1. (Yavaş çalışmak yerine biraz daha hızlı çalışsalar ya.) 2. Kendini bir şey sanarak, çok yavaş hareket etmek: “Keçee biröönü çakırsak, birdin ayınday çoyulup, dele kelmegi azap boldu.” -AJ. (Dün birini çağırmıştık, kendini bir şey zannettiğinden gelmesi uzun sürdü.)
birdin içinen çık- (БИРДИН ИЧИНЕН ЧЫK-) [birin içinden çıkmak] Başına bir hâl gelmek: “Birdin içinen çıkkansıñ go?” -KC1. (Başına bir hâl gelmiş galiba?)
birdin üstünön çık- (БИРДИН ҮСТҮНӨН ЧЫК-) [bir (şey)in üzerinden çıkmak] bk. birdin içinen çık-.
biri kün, biri ay (БИРИ КҮН, БИРИ АЙ) [biri güneş, biri ay] Birbirine uygun, çok yakışan, güneş ve ay gibi parlak, güzel.
biri menen birin ur- (БИРИ МЕНЕН БИРИН УР-) [biriyle birini (diğerini) vurmak] Birbirine düşürmek: “Şaşpa! Bulardın biri menen birin uruu kerek!”-AJ. (Dur! Bunları birbirine düşürmek lazım!)
biri ölüp, biri kalsın (БИРИ ӨЛҮП, БИРИ КАЛСЫН) [biri ölüp biri kalsın] Ne yaparlarsa yapsın, ne hâlleri varsa görsünler, ben karışmam: “Uruşpagıla dep aytsam bolboy koyuştu, emi biri ölüp biri kalsın, maga emne!” (Kavga etmeyin dediğimde dinlemediler, artık ne hâlleri varsa görsünler, bana ne!)
biri üydü, biri çüydü kara- (БИРИ ҮЙДҮ, БИРИ ЧҮЙДҮ КАРA-) [birisi eve, birisi Çüy’e bakmak] 1. Birbirine uymamak, farklı olmak: “Bul oyuu tuura kelbeyt, biri üydü, biri çüydü karap turat.” (Bu desen uymaz, ikisi birbirine uymuyor.) 2. Kavgalı olmak, dargınlıktan dolayı birbirine bakmamak: “Biriñ uydu karap, biriñ çuydu karap, küyööñ ekööñ teñ ele unçukpaysıñar.” -KB2. (Biriniz Mersin’e biriniz tersine bakarak bakarak kocanla susuyorsunuz.)
birinin tebeteyin birine kiygiz- (БИРИНИН ТЕБЕТЕЙИН БИРИНЕ КИЙГИЗҮҮ) [birinin tebeteyini birine giydirmek (tebetey, bir tür erkek baş giysisi)] Birinin kavuğunu başkasına giydirmek.
biröögö kün sal- (БИРӨӨГӨ КҮН САЛ-) [birisine gün koymak] Birisine muhtaç olmak, gereksinim duymak: “Kuday biröögö kün salbasın.” (Allah kimseye muhtaç etmesin.)
biröönün otuna alakanın kakta- (БИРӨӨНҮН ОТУНА АЛАКАНЫН КАКТА-) [birisinin ateşine ayasını ısıtmak] bk. biröönün otuna cılın-.
biröönün otuna cılın- (БИРӨӨНҮН ОТУНА ЖЫЛЫН-) [birisinin ateşine ısınmak] Birine yalakalık etmek: “Al biröönün otuna cılınıp, kün körgöndü cakşı köröt.” -KTS. (O birine yalakalık ederek yaşamayı sever.)
bit çakkança körbö- (БИТ ЧАККАНЧА КӨРБӨ-) [bit ısırmış kadar görmemek] bk. kabırgasın bit çakkança körbö-.
bit sıgarga alı cok (БИТ СЫГАРГА АЛЫ ЖОК) [bit sıkacak gücü olmayan] Çok güçsüz, hâlsiz, zayıf: “Kempir bit sıgarga alı cok.” -KTS. (Yaşlı bayan hâlsiz.)
bit sıgarga karuu cok (БИТ СЫГАРГА КАРУУ ЖОК) [bit sıkacak gücü olmayan] bk. bit sıgarga alı cok.
bit sıkkanday körbö- (БИТ СЫККАНДАЙ КӨРБӨ-) [bit sıkmış kadar görmemek] bk. kabırgasın bit çakkança körbö-.
bite karın (БИТЕ КАРЫН) [bite karın] Eli sıkı, çok cimri.
biti-bitine batpa- (БИТИ-БИТИНЕ БАТПA-) [biti bitine sığmamak] Bir şeye çok sevinmek: “Uulunun askerden kelatkanın ugup, ene baykuş biti-bitine batpayt.” -AJ. (Oğlunun askerden dönmekte olduğunu duyan zavallı annesi çok seviniyor.)
bitin sıgıp, kanın calagan (БИТИН СЫГЫП, КАНЫН ЖАЛАГАН) [bitini sıkıp kanını yalayan] Pinti, hasis, çok cimri: “İlgeri-ilgeri bir zamanda cetkenaç köz, bitin sıgıp kanın calagan zıkım bay caşaptır.” -O-A. (Evvel zaman içinde oldukça aç göz, pinti bir zengin yaşamış.)
bittin açuusun sirkeden al- (БИТТИН АЧУУСУН СИРКЕДЕН АЛ-) [bit(in) öfkesini sirkeden almak] Öfkesini başkasından çıkarmak, eşeğe gücü yetmeyip semerini dövmek: “Bittin açuusun sirkeden alba.” (Öfkeni başkasından çıkarma.)
bittin içegisine kan kuygan (БИТТИН ИЧЕГИСИНЕ КАН КУЙГАН) [bitin bağırsağına kan döken] Maharetli, becerikli, tekeden süt çıkaran: “Al kişi caş kezinde bittin içegisine kan kuygandardan ele, azır karılıkka moyun sunup kalgan tura.” -O-A. (O kişi, zamanında çok maharetli biriydi, artık yaşlanmış.)
biyiktikke kötör- (БИЙИКТИККЕ КӨТӨР-) [yüksekliğe kaldırmak] Yükseltmek, yüceltmek, yüksek seviyeye ulaştırmak: “Al adabiyatıbızdı dagı bir biyiktikke kötörö aldı.” -KT. (O, edebiyatımızı daha da yüceltti.)
blok koy- (БЛОК КОЙ-) [bloke koymak] spr. Gardını almak, blok koymak: “Kaçıp, blok koyup, taamay urganga mümkünçülük berbedim.” -BR. (Kaçıp, gardını alarak tam yumruk atmasına müsaade etmedi.)
boguna kuuray saya alba- (БОГУНА КУУРАЙ САЯ АЛБA-) [bokuna bitki sapını batıramamak] Birisine karşı cesaret edememek, korkmak: “Anın boguna kuuray saya albayt.” -KTS. (Ona karşı cesaret edemiyor.)
bok ce- (БОК ЖЕ-) [bok yemek] 1. Bok yemek, yakışıksız bir iş yapmak. 2. Saçma sapan konuşmak: “Uyalbay emne bok cep turasıñ?!” -YY. (Utanmadan ne bok yiyorsun?!)
bok cürök (БОК ЖҮРӨК) [bok yürek(li)] Ödlek, korkak.
bok murun (БОК МУРУН) [bok burun(lu)] 1. Akılsız. 2. Henüz olgunlaşmamış, genç, tecrübesiz.
bokono söögü bolkulda– (БОКОНО СӨӨГҮ БОЛКУЛДA-) [yalancı kaburgası titremek] bk. bokonosuu bolkulda-.
bokonosu bolkulda- (БОКОНОСУ БОЛКУЛДA-) [yalancı kaburgası titremek] Duygulanmak: “Ulgaygan akındın СКАЧАТЬ