Kırgızca Türkçe Deyimler Sözlüğü. Анонимный автор
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Kırgızca Türkçe Deyimler Sözlüğü - Анонимный автор страница 41

Название: Kırgızca Türkçe Deyimler Sözlüğü

Автор: Анонимный автор

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6981-35-5

isbn:

СКАЧАТЬ sallana gidiyordu.) 2. Korkmak, korkudan dolayı tedirgin olmak: “Betinen tugu çıkkan balaga külüktu mingizdi.” -AJ. (Korkan çocuğu argımağa bindirdi.)

      betinen tügü körün- (БЕТИНЕН ТҮГҮ КӨРҮН-) [yüzünde tüyü görünmek] bk. betinen tügü çık-.

      betinen tügü tüşö elek (БЕТИНЕН ТҮГҮ ТҮШӨ ЭЛЕК) [yüzünden tüyü (henüz) dökülmemiş] Genç, henüz yetişkin olmayan: “Bul colu öñköy on segiz, on toguzdagı betinen tügü tüşö elek baldar cönöp cattı.” -ÇA1. (Bu sefer hep on sekiz, on dokuz yaşındaki genç delikanlılar gidiyorlardı.)

      betke ayt- (БЕТКЕ АЙТ-) [yüze söylemek] Yüzüne söylemek, açık söylemek, çekinmeden söylemek: “Çındıktı betke aytuu cakşı sapat / A, birok duşmandardı köp arttırat.” -CK2. (Gerçeği yüzüne karşı söylemek, güzel bir özelliktir / Fakat düşman sayısını çok arttırır.)

      betke basıp ayt- (БЕТКЕ БАСЫП АЙТ-) [yüze basarak söylemek] bk. betke ayt-.

      betke çabar (БЕТКЕ ЧАБАР) [yüze vuran] Çekinmeden, açık söyleyen, açık sözlü, yüze vuran: “Turmuşunda ak köñül, şaydoot, betke çabar, tartınbas bolçu.” -ŞJ. (Hayatta temiz kalpli, neşeli, açık sözlü, çekinmeyen birisiydi.)

      betke çap- (БЕТКЕ ЧАП-) [yüze vurmak] Yüzüne vurmak: “Eç kaçan kargaday balanın teñsizdikke karşı çıgıp, uluudan uyalbay, kiçüünü kiçüü debey betke çaap süylögönün uguşkan emes!” -DL (Hiçbir zaman parmak kadar çocuğun eşitsizliğe karşı çıkıp, büyüklerden utanmadan, küçüklerden çekinmeden yüzlerine vurarak söylediklerini duymamışlardı!)

      betke çirköö (БЕТКЕ ЧИРКӨӨ) [yüze kilise] Yüz karası, yüz kiri: “Emgeksiz kireşe – betke çirköö” -ML. (Emeksiz gelir, yüz karasıdır.)

      betke çirköö bol- (БЕТКЕ ЧИРКӨӨ БОЛ-) [yüz(ün)e kilise olmak] Yüz karası olmak.

      betke karma- (БЕТКЕ КАРМА-) [yüze tutmak] bk. betine karma-.

      betke karmagan (БЕТКЕ КАРМАГАН) [yüze tutan] Güvenilen, güven duyulan, iyi olduğu düşünülen: “Can aylabız ketip turganda, betke karmaganıbız Manas emes bele!” -ET (Çaresiz kaldığımızda güvendiğimiz Manas değil miydi?)

      betten al- (БЕТТЕН АЛ-) [yüzden almak] Sözleriyle saldırmak, birisine karşı sert ve yıkıcı konuşmak: “Caman it ırkırap buttan alat, caman katın arkırap betten alat.” -ML. (Kötü it havlayıp ayaktan tutar, kötü kadın bağırıp diliyle kapar.)

      beycay sal- (БЕЙЖАЙ САЛ-) [hırçınlık yapmak] Hırçınlaşmak, huysuzlaşmak: “Kirisk bеycаy sаlıp, аtаsının kоlunаn culkundu.” -ÇA1. (Kirisk huysuzlaşıp, babasının elinden ileri atıldı.)

      beyişi bolgur (БЕЙИШИ БОЛГУР) [cennetlik olasıca] “Allah onu cennetlik etsin, rahmetli!”: “Bеyişi bоlgоn аtаm: “`Cаkşılık kеlbеyt cаmаndаn`,-dеp köl аytuuçu.” -UА. (Rahmetli babam: “İyilik gelmez yamandan!” diye çok söylerdi.)

      beypay sal- (БЕЙПАЙ САЛ-) [sıkıntı çıkarmak] Birine sıkıntı vermek: “Bеkti bеypаy kim kılаr.” -SО. (Yöneticiye kim sıkıntı verir.)

      beypay tart- (БЕЙПАЙ ТАРТ-) [sıkıntı çekmek] Sıkıntı çekmek: “Mеnin bеrеnim cоk, bеlim cоk / Bеypаy tаrtıp turgаmın.” -SK1. (Kahramanım yok, destekçim yok / Sıkıntı çekiyordum.)

      bezbeldektey bezen- (БЕЗБЕЛДЕКТЕЙ БЕЗЕН-) [toy kuşu gibi ötmek] 1. Durmadan konuşmak. 2. Çok kez tekrarlamak: `Kаgılаyın еl curt, cаlgızımdı cаldırаtpаgılа`-dеp bеzbеldеktеy bеzеndi.” -EB. (“Kurban olayım halkım, yalnızımı yalvartmayın.” diye çok kez tekrarlayıp durdu.)

      bezge sayganday bol- (БЕЗГЕ САЙГАНДАЙ БОЛ-) [beze dokunmuş gibi olmak] Başından aşağı kaynar sular dökülmüş gibi olmak: “Tеrgööçü bеzgе sаygаndаy bоlup sеkirip kеtti.” -ÇJ. (Sorgu hâkimi başından aşağı kaynar sular dökülmüş gibi birden sıçrayıverdi.)

      bezine tiy- (БЕЗИНЕ ТИЙ-) [bezine değmek] Birini sinirlendirmek, öfkelendirmek, damarına basmak: “Bеzinе tiyip aldıñ оkşоyt…” -ÇJ. (Öfkelendirmişe benziyorsun…)

      bıçagı taş kesip turgan (БЫЧАГЫ ТАШ КЕСИП ТУРГАН) [bıçağı tas kesen] Taşı sıksa suyunu çıkaran: “Bayagı bıçagı taş kesip turgan külgün ubagı kayda deysiñ.” -KTS. (Önceki taşı sıksa suyunu çıkaran gençliği nerede dersin! )

      bıçak mizi (БЫЧАК МИЗИ) [bıçak ağzı] bk. bıçak sırtı.

      bıçak mizin calat- (БЫЧАК МИЗИН ЖАЛАТ-) [bıçak ağzını yalatmak] Ant içirmek.

      bıçak sırtı (БЫЧАК СЫРТЫ) [bıçak dışı] Biraz, çok küçük: “Bıltırkıga karaganda bıyıl abalı eñ kur degende bıçak sırtı öydöbü?” -KTS. (Geçen seneye göre bu sene durumu hiç olmazsa biraz iyi mi?)

      bıçak uçu (БЫЧАК УЧУ) [bıçak ucu] Birinin bıçağını kullandığı için verilen para veya başka şey.

      bıçakka cara- (БЫЧАККА ЖАРА-) [bıçağa yaramak] Bıçağa gelmek, kesmek için uygun olmak (hayvan): “Bir kara kozu bıçakka carap kalgan.” -OK. (Bir kara kuzu bıçağa gelir olmuştu.)

      bıçakka iliner (БЫЧАККА ИЛИНЕР) [bıçak kesecek kadar] 1. Kesmek için uygun olan, kesime gelmek, bıçağa gelen: “Müldö ayıldan bıçakka iliner mal çıkpadı.” -KA1. (Bütün köyden kesime gelen bir hayvan çıkmadı.) 2. Bir işe yarayan.

      bıçakka sap bolguday (БЫЧАККА САП БОЛГУДАЙ) [bıçağa sap olacak] Adam olacak, bir baltaya sap olan: “Alardın içinde bıçakka sap bolguday eç kimisi cok eken.” -OK. (Onların içinde bir baltaya sap olacak kimse yokmuş.), “Kırgızda bıçakka sap cigitter köp.” -KT. (Kırgızistan’da adam olacak gençler çok.)

      bıçakka saptık (БЫЧАККА САПТЫК) [bıçağa saplık] bk. bıçakka sap bolguday.

      bıçakka tüş- (БЫЧАККА ТҮШ-) [bıçağa düşmek] Ölümü göze almak: “Bir nerse dese, özü aytkanday bıçakka tuşüüdön da kayra tartpaçuday СКАЧАТЬ