Название: Kırgızca Türkçe Deyimler Sözlüğü
Автор: Анонимный автор
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-6981-35-5
isbn:
bet mañday (БЕТ МАҢДАЙ) [yüz karşı] Karşı, ön: “Albette`-dep, Aygül lep etip Arstanbektin bet mañdayındagı boş üstölgö oturdu.” -GE. (“Elbette!” diyerek Aygül, hemen Arstanbek’in karşısındaki boş sandalyeye oturdu.)
bet tırmarlık kıl- (БЕТ ТЫРМАРЛЫК КЫЛ-) [yüz kaşırlık yapmak] Suçu kabul etmemek, inkâr etmek, başkasının üstüne atmak: “‘Sen, Kultay, biröönün mekesin tebelep-tepsetip alıp, anan maga arızdanıp bet tırmarlık kıldıñbı?` – dedi Mırzabay” -MA1. (Sen, Kultay, birinin mısır tarlasını tepeletip, sonra bana şikayet ederek, inkâr etmedin mi? dedi Mırzabay.)
bet tıtuu (БЕТ ТЫТУУ) [yüz yırtma] Kocası ölen kadının yüzünü çizerek yaralama geleneği.
beti açık (БЕТИ АЧЫК) [yüzü açık] 1. Açık ve geniş (yer): “Suu öydö tatırata çabışıp, beti açık cayıkka çıgıştı.” -TK. (Atlarını su kenarından yukarıya doğru koşturarak açık düzlüğe çıktılar.) 2. Laubali, saygısız, çekinmesi olmayan, utanmayan: “Beti açık kelin.” -KTS. (Laubali gelin.)
beti açıl- (БЕТИ АЧЫЛ-) [yüzü açılmak] 1. Yaptıkları belli olmak, açığa çıkmak, bilinmek: “Anın beti açılıp, instituttun calpı çoguluşuna salınıp, şermende bolbodu bele.” -KTS. (Onun yaptıkları açığa çıkıp, Enstitü genel toplantısında konuşulunca rezil olmadı mı?) 2. Laubali olmak, aşırı samimi, teklifsizce ve saygısızca davranmak: “Caş kelin Ali Rıza beydi murun bir az sıylamış bolso, emi birotolo beti açıldı.” -RG. (Genç gelin, önceden Ali Rıza Bey’e biraz saygı gösteriyor gibiydi, şimdi ise tamamen laubali davranmaya başladı.) 3. Laubali olmak, yüz göz olmak: “Çatakka aralaşuu beker ele kızdarına beti açılgandan başka natıyca bermek emes.” -RG. ( Kavgaya karışmak, kızlarıyla boşuna yüz göz olmaktan başka sonuç vermezdi.)
beti bozdobo- (БЕТИ БОЗДОБО-) [yüzü boz olmamak] bk. beti bozorbo-.
beti bozorbo- (БЕТИ БОЗОРБО-) [yüzü bozarmamak] Yüzü kızarmamak, utanmamak: “Şadiyev beti bozorboy turup uşul sözdü aytkanda Toktosun mıskılduu cılmayıp: `Bet cok, ata-babasınan beri aldamçı tura` degendey baş çaykadı.” -KA2. (Şadiyev, utanmadan bu sözü söyleyince Toktosun, alay edercesine gülümseyip “Utanmaz, atalarından beri yalancıymış.” der gibi başını salladı.)
beti carık (БЕТИ ЖАРЫК) [yüzü parlak] bk. cüzü carık.
beti cok (БЕТИ ЖОК) [yüzü olmayan] Yüzsüz, utanmaz: “`Tüü beti cok!` -dedi biröö” -IK. (“Tüh utanmaz!” dedi biri.)
beti çıdaba- (БЕТИ ЧЫДАБА-) [yüzü dayan(a)mamak] Rezil olduğundan dolayı bakamamak, yüzü tutmamak, utanmak: “Gülizadan suraganga beti çıdabayt.” -TM2. (Güliza’ya sormaya utanıyor.)
beti çımıra- (БЕТИ ЧЫМЫРА-) [yüzü kabarmak] Çok utanmak: “Cigittin beti çımıray tüştü.”-DjL. (Delikanlı birden çok utandı.)
beti çımıraba- (БЕТИ ЧЫМЫРАБА-) [yüzü kabarmamak] Utanmamak, yüzsüzlük etmek: “Öz paydası üçün ata-enesin koşup satıp cibergenden beti çımırabagan selsayaktardın çoñ armiyası payda boluuda.” -ÇA1. (Kendi çıkarı için anne babasını bile satmaktan utanmayan serseriler çoğalmakta.)
beti çıñal- (БЕТИ ЧЫҢАЛ-) [yüzü sertleşmek] bk. beti kızar-.
beti duulda- (БЕТИ ДУУЛДА-) [yüzü çatır çatır yanmak] Yüzü kızarmak.
beti kalba- (БЕТИ КАЛБА-) [yüzü kalmamak] 1. Yüzsüzleşmek: “Koşunalardın takır ele beti kalbay kaldı.” (Komşular iyice yüzsüzleşti.) 2. Yüzü kalmamak: “Üyüne kayra-kayra bara berip betim kalbadı.” (Evine takrar tekrar gitmeye yüzüm kalmadı.)
beti kalıñ (БЕТИ КАЛЫҢ) [yüzü kalın] Yüzsüz, utanmaz: “Anın beti kalıñ, barı bir kılgandarın moynuna albayt.” (O yüzsüzdür, zaten yaptıklarını hiç üstüne almaz.)
beti kara (БЕТИ КАРА) [yüzü kara] Yüzsüz, utanmaz, şerefsiz, maskara: “`Bermetti alam` – dep catat / Beti kara tuuganım.” -S-C. (“Bermet’i alırım.” diyor / Yüzsüz akrabam.)
beti karar- (БЕТИ КАРАР-) [yüzü kararmak] Rezil olmak, maskara olmak: “Laniçek el aldında beti kararıp, bir bozorup, bir kızarıp olturdu.” -KA4. (Laniçek, milletin önünde rezil olup, bozarıp kızararak oturdu.)
beti kayt- (БЕТИ КАЙТ-) [yüzü dönmek] Korkarak çekinmek: “Birok, aligidey emes, beti kaytıp kalgan.” -KU. (Fakat eskisi gibi değil, çekiniyor.)
beti kızar- (БЕТИ КЫЗАР-) [yüzü kızarmak] Yüzü kızarmak: “Oşondo anın beti kızarıp, eç söz ayta albay cer karagan.” -LC. (O zaman o, yüzü kızarıp, konuşamadan yere bakmıştı.)
beti kurusun (БЕТИ КУРУСУН) [yüzü bitsin] Ondan Allah uzak etsin! Ondan uzak olalım!, bir daha tekrarlanmasın!: “O-o, al kündün beti kurusun.” -SÖ. (O-o, o günlerden Allah uzak etsin!)
beti küy- (БЕТИ КҮЙ-) [yüzü yanmak] Birinin karşısında kendini suçlu hissetmek, utanmak, yüzüne bakamamak, rezil olmak: “Uşunday, uşunday, bul cetken aramza, karabaysızbı, betteşkende beti küyüp, tilin cutup duduk bolup oturganın.” -KS2. (Öyle öyle, bu çok üçkâğıtçı, karşılaştığımızda yüzüme bakamayıp dilini yutmuş gibi oturmasına bakar mısınız?)
beti tultuy- (БЕТИ ТУЛТУЙ-) [yüzü kalınlaşmak] bk. beti kızar-.
beti tügön- (БЕТИ ТҮГӨН-) [yüzü tükenmek] Rezil olmak: “Orusçalap sögüngön, oo kurgur ay, beti tügöngön.” -KA2. (Rusça küfreden, geberesice, rezil.)
betimdin beş terisi (БЕТИМДИН БЕШ ТЕРИСИ) [yüzümün beş derisi] Çok ayıp!: “İy, betimdin beş terisi, emne bara koydum eken.” -O-A. (Eyvah, çok ayıp oldu, niye gittim ki.)
betin aç- (БЕТИН АЧ-) [yüzünü açmak] 1. Cinayeti veya gizli yapılan işi açığa çıkarmak: “Borbordo tak silerge okşogondordun betin açış üçün tekşerüü cürüp catat!” -Cİ. (Merkezde tam sizin gibileri açığa çıkarmak için denetim yapılıyor.)
betin arı kılsın (БЕТИН СКАЧАТЬ