Ya Türkler!
Hollanda’da bütün bunlar yaşanırken gündemimize Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği tartışmaları ve Türkiye’nin olağanüstü gayreti girivermişti. Herkes bir anda Kopenhag kararlarına odaklanmıştı ki Hollanda’da Türkler için yeni bir tartışma ortaya atılmıştı. Kuzey ve Doğu Hollanda Polis Teşkilatı (KNON) tarafından hazırlanmış ve resmen açıklanmamış raporunda, Türk mafyasının Hollanda siyasetinde de aktif olduğu iddiası yer almaktaydı. Tüm raporda sadece iki paragrafta bu konunun üzerine değinilmiş olsada, de Volkskrant gazetesinin haberine göre Türkler’in oluşturduğu organize suç örgütlerinin Türk kökenli bazı yerel politikacılar ile ilişki halinde olduklarıydı.
Ortalık bir anda allak bullak oluverdi. Sayıları 113 olarak bilinen belediyelerdeki Türk kökenli meclis üyeleri resmen zan altındaydılar. Herkes birbirine kim bunlar diye sormaya başlamıştı bile. Yapılan ortak ve münferit açıklamalar bir an önce sözkonusu isimlerin açıklanması ve büyük bir grubun ve onlara oy vermiş olan binlerce kişiye hakretten vazgeçilmesi yönündeydi. Çok haklı olarak, zaten bozuk olan sinirler bir defa daha bozulmuştu. Hollanda’nın her köşesinden konuyla ilgili açıklamalar ve isyanlar yükseliyordu. İşte bunlardan bir tanesi, geçen hafta DÜNYA gazetesinde de okuduğunuz gibi Den Bosch belediye meclis üyesi Deniz Özkanlı’nın ironik olarak ‘Kenedy’i Türkler Öldürdü” başlığıyla yapmış olduğu anlamlı açıklamaydı.
Hollanda’daki Türklerin suçlanmaları bu olaylarla sınırlı kalmadı. Belediye meclis üyeleri mücadelelerini hukuk yolunda sürdüreceklerini açıklarken, bu defa Türk asıllı milletvekilleri üzerine suçlama yapıldı. Bu sefer Trouw gazetesi Willem Pompe Enstitüsünden kriminolog Yücel Yeşilgöz’le yapmış olduğu söyleşiye yer vererek, Hollanda meclisindeki Türk kökenli bir milletvekilinin kesinlikle Türkiye’nin memuru olduğu diğerlerinde de bu yönde şüphelendiğini haber veriyordu. Al bir kaya, nerene dayarsan daya!
Mesele kaya atmaksa, çamur atmaksa iş kolay! Sıradan herkes, gerçi herkesin arkasına saklanacağı bir enstitüsü yok ama, uzman kriminolog’un idda etti gibi Yücel Yeşilgöz hakkında da türlü iddia ve tahminlerde bulunabilirdi. Örneğin Amsterdamlı Mehmet amca Yeşilgöz’ün Avrupa’da yasaklanan PKK örgütünün bir memuru olduğunu iddia ve tahmin edebilirdi. Tabiki Mehmet amcanın bu açıklaması ne derece bilimseldir, yani ısbat edilebilir cinsten bir açıklama, onu Allah bilir. Veya bir başkası beğenmediği birileri hakkında akla mantığa sığmayacak suçlamalar yapabilir. Bunun adaletle, bilimle, araştırmayla ne alakası olabilir. Yücel Yeşilgöz elini vicdanına bir kez daha koymalıdır. Bir veya bir kaç kişi yüzünden, ki gerçekten böyle birileri varsa çıkarılsın ortaya ve hukuki muamele yapılsın, bir topluluk zan altında bırakılamaz. Suçlananlar sıradan kahve köşelerinde oturup çaylarını yudumlayan ve okey taşlarını sallayanlar değildir. Hem toplumuna hem Hollanda’ya hizmet vermek için yola çıkmış, milletin vekilliğine soyunmuş, aday olmuş insanlardır. Bunları seçen onbinlerce insan vardır. Bu kadar insanı rencide etmeye hiç kimsenin hakkı olmadığı gibi hele bir kimlik problemi yaşadığı, içindeki travmanın dışa vurduğu her haliyle belli olan Yücel Yeşilgöz’ün hiç hakkı yoktur. Eğer kriminolog birilerinin aktörüyse ve rolünü oynuyorsa orası başka. Onu da bilelim.
Arka arkaya gelen bu gelişmelerdende anlaşılacağı üzere bu ülekede Faslılar ve Türkler neredeyse topyekün kriminal gösterilip öyle lanse edilmeye çalışılmaktadır.
Bundan kimlerin çıkarları vardır bilemiyorum ama, bildiğim bir şey varsa o da toplumlar ve gruplarasarında gerginlikleri körükleyip, farklılıkların altını çizip, biz ve onlar diye bölüp, adaletsizliği normalleştirmek, ayırımcılığa davet çıkarmanın hiç bir grup, topluluk ve bireye mutluluk getirmeyeceğidir.
Benzeri duygular içinde güreşirken, bence çok faydalı ve seviyeli bir söyleşi geçtiğimiz Pazar günü öğle saatlerinde Müslüman Yayın Kurumunda yayınlandı. Söyleşi Hollanda eski Kalkınma İşbirliği Bakanı Jan Pronk’la yapılmıştı. Pronk, bilindiği gibi uzun yıllar Kaklınma İşbirliği Bakanlığı görevini başarıyla sürdürmüş, uluslararası tecrübesi ve kariyeri olan, bir çok fakir ülkedeki ve savaş halindeki ülkelere gitmiş ve olayları sıcağı sıcağına gözlemlemiş bir isim. Başlı başına bir yazı konusu olan söyleşisinin konumuzu ilgilendiren tarafı çok ilginç. Pronk Hollanda’da ve Avrupa’daki son gelişmelrden son derece endişeli. Hatta kendi deyimiyle pesimist. İşbaşındaki hükümetlerin çeşitli politikalarına atfen, bu uygulamalar sanki gruplar arasındaki farkı daha da sertleştirerek, kimlik çatışmalarına çanak tutar niteliktedir diyor. Hollanda’da farklı grupların, kültürlerin, dünya görüşlerinin yanyana yaşadığı unutulmaşcısına, böyle bir gelenek yok sayılır gibi tek kültür, tek toplum, tek görüş oluşturulmaya çalışılmaktadır diyor eski bakan Pronk. Tecrübeli ve geniş vizyonlu eski bakan Jan Pronk’un şu sözleri dikkate şayan: “ekonomik çatışmalarla (fakirlik-zenginlik) kolay mücadele edilebilir, ancak kültürel ve kimlik çatışmalarıyla mücadele etmek çok zordur. Ve tehlikelidir”.
Hiç birimiz ya da hiç kimse, Hollanda’da veya dünyanın hangi bölgesinde yaşarsak yaşayalım, bu tür çatışmalardan medet umamayız. Ne çabuk unuttuk savunmasız ve suçsuz yedi bin Bosnalı erkeğin acımasızca katledildiğini.
Beyler! Diyalog’dan başka yolumuz, metodumuz, seçeneğimiz yoktur. Konuşacağız, tekrar konuşacağız, tanışacağız, anlayacağız ve işi kolay kılacağız.
İt Ürür Kervan Yürür
Oldukca hareketli ve bir o kadar da anlamlı bir milletvekili seçimlerini geride bıraktık. Geçen yılın Mayıs ayında yapılan seçimlerine göre kazançlıyız. En azından üç Türk kökenli milletvekili meclise girerken, azınlıklara karşı sertleşenler de bir yerde boylarının ölçülerini almışlardır herhalde. Koalisyonun şekline göre dördüncü ve beşinci Türk asıllı milletvekili de meclise girebilir. Son seçimde, Hollanda’da şartların her geçen gün kötüye gitmesi tüm Hollandalı olmayan azınlıkları olduğu gibi Türkleri de aktif olarak sandığa gitmesini sağladı. Bu hafta açıklanacak tercihli oylara göre Hollanda siyasetine duyduğumuz ilgi ve katılım daha netleşecek. Ancak seçimlerden önce gözlemlenen olay Türklerin seçimlerde daha aktif oldukları yönündeydi. Geride kalan ve göçmenler için ürkütücü beş, altı aylık tecrübe insanı çileden çıkarmaya yetiyordu. Kültürel Antropolog dr. Kadir Canatan seçimler öncesi Hollandanın halini “bu ülkede her şey değişiyor. Siyasette popülist aşırı sağ sesler yükseliyor; ekonomide enflasyon ve pahalılık devam ediyor. Her şeyden daha kötüsü zihniyet değişiyor: Liberal, ılımlı ve hoşgörülü sosyal iklim yerini katı, boğucu ve yabancı düşmanı bir iklime bırakıyor. Azınlıklar ve yabancılar konusunda her gün yeni bir skandal patlıyor” şeklinde yorumluyordu. Doğuş gazetesi baş yazarlarından Canatan, СКАЧАТЬ