Siyasi Katılım. Veyis Güngör
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Siyasi Katılım - Veyis Güngör страница 19

Название: Siyasi Katılım

Автор: Veyis Güngör

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn:

isbn:

СКАЧАТЬ kadar uygulanan azınlıklar politikası siyah okulların doğmasını, işsizlik ordusunun oluşmasını, bazı mahallelerde gettoların doğmasını ve diğer bir çok problemin ortaya çıkmasını engelleyemedi.

      Hristiyan Demokratların ideologu olarak da bilinen sosyolog Anton Zijderveld’in gözüyle Hollanda azınlıklar politikasına, geçen yıl Contrast’ta kendisiyle yapılan söyleşinden yola çıkarak şöyle bir göz atalım.

      Hollanda’da azınlıklar politikası yıllardır yapılan bir yanlışın tekrarından ibarettir Anton Zijderveld’e göre. Zira azınlıkların birinci kuşağında olduğu gibi, “Biz azınlıklar için neler yapabiliriz”? sorusuyla azınlıklar politikası hazırlanmaktadır. Oysa bugün karşı karşıya olduğumuz azınlık grupların ikinci ve üçüncü nesilleri birinci nesilden daha farklılar. Burada doğmuşlar, burada yetişmişler, burada eğitimlerini yapmışlar. Sözkonusu grup kendilerinin birinci nesil gibi görülmesini istemiyorlar. Bu insanları hala azınlık olarak müteala etmek ve ona göre politikalar hazırlamak bu insanlara yapılan büyük bir haksızlıktır. Zijderveld’e göre ayrı bir azınlıklar politikası gerekmez. Böyle bir politika azınlıkları katogorize edip dışlar.

      Dolayısıyle büyük şehirler ve uyum bakanlığı, azınlıklar ve uyum bakanlığı gibi bakanlıkların oluşturulması doğru değil, kaldırılmalı.

      Çözüm sadece devletten beklenmemeli. İnsanlar, bireyler devlet poltikasıyla teşvik edilmeli ve grupların problemlere çözüm teklifleri ve önerileri desteklenmeli.

      Bu noktada sivil toplum kuruluşlarınında rolü büyük ve önemli. Gerçi azınlıkların önemli bir bölümü sosyal-ekonomik problemlerle boğuşuyorlar ama azınlıkların da omuzlarında sorumluluk olduğu ve bunun farkına varılmasının gerektiğine inanıyor Zijderveld. Esas mesele ise azınlıkların toplum içinde bir yere sahip olmaları, kabul görmeleridir.

      Bu noktada Hollandalıların kendi kimliklerini iyi sergileyememeleri azınlıkları şaşırtmaktadır.

      Gerçi Zijderveld’e göre azınlıkların Hollanda kimliğinden en önemli öğrenecekleri şey Hollandacadır. Dilin öğrenilmesinden sonra kimliğin diğer bazı ögeleri yavaş yavaş kendiliğinden öğrenilir.

      Buna karşılık bireyci Hollandalıların etnik azınlıklardan öğrenebilecekleri önemli bir değerin ise, mesela büyüklere ve yaşlılara saygı gösterilmesidir. Bu değer azınlıkların gurur duyacağı ve aynı zamanda Holladalılara sunabilecekleri bir değerdir.

      Homo evliliği, çocuk aldırma, isteğe bağlı ölüm demokrasinin getirmiş olduğu sonuçlar olup çoğunluk tarafından kabul edilmiştir.

      Zijderveld’e göre çok kültürlülüğün günümüz gerçeklerinden olduğu ve bundan kimsenin kaçamayacağıdır. Hollanda çok kültürlü bir toplumdur. Bunun aksini iddia etmek abesle iştigaldir. Zira çok kültürlülük Amerika’da post modern zaman biriminin ulaştığı bir gerçektir. Hollanda’da ortak dil ve herkezin konuşacağı dil Hollandacadır. Etnisiteden gelen dil ikinci dil olacaktır. Ancak Hollanda bugüne kadar dil öğrenimi konusunda disiplinli çalışmadı. Üzerine düşeni yapmadı. Sonuç olarak hala Hollandacayı iyi konuşamayan genç azınlık nesiller mevcut.

      Yeni gelenler için vatandaşlık kursları daha ciddi bir içeriğe sahip olabilir. Kursun biriminde başarılı olanlara eğlenceyle diplomaları verilmeli ve bunlar artık Hollandalı Türk veya Hollandalı Faslı olarak toplumda yerlerini almalıdırlar.

      Anton Zijderveld, asimilasyon politikasına karşı, mozaik modeli savunmaktadır. O’na göre etnik mahallelerin doğması çok fazla sorun teşkil etmemektedir. Bu, göçün tabiatındandir.

      Ellili yıllarda nasıl Hollanda’daki Katoliklerin emansipasyonları sağlandıysa, geri kalmışları giderildiyse, bugün aynı modelle Hollanda’daki müslümanların da emansipasyon süreci işletilmelidir sosyolog Zijderveld’e göre. Ortak dilin Hollandaca olması şartıyla farklı eğitim kurumlarının, televizyon kanallarının oluşması sözkonusu süreçtendir. Eğer devlet bunu sağlamazsa, desteklemesze o zaman bu işe dışarıdan bazıları el atar ki, işte işimiz o zaman zordur diyor Zijderveld.

      Hollanda, Pim Fortuyn gibi tiplerinde yardımıyla, islam hakkında olumsuz bir imaja sahip. Imam el Moumni bir garabet olup sözkonusu imajın oluşmasına katkıda bulunmuştur. Gerçi gerçek islam bu değildir Zijderveld’e göre.

      Evet, Hollanda’yı yıllardır yöneten bir partinin, CDA’nın fikir babası, ideologu olan sosyolog Anton Zijderveld’in azınlıklarla ilgili bazı görüşleri böyle. Hollanda’yı yöneten zihniyetin azınlıklara bakış açısı azınlıkların kendi konumlarını yeniden gözden geçirmelerine vesile olur inancındayız. Gerçi önümüzdeki günlerde Hollanda’yı Hristiyan Demokratların mı, Sosyal Demokratların mı yöneteceği ya da ortak mı yönetecekleri belli olmamakla birlikte Anton Zijderveld’in çıkış noktaları, değerlendirmelerini böyle bir seçim sonrası hatırlamak, yeniden gözden geçirmenin faydasına inanmaktayız.

      Gerçi Hristiyan Demokrat düşünceyi ya da Batı düşüncesini daha iyi kavramamız için, Augustinus, Thomas van Aquino, Erasmus, Luther, Calvijn, Bodin, Gentili, Burke, Maistre, Bonald, Lamennais, Groen van Prinsterer, Kuyper, Maritain ve Dooyeweerd gibi düşünürleri de okumamız gerekmektedir. Siyasi felfese, Hollanda’da siyasi felsefe yapmak isteyenler mutlaka bu düşünürleri anlamalıdırlar.

Ocak 2003

      Tercihli Oy Kullanmalıyız

      Geçtiğimiz yılın Mayıs ayında milletvekili seçimleri yapılmıştı. Seçim sonuçlarında ortaya Hollanda siyasî tarihinin alışık olmadığı bir siyasî tablo çıkmıştı. Adeta halk geleneksel partileri cezalandırmıştı. Seçmen kızgındı. Rahatsızdı. Ekonomi kötüye gidiyordu. İnsanlar sokakta kendilerini güvenli hissetmiyorlardı. Sağlık sektörü sekteye uğramıştı. Bürokrasi hantallaşmıştı. Buna benzer problemler vardı.

      Ve birileri ortaya çıkarak, bu sorunları yüksek sesle dillendirmişti. Sorunların sebebi olarak bir taraftan yıllardır iş başında bulunan siyasî partileri gösteriyor, diğer taraftan da azınlıkları, göçmenleri, Müslümanları hedef gösteriyordu. Birçok gelişmeden ve gidişattan rahatsız olan halk ise bu senaryoya inanmıştı. Oysa senaryo sadece rahatsızlıkları seslendirmekti. Çözüm ise bir başka bahara bırakılmıştı.

      Seçimlerden sonra yıllardır ülke idaresinde tecrübeleri olan Hıristiyan Demokratlar’ın liderliğinde oluşan kadro, liberaller ve yeni partiyle birlikte ülkeyi yönetmeye başladı. Yeni partinin bakanları durmadan azınlıklar üzerine açıklamalar yaparak gündemde kalmaya çalışmışlardı. Bu çabaları tabiri caizse kursaklarında kaldı. Parti içinde çıkan amansız anlaşmazlık ve ayrılık hükümetin düşmesine yol açtı.

      Hükümet düşmüş ve yeni seçim kararı alınmışken araştırmacılar da seçimlerde meydana gelen radikal değişikler üzerine çalışmalar yaptılar. Amaç seçmenin tavrını anlamak ve bu isyanın arka plânını ortaya çıkarmaktı.

      Bu çerçevede Hükümet Politikası Bilimsel Kurulu’nun isteğiyle sosyolog ve felsefeci Gabriel van den Brink seçmenin tavrını belirleyen saikler üzerine bir araştırma yaptı.

      Araştırma sonuçlarına göre 2002 yılındaki seçmenin isyankar tavrı değişmemiştir. “Siyasî tabakaya, Den Haag’a, СКАЧАТЬ