Siyasi Katılım. Veyis Güngör
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Siyasi Katılım - Veyis Güngör страница 13

Название: Siyasi Katılım

Автор: Veyis Güngör

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn:

isbn:

СКАЧАТЬ Balkenende sert bir açıklama yaptı “olmaz böyle bir şey” diyerek, sayın Nawijn’in bu açıklamasının uygulanıp uygulanmamasını, hukukta yerinin olup olmamasının araştırılmaya gerek görmediğini bildirdi. Balkenende’nin Hollanda’da suç işleyen kim olursa olsun, ebeveyni nereden gelirse gelsin cezasını Hollanda’da çekmelidir yönündeki açıklaması göçmenleri biraz rahatlatırken, hala koalisyon ortakları VVD ve LPF’li bazı milletvekillerinin sözkonusu açıklamanın hukuken uygulanıp uygulanamamasının araştırılmasını istemeleri abesle iştigaldır. Zira göç fenomeni, mülteci gerçeği günümüzün tipik bir problemi değildir. Tarihin her döneminde hareketlilik olmuştur. Olmaya da devam edecektir.

      Yeryüzünde sosyal, refah, ekonomik v.b. seviyeler eşitlenmediği sürece (ya da ülkeler arasındaki kalkınma dengesi sağlanmadığı müddetçe) bir tarafta zengin ülkeler diğer tarafta fakirlik hüküm sürdüğü sürece göç ve iltica hareketleri devam edecektir. Bunun önüne geçmek neredeyse imkansızdır. Avrupa tarihi göç, sığınma hareketlerinin sayısız örnekleriyle doludur. Sayın bakan Nawijn, mesela ondokuzuncu yüzyılda tam 60 milyon Avrupalının çeşitli sebeplerden dolayı yer değiştirdiğini , göç ettiğini bilmiyor mu? Biliyor elbette. Ama populist yaklaşım, populist politika biraz daha ucuz ve biraz daha basit tabiki.

Eylül 2002

      Yeni Hükümet, Ekonomik Tedbirler ve Azınlıklara Yansıması

      15 Mayıs milletvekili seçimleri CDA’nın baş rol oynadığı yeni parti LPF ve VVD’nin de hükümete yer aldığı bir siyasi tabloyu ortaya çıkardı. Her ne kadar şu günlerde içi kazan gibi kaynayan ve kavgalara sahne olan yeni parti LPF yüzünden kurulan yeni hükümetin fazla ömürlü olmayacağı tezleri ortaya atılsa da hükümet, CDA lideri Balkenende başbakanlığında icraatına başlamış oldu.

      İş başına gelir gelmez azınlıklar hakkında yapmış oldukları birbirinden orijinal ve bir o kadar da düşündürücü, zaman zaman da ipe sapa gelmez açıklamarıyla bu hükümetin azınlıklarla ilgili niyetinin pek te iyi olmadığı kanaati oluşuveriyor. Ya da Hollanda’da bazı işlerin arzu edilmediği yönde gitmesinden adeta yaptırım gücü bile olmayan, bazı siyasi partilar tarafından hiçe sayılan, karar mekanizmalarında bulunmayan azınlıkların kurban seçilmesi ya da problematize edilmesi insanı gerçekten düşürüyor. Özellikle azınlıklar üzerinden siyaset yaparak iktidara yürüyen ve geldiği günden beri de bir türlü düzen tutturamayan LPF’li bakanların açıklamaları azınlar için Hollanda’da kara günlerin başaladığının sanki bir işaret gibi.

      Avrupa’nın hasta adamı olarak nitelendirilen Hollanda başta ekonominin geçen yıllara göre kötüye gitmesiyle bir takım radikal ekonomik tedbirler alarak sözkonusu ekonomik krizden çıkış yolları aramaktadır. Elbette Hollanda’da ekonominin kötüye gitemesinden nasibini alacak önemli bir grup azınlıklardır. Gelir düzeyi ve yaşam satandardı olarak bazı kesimlere göre düşük ve zayıf olan çoğunluk azınlıklar alınan bu ekonomik tedbirlerden olumsuz şekilde etkileneceklerdir. Yapılan açıklamalara göre gelecek yıl maaşlarda ortalama 3,25 oranında kısıtlamanın olduğu düşüülürse, asgari üçret alanların ve düşük maaş alanların halini varın siz düşünün artık. Gelecek yıl buna bir de yaklaşık yüz bin kişilik işsizlik ordusunun eklenecegini tahmin ederseniz Hollana ekonomisinin nasıl ve nereye gittiği hakkında bir fikir yürütme şansina sahip olabiliriz.

      Ekonomik gelişmeler böyle iken, eğitim alanında ne olduğu bugün pek fazla tanımlanamayan Anadil Eğitiminin kaldırılması azınlıkları bir başka cepheden vurma politikası olsa gerek. Hükümette bulunan CDA’nın bu noktada ortaya koyduğu çıkış noktası, şu anda verilmekte olan anadil eğitiminin Hollandacayı öğrenmede destek sağlamadığının yapılan araştırmalarla ortaya konmasıymış. Zaten anadil eğitimi son şekliyle yüzde 70 oranında çocukların Hollandacayı öğrenmelerine destek için verilmekte geri kalan yüzde 30’u da kendi anadilinde çocuğa kültürel değerlerin aktarılmasından oluşmakta. CDA ve diğer hükümet ortakları sözkonusu anadil eğitimini kaldıran sayasın 2004’ten itibaren uygulanması taraftarı. Okullardan kaldırılacak olan anadil eğitimin o tarihten itibaren kimlerin ve nasıl bu işi yapacağı merak ediliyor. Anadil eğitimi okul içinde bile zor yürürken, okul dışında het türlü şartlar açısından yürütülmesi, verilmesi oldukça zor bir mesele olduğu bizatihi yaşanmış onlarca tecrübeyle sabittir. Ancak her ne kadar zor olsa da, anadil eğitimi şu şekilde veya bu şekilde bozuk veya düzenli, organizeli veya yarı organizeli mutlaka devam edecektir. Bir çok velinin meselenin pek şuurunda olmamasına rağmen, kimliğin ve varolmanın bir sembolü ve parçası olan anadil eğitimi okullardan kaldırıldıktan sonra daha da değerli olacaktır. İnsanoğlu zoru görmeden mücadeleye pek yanaşmıyor. Hollanda’daki Türk kuruluşlarının bu yönde, anadil eğitimi hakkının kullanılması yönünde yapmış olduğu ortak çalışmayı yakından tekip ederken, meselenin sadece mahkemeyle kalmamasını, aynı zamanda Avrupa’da milyonlarca insanın konuştuğu bir dilin eğitimden kaldırılması bir yana, önümüzdeki zaman biriminde daha kurumsal bir şekilde nasıl öğretileceği yönünde de kafa yorulmalıdır.

      Kemer sıkma politikasının bir uzantısı olsa gerek, yeni hükümet iş başına gelir gelmez ilgili bakanı yapmış olduğu açıklamada, bundan sonra sadace azınlıklara yönelik yürütülen etkinliklere yardım yapılmayacağını bağıra bağıra belirtmesiydi. Bir çok kuruluş için bu sürpriz bir kara değildi. Zaten azınlıkların önemli bir bölümünün oluşturduğu dernekler, vakıflar devletten o kadar fazla yardım da almıyordu. Hele hele bakanlıkların yolları azınlık kuruluşlarının pek çoğuna kapalıydı. Bakanlığa giden yol taşlı ve dikenliydi. Bu iş en çok azınlıklar adına milyonları olanların projelerini baltalıyordu. Bu arada yaşın yanında kuruda yanacaktı elbette. Belediyelerde durum nasıl olacak onu zaman gösterecek ama bu gidişat pekte hayra alamet gibi görünmüyor.

      Her ne kadar direk olarak yeni hükümetin politikası olmasa da, yeni hükümet iş başına geldiği günden beri, hatta seçim propogandalarının başladığı günden beri Hollanda’da sürekli müslümanların üzerine gelinmekte, tedirgin edilmekte, zaman zaman taciz edilmektedir. Pim Fortuyn’le başlayan sataşmalar, Den Haag, Tilburg ve Amsterdam’da bir kaç imamın yaptığı açıklamalar bahane edilerek hız kazandı ve neticede Somalili Ayaan Hirsi Ali’ye yapıldığı iddia edilen ölüm tehdidiyle, müslümanlara karşı sataşmalar ayyuka çıktı. Hatta öyle olduki, bir çok müslüman kuruluş, bu iş bir senorya mı sorusunu sormadan, ölüm tehdidinin yapıldığını kabul ederek, kınama açıklamaları yaptılar. Belkide Ayaan Hirsi Ali önümüzdeki günlerde bir kitap yazacak ve promasyona ihtiyaç duyacaktı. Veya politikaya atılacaktı. Şimdi bütün bu olanlardan sonra promosyan yapmasına gerek kalmayacak. Kamuoyu Ali’yi ölüm tehdidi vesilesiyle tanımış oldu. Kaldıki bu tür senaryoları bir kaç defa görmüştük. Kendini bilmez birisi Ayaan Hirsi Ali’yi ölümle tehdit eder, cezası ise tüm müslümanlara kesilirdi. Bu arada atı alan Üsküdarı geçerdi. Zaman bu işin en iyi aydınlatıcısı olacak.

      Ancak bütün bu sıkıştırmalar, kışkırtmalar, aşağılamalar müslüman gençleri daha da şuurlandırmakta, araştırmaya sevketmekte, tenkidçi ve analitik düşünmeye teşvik etmektedir, bilemiyorum senoryaları yazanlar bunu hiç hesap ediyorlar mı?

      Yeni hükümetin iş başına geçmesiyle uguladığı politikaların azınlıklara yansıyan bir kaç örneğini yukarıda ortaya koymaya çalıştık. Hiç Şüphezsiz bu örnekler ya da uygulanacak olan politikanın yansıyacağı, azınlıkları olumsuz yönde etkileyeceği alanları vardır. Olacaktırda. Bütün bunların bilincinde olarak, içinde СКАЧАТЬ