Sevilmiş . Морган Райс
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Sevilmiş - Морган Райс страница 5

Название: Sevilmiş

Автор: Морган Райс

Издательство: Lukeman Literary Management Ltd

Жанр: Героическая фантастика

Серия: Vampır Mektupları

isbn: 9781632910646

isbn:

СКАЧАТЬ bir yürüyüş mesafesi” dedi onun koluna girip kar- ların içinde yürümeye başlayarak. “Oakville  Lisesi. Birkaç hafta öncesine kadar orası benim de okulumdu. Arkadaşla- rımdan bir tanesi Sam’in yerini biliyor olmalı.”

*

      Oakville Lisesi tam Caitlin’in  hatırladığı gibiydi. Tekrar burada olmak gerçeküstü geliyordu ona. Binaya baktığında sanki kısa bir tatile çıkmış da şimdi normal hayatına geri dönmüş gibi hissetti. Hatta kısa bir süreliğine önceki hafta olan her şeyin sadece manyakça  bir rüya olduğuna inandı için için. Tekrardan her şeyin normale döndüğünü, her şeyin tıpkı eskisi gibi olduğunu hayal etti. Bu iyi hissettiriyordu.

      Ancak başını çevirip yanında duran Caleb’i gördüğünde hiçbir şeyin normal olmadığını anladı. Buraya gelmesinden daha gerçeküstü olan bir şey varsa o da yanında Caleb ile dönmüş olmasıydı. Eski okuluna kolunda bu yakışıklı mı yakışıklı, 180 santimden  daha uzun boylu,  geniş ve yapı- lı omuzları olan, tamamen siyah giyinmiş, uzun siyah deri ceketinin boynunu kapayan, yüksek yakalarının üstünden hafif uzun saçlarının süzüldüğü adamla girecekti. Caleb tam da şu popüler genç kız dergilerinden birinin kapağından fır- lamış gibi duruyordu.

      Caitlin, diğer kızlar kendisini gördüğünde tepkilerinin ne olacağını hayal etti. Düşündükleri  onu gülümsetti. Hiç- bir zaman özel bir popülaritesi olmamış ve hiçbir erkek ona özel bir ihtimam göstermemişti. Adı sanı duyulmamış biri sayılmazdı -bazı iyi arkadaşları olmuştu- fakat hiçbir zaman en popüler grubun  ortasında olmuş da değildi. Ortalarda bir yerde olduğunu tahmin ediyordu. Böyleyken  bile hep birbirine yapışık dolaşan, koridordan burnu yukarıda bir edayla yürürken kendileri kadar kusursuz olmayan herkesi görmezlikten  gelen en popüler  kızların birkaçı  tarafından hor görüldüğü zamanları anımsıyordu. İşte şimdi, belki dik- katlerini çekerdi.

      Caitlin ve Caleb merdivenlerden çıkıp okulun geniş çiftli kapısının içinden geçti. Caitlin saatine baktı: 8:30. Harika. İlk ders neredeyse bitiyor olmalıydı ve birkaç saniye içinde koridorlar insanla dolacaktı. Bu onları daha az göze batar hâle getirirdi. Böylece güvenlik görevlileri ya da koridor kar- tı gibi şeyler hakkında endişelenmesine gerek kalmazdı.

      Tam da onu duymuşçasına zil çaldı ve birkaç saniye için- de koridorlar dolmaya başladı.

      Oakville’in iyi tarafı, şu berbat New York City lisesinden apayrı  bir dünya olmasıydı.  Burada  koridorlar  doluyken bile manevra yapacak bir sürü yer oluyordu. Duvarlarda- ki büyük camlar ışığın ve gökyüzünün içeri sızmasına izin veriyordu ve gittiğiniz her yerde ağaçları görebiliyordunuz. Bu kadarı bile burayı neredeyse özlemesine yetiyordu;  ne- redeyse.

      Okul artık canına yetmişti. Teknik olarak mezun olması- na sadece birkaç ay kalmış olmasına rağmen son birkaç haf- ta içinde bir sınıfta birkaç ay daha kıçının üstünde oturup resmî bir diploma aldığında öğreneceğinden çok daha fazla şey öğrendiğini hissediyordu. Öğrenmek hoşuna gidiyordu; fakat geriye asla dönmese şimdiki mutluluğundan bir gram eksilmezdi.

      Koridorda yürürlerken Caitlin tanıdık yüzler görmek için etrafı taradı. Yanlarından geçenler çoğunlukla ikinci sınıfta- kiler ya da çömezlerdi, eski sınıfından birisini göremiyordu. Ancak yanlarından geçerken kızların suratlarında oluşan ifa- deyi görmek onu şaşırtmıştı: Abartısız oradan geçen her kız Caleb’e bakıyordu. Tek bir kız bile bunu saklama zahmeti- ne girmemişti, hatta gözlerini başka tarafa çeviremiyorlardı. İnanılmazdı. Sanki koridorda kolunda Justin Bieber ile yü- rüyormuş gibiydi.

      Caitlin kafasını çevirdiğinde tüm kızların durup hâlâ onla- rı izlediğini gördü. Birçoğu birbirine bir şeyler fısıldıyordu.

      Onun bunun farkında  olup olmadığını  merak  ederek gözlerini Caleb’e çevirdi. Fark etmişse bile buna dair hiçbir işaret göstermiyordu, kesinlikle umursamıyormuş gibiydi.

      “Caitlin?”  dedi şaşkınlığını belli eden bir ses.

      Caitlin o tarafa döndüğünde  taşınmadan önce arkadaş olduğu kızlardan biri olan Luisa’nın orada durmakta oldu- ğunu gördü.

      “Aman Tanrım!” dedi Luisa  heyecanla ve sarılmak  için kollarını iki yana açtı. Daha Caitlin’in hamle yapmasına fır- sat kalmadan Luisa ona sarılmıştı. Caitlin  de karşılık verdi. Tanıdık bir yüz görmek iyi gelmişti.

      “Ne oldu sana?” diye sordu Luisa. Her zamanki gibi he- yecanlı bir telaş içinde ve hafif Hispanik aksanıyla konuşu- yordu. Ne de olsa sadece birkaç yıl önce Porto Riko’dan gel- mişti. “Kafam  karıştı! Ben senin taşındığını düşünmüştüm! Sana mesaj ve e-posta attım ama hiç cevap vermedin…”

      “Özür dilerim” dedi Caitlin. “Telefonumu kaybettim ve bir bilgisayarın karşısına geçmeyeli haftalar…”

      Luisa dinlemiyordu. Caleb’i  şimdi fark etmişti ve büyü- lenmiş gözlerle ona bakıyordu. Ağzı tam anlamıyla bir karış açıktı.

      “Arkadaşın kim?” diye sordu sonunda fısıldayarak. Cait- lin gülümsedi. Daha önce arkadaşını hiç böyle bocalarken görmemişti.

      “Luisa, bu Caleb” dedi Caitlin.

      “Memnun oldum” dedi Caleb, gülümseyip elini uzatırken.

      Luisa bakmayı sürdürdü. Elini sersem bir şekilde yavaşça ileri uzattı. Görünüşe göre dili tutulmuştu. Böyle bir adamı nasıl düşürdüğünü  anlayamıyormuşçasına  Caitlin’e baktı. Ancak farklı bir şekilde sanki onun kim olduğunu bilmiyor- muş gibi bakıyordu.

      “Şey…”  dedi Luisa gözleri fal taşı gibi açılarak, “…şey… yani…nerede…yani…  ikiniz nasıl tanıştınız?”

      Bir anlığına Caitlin  nasıl cevap vermesi gerektiğini dü- şündü. Luisa’ya her şeyi anlattığını hayal etti. Bu fikir onu gülümsetti. Kesinlikle işe yaramazdı.

      “Bir… konserin ardından tanıştık” dedi Caitlin.

      En azından kısmen doğruydu.

      “Aman Tanrım, ne konseri? New York’ta mı? Black Eyed Peas mi yoksa?” diye sordu telaşla, “Çok kıskandım! Onları görmek için çıldırıyorum!”

      Caitlin, Caleb’i bir rock konserinde hayal edince gülüm- sedi. Nedense  onu öyle bir resmin içinde düşünemiyordu artık.

      “Şey… Pek değil” dedi Caitlin. “Luisa, dinle, lafını kesti- ğim için kusura bakma; ama çok zamanım yok. Sam’in ne- rede olduğunu bulmalıyım. Onu gördün mü?”

      “Elbette.  Herkes gördü. Geçen hafta geri döndü. Garip görünüyordu. Ona senin nerede olduğunu  ve onun neyin peşinde olduğunu sordum; ama cevap vermedi. Muhteme- len o pek sevdiği boş ambarda takılıyordur.”

      “Orada değil” diye cevap verdi Caitlin. “Oradan geliyoruz.”

      “Gerçekten mi? Üzgünüm. Bilmiyorum. O bir çömez-di, biliyorsun.  СКАЧАТЬ