Название: Sevilmiş
Автор: Морган Райс
Издательство: Lukeman Literary Management Ltd
Жанр: Героическая фантастика
Серия: Vampır Mektupları
isbn: 9781632910646
isbn:
“Evlilik törenleridir. Karıyla kocayı birbirine bağlamak için.”
Caleb gözlerini kaçırdığında ruh hâlinin değiştiği görüle- biliyordu. Caitlin kanın yanaklarına hücum ettiğini hissetti ve içerisi birden daha sıcak oluverdi.
Oluruna bırakmaya karar verdi. Şu an açlık krizleri çek- miyordu ve o noktaya geldiğinde bu sınavı geçebilirdi. Bu olduğunda Caleb’in kendi yanında yer alacağını umdu.
Hem beslenmeyi, vampirleri ya da kılıçları pek de öyle aman aman umursuyor değildi. Bilmek istediği şeyler ona dair şeylerdi ya da ona karşı gerçekten neler hissettiği hak- kında. Ona sormak istediği bir dolu soru vardı. Neden her şeyi benim için riske attın? Hepsi kılıcı bulmak için miydi? Yoksa başka bir şey mi? Kılıcı bulduğunda hâlâ yanımda kala- cak mısın? Bir insanla romantik şeyler yaşamak yasak olsa da benim için bu sınırı çiğner miydin?
Ancak korkuyordu.
O da bunların yerine basitçe şöyle dedi, “Umarım kılıcını buluruz.”
Sersem, dedi kendi kendine. Söyleyebildiğinin en iyisi bu mu? Düşündüklerini söyleme cesaretini toplayamaz mısın bir kerecik?
Ancak Caleb’in enerjisi o kadar yoğundu ki ne zaman onun yanında olsa berrak bir şekilde düşünmek zorlaşıyordu.
“Umarım” diye yanıt verdi. “Sıradan bir silah değil bu. Türümüz tarafından asırlardır göz konulmuş bir şey. Şimdi- ye kadar dövülmüş en iyi Türk kılıcı. Tüm vampirleri öldü- rebilecek bir metalden yapılma olduğuna dair söylentiler var. O elimizdeyken kimse karşımızda duramaz. O olmadan…”
Lafı yarıda bıraktı; sözünün sonunu getirmekten çekini- yor gibiydi.
Caitlin, Sam’in orada olup babalarının peşine düşmek konusunda önayak olmasını dilerdi. Gözleriyle ambarı tek- rar taradı. Ondan kalma bir iz görünmüyordu. Keşke telefo- nunu yolda kaybetmemiş olsaydı; hayat çok daha kolay hâle gelebilirdi.
“Sam her zaman buraya uğrardı” dedi. “Burada olacağın- dan çok emindim. Buraya geri geldiğini biliyorum, bundan eminim. Yarın okula gideriz ve arkadaşlarımla konuşurum. Neymiş ne değilmiş, bakacağım.”
Caleb başıyla onayladı. “Babanın nerede olduğunu bildi- ğini mi düşünüyorsun?” diye sordu.
“Ben… bilmiyorum” diye cevap verdi. “Ancak Sam’in ba- bam hakkında benden çok daha fazla şey bildiğini biliyorum. Onu ta ne zamandır bulmaya çalışıyor. Eğer bir şeyler bilen birisi varsa o da kardeşimdir.”
Caitlin hafızasını kurcaladığında, Sam’in sürekli arayıp tarayarak ona yeni ipuçları gösterip sonra da her daim hayal kırıklığına uğradığı tüm o zamanları hatırladı. Her gece oda- sına gider ve yatağının köşesine otururdu. Babalarını bulma arzusu içinde dolup taşan, onunla birlikte yaşayan bir canlı gibiydi. Caitlin de aynı şekilde hissediyordu; fakat onun ka- dar tutulmuş değildi. Bazı açılardan onun hayal kırıklığını seyretmek çok daha zordu.
Caitlin berbat çocukluğunu, kaçırdıkları her şeyi düşün- dü ve birden hislerine hâkim olamadı. Gözünün kenarında bir damla yaş oluştuğunda utanarak onu eliyle sildi. Caleb’in bunu görmemiş olmasını umuyordu.
Ancak Caleb görmüştü. Onun olduğu tarafa bakıp sade- ce Caitlin’i seyretti.
Yavaşça yerinden kalkıp onun yanına oturdu. O kadar yakındı ki enerjisini hissedebiliyordu. Çok yoğundu. Kalbi çarpmaya başladı.
Caleb, bir parmağını hafifçe onun saçında dolaştırıp yü- zünün üstüne düşen telleri geri attı. Sonra parmağını gözü- nün kenarına ve ardından yanaklarına doğru götürdü.
Caitlin yere bakar şekilde kafasını aşağıda tuttu; onunla göz göze gelmeye çekiniyordu. Kendisini incelediğini hisse- debiliyordu.
“Tasalanma” dedi yumuşak ve Caitlin’i bütünüyle gevşe- ten derin sesiyle. “Babanı bulacağız. Birlikte yapacağız.”
Caitlin bunun için tasalanmıyordu. Tasalarının kaynağı Caleb’di. Onu ne zaman bırakacağını düşünüp duruyordu.
Yüzüne dönüp baksa onun öpüp öpmeyeceğini merak etti. Dudaklarını hissetmek için yanıp tutuşuyordu.
Başını çevirmeye çekindi. Bunu yapması için gereken ce- sareti toplayıncaya kadar sanki saatler geçti.
Ancak Caleb zaten diğer tarafa dönmüştü. Kuru otlara yaslanmış, gözleri kapalı, ateşin aydınlattığı yüzünde hafif bir gülümsemeyle uyuyakalmıştı.
Caitlin daha yakına sokulup arkaya yaslandı. Başı onun omzundan birkaç santim ötedeydi. Neredeyse temas edecek- lerdi.
Neredeyse… Bu kadarı onun için yeterliydi.
İkinci Bölüm
Caitlin ambarın kapısını açtığında kısık gözleriyle karla kaplı bir dünyanın karşısında kalakaldı. Beyaz gün ışığı, çarptığı her şeyden yansıyordu. Daha önce hiç tecrübe et- mediği bir acı çekerken elini gözlerine götürdü. Gözleri onu resmen öldürüyordu.
Caleb kollarıyla boynunu ince ve şeffaf bir malzemeyle sarmayı bitirir bitirmez onun yanına geldi. Bir sargı gibi duruyordu; fakat teninin üstüne koyar koymaz yok oluyor gibiydi. Caitlin gerçekten orada bir şey olup olmadığına bile rahatlıkla cevap veremezdi.
“O nedir?”
“Ten sargısı” dedi Caleb, gözleri aşağı bakarken. Kol- larıyla omuzlarını tekrar ve tekrar, dikkatlice sarıyordu. “Güneş ışığına çıkmamızı sağlayan şey bu. Bu olmazsa te- nimiz yanar.” Gözlerini ona çevirdi. “Senin ihtiyacın yok, henüz.”
“İhtiyacın olduğunu nasıl anlarsın?” diye sordu.
“İnan bana” dedi sırıtarak. “Anlarsın.”
Caleb elini cebine götürüp ufak bir göz damlası çıkardıktan sonra her iki gözüne birkaç damla bıraktı. Sonra dönüp ona baktı.
Caitlin’in gözlerinin yandığı aşikar olmalıydı ki Caleb, nazikçe elini alnına götürdü. “Kafanı arkaya yatır” dedi.
Caitlin denileni yaptı.
“Gözlerini aç” dedi.
Caitlin gözlerini açınca Caleb, her iki gözüne birer damla damlattı.
Öyle bir acı verdi ki Caitlin, başını eğip gözlerini kapa- mak zorunda kaldı.
“Ah” dedi gözlerini ovuşturarak. “Eğer bana kızdıysan söylemen yeterliydi.”
Caleb СКАЧАТЬ