Название: Cesurun Gecesi
Автор: Морган Райс
Издательство: Lukeman Literary Management Ltd
Жанр: Героическая фантастика
Серия: Krallar ve Büyücüler
isbn: 9781632916594
isbn:
Vesuvius gözünün önünde olan şeye inanamıyordu. Bu mümkün değildi. Ejderhalar gökten düşüp, hareketsiz bir şekilde körfeze çakılıyordu.
Ölüyorlardı.
Daha yukarıda yalnız bir adam, bir ejderhanın sırtına yapışmış, elinde bir kılıç, ejderhayı sürerek diğer ejderhalarla savaşıyordu. Nihayet sürünün kalanı dönüp kaçtı.
Vesuvius tekrar suya baktığında ufukta, Kayıp Adalar bayrağı taşıyan bir düzine gemi gördü ve ejderhayı süren adamın ejderhanın sırtından atlayıp gemiye dönüşünü izledi. Lorna ve suikastçı Merk’i fark etti ve onların hala hayatta olduğunu bilmek onu öfkeden delirtti.
Vesuvius tekrar kendi bulunduğu kıyıya baktı. Ölü ve yengeçler tarafından veya dalgalarla sürüklenip köpekbalıkları tarafından yenen trol ulusunu incelerken hiç olmadığı kadar yalnız hissetti. Getirmiş olduğu ordudan sağ kalan tek kişinin kendisi olduğunu şoke olarak fark etti.
Vesuvius döndü ve kuzeye, Escalon anakarasına baktı ve orada, uzakta bir yerde Ateşler’in sönmüş olduğunu biliyordu. Şimdi halkı Marda’yı terk ediyor, Escalon’a akın ediyordu, milyonlarca trol güneye göçüyordu. Sonuçta Vesuvius Kos Kulesi’ne ulaşmayı, Ateş Kılıcı’nı yok etmeyi başarmıştı ve kendi ulusu çoktan Escalon’a geçmiş ve onu parçalarına ayırmaya başlamış olmalıydı. Trollerin bir lidere ihtiyacı vardı. Kendisine ihtiyaçları vardı.
Vesuvius bu çatışmayı kaybetmiş olabilirdi fakat savaşı kazandığını hatırlaması gerekiyordu. Hayatının en muhteşem anı, tüm hayatı boyunca beklediği an hala onu bekliyordu. Artık toprak talep etme, halkını topyekûn bir zafere götürme vakti gelmişti.
Evet, diye düşündü dimdik ayağa kalkıp, acıyı, yaralarını, dondurucu soğuğu üzerinden atarken. Oraya gelme amacına ulaşmıştı. Kız ve halkı okyanus için çırpınmaya devam edebilirdi. Sonuçta önünde Escalon’un yıkımı vardı. İstediği zaman geri dönüp o kızı daha sonra da öldürebilirdi. Bu düşünce onu gülümsetti. Onu gerçekten öldürebilirdi. Onu lime lime doğrayabilirdi.
Vesuvius hafif tempoda koşmaya başladı ve sonra da son sürat koşmaya geçti. Kuzeye gidecekti. Ulusuyla buluşacak ve onları tüm zamanların en büyük çarpışmasına götürecekti.
Escalon’u sonsuza kadar yok etme vakti gelmişti.
Yakında Escalon ve Marda bir bütün olacaktı.
BÖLÜM DÖRT
Yerdeki yarık git gide genişlerken Kyle hayret içinde izliyordu, binlerce trol çırpınarak, yeryüzünün derinliklerine doğru, ölümlerine uçuyordu. Asası havada olan Alva yakın duruyordu ve asasından çok yoğun bir ışık yayılıyordu; o kadar parlaktı ki Kyle gözlerini korumak zorunda kalmıştı. Alva trol ordusunu yok ediyor, tek başına kuzeyi koruyordu. Kolva’yı yanında bulan Kyle tüm gücüyle savaşmıştı ve ikisi yaralanmadan önce düzinelerce trolü şiddetli bir göğüs göğse çatışmayla öldürürken kaynakları azalıyordu. Trollerin Escalon’a dolmasını engelleyen tek şey Alva’ydı.
Kısa süre sonra troller yerdeki yarığın onları öldürdüğünü anlayıp uzak tarafta, on beş metre kadar bir mesafede durdu, daha fazla ilerleyemeyeceklerini anlamışlardı. Şaşkınlık dolu gözlerle Alva, Kolva, Kyle, Dierdre ve Marco’ya baktılar. Yarık onlara doğru ilerlemeye devam ederken dönüp panik dolu bir ifadeyle kaçtılar.
Az sonra büyük gümbürtü uzaklaştı ve her yana sessizlik hâkim oldu. Trol akını durmuştu. Marda’ya geri mi kaçıyorlardı? Başka yeri istila etmek için tekrar mı toplanıyorlardı? Kyle emin olamıyordu.
Her şey sessizliğe gömülürken Kyle acıyan yaralarıyla yerde yatıyordu. Alva asasını indirirken onu izledi, etrafındaki ışık yavaşça sönmüştü. Daha sonra Alva ona döndü, bir avcunu uzattı ve Kyle’ın alnına koydu. Kyle vücuduna bir ışığın hücum ettiğini hissetti, ısındığını, hafiflediğini hissetti ve dakikalar içinde tamamen iyileştiğini hissetti. Şok içinde doğrulup oturduğunda kendini yeniden hissedebiliyordu ve içi minnettarlıkla dolmuştu.
Alva, Kolva’nın yanında diz çöktü, elini karnının üzerine koydu ve onu da iyileştirdi. Dakikalar içinde Kolva ayağa kalkmıştı, tekrar ayağa kalkabildiğine şaşırmış olduğu belli oluyordu ve gözlerinde bir ışık parıldıyordu. Sırada Dierdre ve Marco vardı ve Alva avcunu onların üzerlerine koyarak onları da iyileştirdi. Alva asasıyla uzanıp Leo ve Andor’a da dokundu ve onlar da ayaklarının üzerlerine doğruldu. Hepsi, yaraları onların işlerini tamamen bitirmeden önce, Alva’nın sihirli gücüyle iyileşmişti.
Kyle hayret içinde ayağa kalktı, bu sihirli varlığın, birçokları için hayatları boyunca sadece bir söylenti olan gücüne ilk elden tanık olmuştu. Gerçek bir ustanın huzurunda olduğunun farkındaydı. Öte yandan bunun kısa süreli bir durum olduğunu, ustanın kalamayacağını da hissediyordu.
“Başardın” dedi Kyle hayret ve minnettarlık dolu bir şekilde. “Tüm bir trol ulusunu engelledin.”
Alva başını salladı.
“Hayır, engellemedim” dedi ciddi bir şekilde, sesi ölçülü ve kadimdi. “Onları sadece yavaşlattım. Büyük ve çok kötü bir yıkım hala bize doğru geliyor.”
“Fakat nasıl?” diye sordu Kyle. “Bu yarığı asla geçemezler. Binlerce trolü öldürdün. Güvende değil miyiz?”
Alva üzgün bir şekilde başını salladı.
“Bu ulusun daha hiçbir şeyini görmedin. Milyonlarcası daha gelecek. Büyük savaş başladı. Escalon’un kaderine karar verecek savaş!”
Alva Ur Kulesi’nin yıkıntıları arasında yürüyüp asasıyla yolunu açarken, Kyle bu gizemle kafası karışmış bir halde onu izliyordu. Nihayet Dierdre ve Marco’ya döndü.
“Ur’a dönmek için can atıyorsunuz, değil mi?” diye sordu.
Dierdre ve Marco umut dolu gözlerle başlarıyla onayladı.
“Gidin” diye emir verdi.
İkisi açıkça afallamış bir şekilde baktı.
“Fakat orada hiçbir şey kalmadı” dedi Dierdre. “Şehir yok edildi, sular altında kaldı. Artık Pandesia hâkimiyetinde.”
“Oraya dönmek demek ölmemiz demek” diye Marco araya girdi.
“Şimdilik” dedi Alva. “Fakat çok yakında size orada ihtiyaç duyulacak, büyük savaş başladığında…”
Dierdre ve Marco’nun daha fazla ikna edilmeye ihtiyaçları yoktu. İkisi dönüp Andor’un sırtına atladı, ormanın içinden güneye, Ur şehrine doğru dörtnala gitmeye başladılar.
Leo geride, Kyle’ın yanında kalmıştı. Kyle onun başını okşadı.
“Beni СКАЧАТЬ