Название: Cesurun Gecesi
Автор: Морган Райс
Издательство: Lukeman Literary Management Ltd
Жанр: Героическая фантастика
Серия: Krallar ve Büyücüler
isbn: 9781632916594
isbn:
Fakat diğerleri öfkeli bir çığlık atarak Alec’in üzerine doğru dalışa geçti.
Onların dalışa geçtiğini gören Alec hiç zaman kaybetmedi. Geminin kıç tarafına koştu, küpeşteye sıçradı ve ejderhalarla yüzleşti. Kılıcın gücünün içinde dolaştığını, kendisini teşvik ettiğini hissediyordu ve orada durduğu sırada içinde yeni, çelik gibi bir irade hissetti. Sanki kılıç onu yönetiyormuş gibi hissediyordu. O ve kılıç artık tek vücut olmuştu.
Ejderha grubu doğrudan üzerine geldi. Parlak yeşil gözleri olan devasa bir ejderha gruba liderlik ediyor, alev püskürtürken çığlık atıyordu. Alec elinde titreşen ve ona cesaret verdiğini hissettiğin kılıcı havaya kaldırdı. Escalon’un kaderinin söz konusu olduğunun farkındaydı.
Alec bir savaş narası atarken, içinde daha önce hiç fark etmediği bir cesaretin yükseldiğini hissetti ve o anda kılıç parlamaya başladı. Aniden yoğun bir ışın demedi fırlayıp havaya yükseldi ve yaklaşan alev duvarını havada durdurdu. Işın alevleri geri döndürene kadar yoluna devam etti ve Alec kılıcı bir kez daha savurduğunda ejderha kendi alevlerinin içinde hapsolup çığlık attı. Büyük bir alev topunun içinde kalan ejderha dümdüz aşağı düşüp sulara gömülürken çığlık atıp çırpındı.
Bir başka ejderha dalışa geçti ve Alec bir kez daha kılıcı havaya kaldırıp alev duvarını engelledi ve ejderhayı öldürdü. Başka bir ejderha yaklaştı ve o anda, sanki Alec’i havaya kaldıracakmış gibi, pençelerini aşağı uzattı. Alec dönüp kılıcı savurdu ve ejderhanın bacaklarını kopardığını görünce şoke oldu. Ejderha çığlık attı ve aynı anda Alec kılıcı tekrar savurarak ejderhanın yan tarafında büyük bir yarık açtı. Ejderha okyanusa çakıldı ve suyun içinde uçamaz bir halde kanat çırparken, etrafı bir sürü köpekbalığıyla sarılmıştı.
Küçük kırmızı bir başka ejderha diğer taraftan alçaldı, çenesi kocaman açılmıştı ve bu kez Alec içgüdülerinin kendisini yönlendirmesine izin verdi ve havaya sıçradı. Kılıç ona güç verdi ve Alec hayal edebileceğinden çok daha yükseğe, ejderhanın başının üzerine kadar sıçradı ve sırtına indi.
Ejderha çığlık attı ve sıçradı fakat Alec sıkıca tutundu. Ejderha onu sırtından atamadı.
Alec ejderhadan daha güçlü olduğunu, ona hükmedebileceğini hissetti.
“Ejderha!” diye seslendi. “Sana emrediyorum! Saldır!”
Ejderhanın dönüp yükselmekten ve hala alçalarak yaklaşmakta olan bir düzine kadar ejderhanın arasına doğru uçmaktan başka seçeneği yoktu. Alec onlarla korkusuzca yüzleşti, onlarla karşılaşmak üzere yükselirken kılıcı önünde tutuyordu. Ejderhalarla havada karşılaştıklarında Alec sahip olabileceğini hiç tahmin etmediği bir hız ve güçle kılıcı tekrar tekrar savurdu. Bir ejderhanın kanadını kopardı, ardından bir başkasının boğazını kesti, bir diğerinin boynunun yan tarafına kılıcını soktu ve sonra dönüp bir diğerinin kuyruğunu kesti. Ejderhalar teker teker gökten düşüp sulara çakıldı ve körfezde girdaba sebep oldu.
Alec hiç merhamet etmedi. Gökyüzünde gezinerek sürüye tekrar tekrar saldırırken hiç geri çekilmedi. Kendini kaptırmış halde devam ederken, kalan birkaç ejderhanın korkup, çığlık atarak dönüp uzaklaştığını zar zor fark etti.
Alec buna inanmakta zorlanıyordu. Ejderhalar. Korkmuştu.
Alec aşağı baktı. Ne kadar yüksekte olduğunu fark etti, aşağıda yayılan Ölüm Körfezi’ni, birçoğu alevler içinde yüzlerce gemiyi ve suda yüzen binlerce trol cesedini gördü. Knossos Adası da alevler içindeydi, büyük kalesi harabeye dönmüştü. Her tarafa yayılan bir kargaşa ve yıkım manzarası vardı.
Alec kendi filosunu gördü ve ejderhayı aşağı yönlendirdi. Yaklaştıklarında Alec kılıcı havaya kaldırıp ejderhanın sırtına sapladı. Ejderha çığlık attı ve düşmeye başladı. Suya yaklaştıklarında Alec sıçradı ve geminin yakınında suya indi.
Hiç vakit kaybetmeden halatlar fırlatıldı ve Alec tekrar gemiye çekildi.
Alec gemiye çıktığında bu kez titremedi. Artık üşümüyor, yorgunluk, zayıflık veya korku hissetmiyordu. Onun yerine hiç bilmediği bir güç hissediyordu. Cesaret ve kuvvet dolu olduğunu hissediyordu. Yeninden doğmuş gibiydi.
Bir ejderha sürüsünü öldürmüştü.
Ve artık Escalon’daki hiçbir şey onu durduramazdı.
BÖLÜM ÜÇ
Vesuvius, elinin tersinde keskin bir pençe hissederek uyandı, bir gözünü hafif araladı, diğer gözü hala kapalıydı. Dengesi bozuk bir halde etrafına bakındı ve kumun üzerinde yüzüstü yatıyor olduğunu fark etti, arkasında okyanus dalgaları kıyıya vuruyor, buz gibi soğuk sular bacaklarına kadar geliyordu. O an hatırladı. Destansı bir savaşın ardından Ölüm Körfezi’nin kıyısına savrulmuştu; orada ne kadar süreyle bilinçsiz bir şekilde yatmış olduğunu merak etti. Dalgalar yavaşça içeri doğru geliyor, uyanmamış olsa onu sulara doğru çekmeye hazırlanıyordu. Fakat onu uyandıran suların soğukluğu değil, elinin üzerindeki yaratık olmuştu.
Vesuvius kumda uzanan eline baktı ve büyük mor bir yengecin elinin üzerine kıskacını saplamış, etinden bir parça koparmakta olduğunu gördü. Sanki Vesuvius bir cesetmiş gibi rahatına bakıyordu. Her bir kıskaç saplamasıyla Vesuvius bir acı dalgası hissediyordu.
Vesuvius bu yaratığı suçlayamazdı; etrafına baktı ve tüm sahile yayılmış binlerce cesedi gördü, trol ordusundan geriye kalanlar… Tüm ordusu orada, üzerlerinde mor yengeçlerle yatıyor, yengeçlerin kıskaç sesleri havayı dolduruyordu. Çürüyen trollerin kokusu üzerine bastığında Vesuvius neredeyse kusacaktı. Elinin üzerindeki yengeç belli ki Vesuvius’a kadar gelmeye cüret eden ilk yaratıktı. Diğerleri onun hala canlı olduğunu hissetmiş ve beklemiş gibilerdi. Fakat bu cesur yengeç şansını denemişti. Düzinelerce yengeç daha şimdi o tarafa doğru gelmeye başlamıştı, çekinerek diğer yengecin izinden gidiyorlardı. Vesuvius dakikalar içinde bu küçük ordu tarafından üzeri kaplanıp, canlı canlı yeneceğinin farkındaydı; tabii eğer öncesinde Ölüm Körfezi’nin buz gibi dalgaları tarafından suya çekilmezse!
İçinde yakıcı bir öfke hisseden Vesuvius diğer eliyle uzandı ve mor yengeci yakalayıp yavaşça sıkmaya başladı. Yengeç kaçmaya çalıştıysa da Vesuvius buna müsaade etmedi. Yengeç çılgın gibi debelenip, kıskaçlarıyla Vesuvius’a ulaşmaya çalışıyordu fakat Vesuvius onun etrafında dönmesine izin vermiyordu. Yengeci yavaş yavaş sıkıyor, acı vermekten büyük keyif alarak rahatına bakıyordu. Vesuvius elini bir yumruk haline getirerek sıkarken yaratık yüksek perdeden bir tıslama sesiyle çığlık attı.
Nihayet yaratık patladı. Vesuvius kabuğun onu tatmin eden çatırtısını duyarken, mor kan parçaları eline aktı. Vesuvius yengeci yere fırlatıp püre haline getirdi.
Vesuvius bir dizinin üstüne kalkarken hala titriyordu ve o doğrulurken düzinelerce yengeç bir anda kaçıştı, СКАЧАТЬ