Название: Ateşten Düşünceler
Автор: Edward Joseph Harrington O'Brien
Издательство: Maya Kitap
isbn: 9786258068900
isbn:
Nietzsche, ordu tarafından reddedildiği için bir nevi rahatlamış sayılırdı. Ne olursa olsun, Leipzig’deki ikinci yılı oldukça keyifli geçiyordu. İdeal bir savaş geçirmiş, ideal bir filozof olmuş ve şimdi de uzaktan ideal bir kadını seviyordu. Aktris Hedwig Raabe ile nasıl tanıştıkları bilinmese de birkaç kere görüşmüş, Temmuz 1866’da Leipzig’de sahne aldığı hiçbir geceyi kaçırmamıştı. Nietzsche bu kadını “zarif melek” diye severdi. Daha sonraları Maximilian Harden, aktrisin Nietzsche’nin tüm hayatı boyunca hayranlık duyduğu ideal kadının vücut bulmuş hali olduğunu söyledi (Elisabeth’e göre de bu tabir doğruydu). Kız kardeşi bir keresinde, aktrisin hayatının saflığından şüphe ettiğini söyleyen birine karşı abisinin duyduğu öfkeye şahit olmuştu. Eğer Hedwig Raabe, Nietzsche için sadece platonik bir aşksa, bu aşk oldukça güçlü olmalıydı, çünkü Férster, Nietzsche hakkında yazdığı biyografide, hayatına daha önemli kadınlar girmiş olmasına rağmen, yalnızca Hedwig Raabe’in fotoğrafına yer vermişti.
O yaz ülkede kolera salgını patlak verdi ve ekim ayında Nietzsche annesiyle Kosen’e yerleşti. Nietzsche’nin hastalık korkusu belki de ilk olarak bu sıralar başlamıştı. Salgın boyunca hastalığa iki kez yenik düştüğüne inanan Nietzsche, koleradan ölen bir adamın cesediyle aynı evde geçirmek zorunda kaldığı geceyi ömrü boyunca asla unutamadı. O geceyi daha sonraları, Fransa-Prusya savaşında ambulans görevlisi olduğu zamanlar da hatırlayacaktı.
Rosalie hala, 1867 senesinin Ocak ayında hayatını kaybetti, Nietzsche halasının kaybını kabul etmekte güçlük çekti. Defalarca annesiyle arasında yaşanan tartışmalarda kendini siper etmiş, Nietzsche ailesinin gelenekleri için çabalayıp durmuştu. Nietzsche, bu olaydan sonra kız kardeşine olan sevgisi dışında tüm aile bağlarını kesti. Rosalie hala, Nietzsche’ye meslek seçiminde az da olsa özgürlük sağlayacak bir miras bırakmıştı. Ancak ölmeden önce, her şeyi kendisi idrak edebilecek yaşa gelene kadar felsefi görüşlerini kız kardeşiyle paylaşmayacağına dair söz verdirtmişti.
Nietzsche halasına verdiği bu sözü tuttu, ancak bu onun için hiç de kolay olmadı. Hırsını alabilmek için dostu Rohde’yle ağaçlara pentagramlar kazıyıp, çeşitli tabancalarla Tanrı’nın sembollerine ateş etti. Nietzsche birkaç yıl sonra bu olayları, bilinmeyen bir nedenle Bonn’da yaşanmış gibi yazdı.
1867 senesinin yazında Rohde’yle tatile çıkan Nietzsche, tatil sonrası evinde keyifli birkaç hafta geçirdi. Ardından 30 Eylül’de askerlik görevine çağrıldı. Normalde görme bozukluğu sebebiyle muaf olması gerekiyordu, ancak tıbbi muayene sırasında yanlış gözlük takmış ve bu yüzden muayeneden geçmişti. Askerliğini güçlü fiziksel sağlığının bir kanıtı olarak Naumburg’daki topçu sınıfında yapmaya karar verdi.
Lisbeth’e göre abisi, ordu ile öğrenci hayatı arasındaki zıtlığı zar zor kaldırabilmişti ve sonunda Schopenhauer’ın kasvetli felsefesi bir işe yaramıştı. Rohde’ye bir keresinde bu satırları yazdı: “Bazen, atımın karnının altına saklanırken kendi kendime fısıldıyorum, ‘Schopenhauer, yardım et!’ Eve yıpranmış ve ter içinde döndüğümde bana neredeyse Byron gibi, hiç olmadığı kadar sempatik görünen Parerga kitabını açıp okuyorum.” Başka bir deyişle Nietzsche, binici olarak başarısızlığından kaçıp, Yalnız Kahramanların hayal dünyasında Manfred’le dörtnala koşuyordu. Bu aşağılık duygusundan kendisini uzaklaştıracak birine ihtiyacı vardı, neyse ki Lisbeth hafta sonları onu teselli edebilecek kadar yakınlarda oturuyordu.
1868 Şubat ayında Rohde’ye önemli bir mektup yazdı. “Bir asker için ‘cumartesi’ kelimesinin büyülü bir cazibesi vardır, bu kelime içimde öğrenci olarak hayalini bile kuramadığım bir huzur uyandırıyor. Ertesi sabahın korkunçluğunu düşünmeden huzur içinde uyuyabilmek ve hayal kurabilmek ne güzel şey… Şu an çok yalnızım, hiçbir dostum yok. Artık heyecanı olmayan bu hayat, bana sadece ruhu korkuyla sıkıca saran ve her şeye daha içten bakmanızı sağlayan ağır bir takıntı bıraktı ve kendi ruhuma yabancılaşmama neden oldu.”
Takıntı veya sahiplik, ne fark ederdi? Her iki durumda da büyük bir korkunun avı haline gelmişti. Ve böylece fotoğrafı yazı masasının tam ortasında duran Schopenhauer’a daha da bağlandı.
Nietzsche, felsefi çalışmalarını ordudaki görevleriyle yürütebilmek için büyük bir mücadele verdi, ancak çok geçmeden bunun imkânsız olduğunu gördü. Subaylar, Nietzsche’nin askeri gayretinden dolayı övgülerde bulunuyordu, Leipzig yetkilileri, ödül aldığı De Laertii Diogenis fontibus yazısı için ona iltifatlar ediyordu, ancak Lisbeth bir ay aradan sonra şubat ayının sonunda eve döndüğünde, kardeşini perişan bir halde bulmuştu. Nietzsche, yalnızlığını bir tek kız kardeşiyle paylaşabiliyordu, ancak Rosalie halasına verdiği söz onu sessizliğe mahkûm ettiğinden ne yazık ki düşünce ve hayallerini Lisbeth’le paylaşamıyordu.
Bir gece Nietzsche’nin bölüğünden bir teğmen, büyük bir endişeyle Lisbeth ve annesini ziyaret etti ve onlara Nietzsche’nin o gün iki kez bayıldığını söyledi. Akşamı birlikte geçirdikleri arkadaşlarının yanından aceleyle eve dönen annesi ve kız kardeşi, Nietzsche’yi evde hastalıktan kırılmış bir halde yatarken buldular. Görünüşe göre Nietzsche, iki gün önce vahşi bir ata binmeye çalışırken atın eyerinin kulpu sert bir şekilde göğsüne çarpmıştı. Ancak Nietzsche, göğsündeki keskin acıya rağmen kimseye bir şey dememiş, iki gün boyunca ıstırap içinde ata binmeye devam etmişti. En sonunda acıya dayanamayıp bayılınca, göğsünde iki kasın yırtıldığı ve bunun iki gün boyunca kas ve dokularda yangı ve iltihaba sebep olduğu fark edilmişti.
Nietzsche, başlarda hızla iyileşiyor gibiydi, ancak yeniden kötüleştiğinde kaza sırasında göğüs kemiğinin de darbe aldığı ve bu yüzden yarasının kapanamadığı anlaşıldı. Bunun üzerine Halle’li Dr. Volkmann, iltihabın akciğerlerine nüksetmiş olmasından endişe duydu. Neyse ki, Wittekind’in tuzlu su banyolarında üç hafta geçirdikten sonra, Nietzsche’nin yaraları tamamen iyileşti. Ancak tam beş ay boyunca acı çeken Nietzsche, artık hastalık hastası olmuş, kendini papatya çayının ve gümüş nitratın tedavi edici etkisine adamıştı.
Nietzsche, iyileştikten sonra askerlik görevine devam edecek gücü bir türlü kendisinde bulamadı. Sonuç olarak 1 Nisan’da ordudan terhis edildi. Bu süreyi Schopenhauer’la baş başa geçiren savaşçımız, yine yalnız kalmıştı. Doktora tezi olan Kant’tan Sonra Erekbilim üzerinde çalışmaya başladı. Doktorasını aldığında, özgürlüğüne kavuşacak, özel ders vererek öğrencilerine kendi yaşam görüşlerini aktaracaktı. Gerektiğinde, gururu izin verdiği sürece Schopenhauer’ı bile eleştirmeye hazırdı. Schopenhauer, onun için yalnızca bir kitap değil, aynı zamanda bir dosttu. Üstelik dostluğu öylesine kutsaldı ki, eğer kendi doğrularıyla ters düşecek olursa, büyük bir fedakârlıkla onunla yollarını ayırmaya hazırdı. Bu yüzden zamanı СКАЧАТЬ
14
Ltn.
15
Heinrich Gotthard von Treitschke. Milliyetçi Alman tarihçi ve siyasi yazar. (ç.n.)