İnsanı Tanıma Sanatı. Alfred Adler
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу İnsanı Tanıma Sanatı - Alfred Adler страница 13

Название: İnsanı Tanıma Sanatı

Автор: Alfred Adler

Издательство: Maya Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 9786258361148

isbn:

СКАЧАТЬ yeteneğinin tamamen eksikliği olmaksızın gerçekleşemezdi. Bu kusurun sonuçları çocukları, çok küçük değerleri olan ya da hemcinsi insan varlıkları olarak gelişimleri için önemsiz olan şeylere karşı ilgi duymaya yönlendirir. Sadece kendilerini düşünürler, diğerlerinin neşe ve kederlerine karşı tüm ilgilerini yitirirler. Bunların tümü empati yetersizliğiyle yakından ilişkili olan dışavurumlardır. Bir başkasıyla özdeşleşme yetersizliği bir bireyin hemcinsleriyle işbirliği yapmayı tamamen reddetmesine kadar ileri gidebilir.

      VI. Hipnoz ve Telkin

      Bireysel psikoloji “Bir bireyin başkasının davranışını etkilemesi nasıl mümkün olabilir?” sorusunu bu olgunun ruhsal hayatımıza eşlik eden dışavurumlardan biri olduğunu söyleyerek yanıtlar. Bütün toplumsal hayatımız bir bireyin başkasını etkileyemediği durumda imkânsız olurdu. Bu karşılıklı etki özellikle bazı durumlarda belirginleşir. Örneğin, öğretmenle öğrencisi, ebeveynler ve çocukları ya da karı koca arasındaki ilişkilerde. Sosyal hissin etkisi altında, bireyin çevresinden belirli bir derecede etkilenme isteği bulunur. Bu etkilenmeye hevesli olma derecesi, etkinin uygulandığı kişinin haklarının etkiyi uygulayan kişi tarafından dikkate alınma derecesine bağlıdır. Birinin zarar verdiği bir birey üzerinde uzun süren bir etkiye sahip olmak mümkün değildir. Kişi başka bir bireyi en iyi şekilde, kendi haklarının güvence altına alındığı ruh halinde etkileyebilir. Bu pedagojide çok önemli bir noktadır. Muhtemelen eğitimin başka bir biçimini düşünmek, hatta sürdürmek mümkündür. Ancak bu noktayı göz önünde bulunduran bir eğitim sistemi, insandaki en ilkel içgüdüyle bağlantılı olmasından, yani insan ve kozmosa bağlılık hissinden dolayı yeterli olacaktır.

      Böyle bir sistem ancak kendisini kasıtlı olarak toplumun etkisinden geri çeken bir insanla ilgilendiğinde başarısız olur. Böyle bir geri çekilme kazara gerçekleşmez. Daimî bir savaş başlamış olmalıdır. Bu savaş esnasında bireyin etrafındaki bağlantıları yavaş yavaş çözülmüştür. Öyle ki artık sosyal hisse karşı açıkça muhalif bir duruş sergiler. Davranışı üzerine her türden etki artık daha da zorlaşır ya da imkânsızlaşır. Kendisini etkilemeye yönelik her bir girişime karşı muhalefet ile karşılık veren bireyin çarpıcı manzarası görülür.

      Kendilerini çevresi tarafından ezilmiş hisseden çocuklar eğitimcilerinin etkisine karşı yeterince rahat hissetmezler. Yine de harici baskının o denli kuvvetli olup tüm engelleri ortadan kaldırdığı ve sonuç olarak da otoriter etkinin bireye nüfuz ettiği ve bu etkiye boyun eğildiği durumlar da gerçekleşir. Bu boyun eğmenin tüm sosyal çıkardan arındırılmış olduğunu kanıtlamak hiç de zor değildir. Bazen kendisini öyle grotesk biçimde açığa vurur ki itaatkâr bireyi hayata karşı yetersiz kılar. Bu gibi bireyler kölelere yaraşır itaatkârlıkları yüzünden bir başkasının uygun komutu olmadan herhangi bir eylemi yerine getiremez ya da düşünemez hale gelirler. Bu geniş kapsamlı itaati içinde barındıran tehlikenin büyüklüğü, yetişkin birey olduklarında bir başkasının suç işlemeyi bile içeren emirlerine uyabilecek çocukların olması gerçeğiyle ölçülebilir.

      Buna dair ilginç örnekler çetelerde bulunabilir. Çetenin emirlerini yerine getirenler bu sınıfa aittirler. Diğer yandan, çetenin lideri eylemin gerçekleştiği alandan kendini genellikle uzak tutar. Çete suçuyla ilgili hemen hemen her önemli suç vakasında böyle köle ruhlu bireyler maşa olmuşlardır. Bu geniş kapsamlı körü körüne itaatkârlık öylesine inanılmaz derecede derinlere uzanır ki zaman zaman köleliklerinden gurur duyan ve bunu hırslarını tatmin etmenin bir yolu olarak gören kişilere rastlarız.

      Şayet kendimizi karşılıklı etkinin normal vakalarıyla sınırlandıracak olursak, akla ve mantığa en yatkın, sosyal hisleri en az bozulmuş insanların etkilenmeye en uygun bireyler olduğunu görürüz. Bunun aksine, üstün olmaya susamış olan ve hükmetmeyi arzulayan insanlar etkilenmesi en güç olanlardır. Gözlemler bu gerçeği bize her gün göstermektedir.

      Ebeveynler bir çocuktan şikâyetçi olduklarında sebep nadiren çocuğun körü körüne itaatkâr olmasıdır. En yaygın görülen şikâyet, çocuğun itaatsizliğinden kaynaklanır. İncelemeler bu gibi çocukların kendilerini çevrelerine göre üstün kılacak bir akıma kapıldıklarını göstermektedir. Kendi küçük hayatlarının kısıtlayıcı duvarlarını yıkmak için çırpınmaktadırlar. Evdeki yanlış bir muameleden dolayı eğitici etkiye erişemez hale gelirler.

      Yoğun bir biçimde güç elde etme çabası kişinin eğitilebilme derecesiyle ters orantılıdır. Bu gerçekliğe rağmen, aile içi eğitimimiz çoğunlukla, çocuğun hırsının teşvik edilmesi ve zihninde görkemliliğe dair fikirlerin uyandırılmasıyla ilgilenmektedir. Bu durum düşüncesizlikten ziyade, kültürümüzün tamamının içine benzer bir görkem yanılgısının (grandiyöz delüzyon) yayılmasından kaynaklanmaktadır. Medeniyetimizde olduğu gibi ailemizde de daha büyük olan, daha iyi olan ve çevresindeki diğer bireylerin hepsinden daha ihtişamlı olan bireye büyük vurgu yapılır. Kibir hakkındaki bölümde hırsa yönelik bu eğitim yönteminin nasıl toplumsal hayata uygun olmadığını ve zihnin gelişiminin hırsın önüne çıkardığı zorluklar tarafından nasıl engellenebileceğini gösterme fırsatımız olacak.

      Her medyum, çevresinin her tesirinden koşulsuz itaatkârlıklarının bir sonucu olarak etkilenen bireylerle benzer bir konumdadır. Herhangi birinin dile getirdiği her isteğe itaat etmeyi kısa bir süre hayal edin. Hipnoz benzer bir hazırlığa dayanır. Herkesin hipnotize edilme isteğine sahip olduğunu söylenebilir ya da buna inanılabilir fakat boyun eğmeye yönelik ruhsal hazır bulunma durumunun yetersiz olması söz konusu olabilir. Bir başka kişi ise bilinçli olarak karşı koyabilir ama yine de boyun eğmeye doğal olarak istekli olabilir. Hipnozda medyumun tek başına ruhsal tutumu onun davranışını belirler. Ne söylediğinin ya da neye inandığının hiçbir önemi yoktur. Bu gerçek hakkındaki karışıklık hipnozla ilgili çok fazla yanlış bilginin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Hipnozda kişi genellikle hipnoza karşı mücadele ediyor gibi görünen ancak aslında hipnoz eden kişinin taleplerine boyun eğme arzusunda olan bireylerle uğraşmaktadır. Bu hazır bulunurluğun o kadar çeşitli sınırları vardır ki hipnozun sonuçları her bireyde farklılık gösterir. Hiçbir vakada hipnotize edilecek olan kişinin hazır bulunurluk seviyesi hipnoz edecek olan kişinin isteğine bağlı değildir. Bu tamamen medyumun ruhsal tutumuyla belirlenir.

      Özü itibarıyla hipnoz kısmen uykuya benzer. Gizemli yanıysa bu uykunun bir başkasının emri üzerine gerçekleşebilecek olmasıdır. Ancak emir, boyun eğmeye istekli birine verildiğinde etkilidir. Belirleyici etmenler genelde olduğu gibi, medyumun ve hipnoz edilecek kişinin doğası ve karakteridir. Ancak eleştirel yetilerini uygulamadan bir başkasının taleplerine razı olmaya istekli birisi hipnoz uykusu gerçekleştirebilir. Hipnoz, hareket yetisini motor merkezleri hipnoz edenin emirleri üzerine harekete geçirecek derecede hariç tutması bakımından sıradan uykudan çok daha fazlasıdır. Belirli bir alacakaranlık uykusu, hipnotize edilen kişinin yalnızca hipnotize edenin hatırlamasına izin verdiği şeyleri hatırlayabildiği, normal uykudan geriye kalan her şeydir. Hipnozdaki en önemli şey ruhun en güzel ürünleri olan eleştirel yetilerimizin hipnoz transı esnasında tamamen felce uğramasıdır. Hipnoz edilen denek deyim yerindeyse hipnoz edenin uzanan eli, onun emri üzerine hareket eden bir organ halini alır.

      Diğerlerinin davranışını etkileme gücüne sahip olan çoğu insan bu yetiyi kendilerine olağanüstü gelen gizemli bir güce atfeder. Bu durum özellikle telepati ve hipnoz yapanların tehlikeli etkinliklerinde ciddi bir kötülüğe neden olur. Beyefendiler insanlığa karşı öyle kötü suçlar işlerler ki alçak amaçlarına uygun her türlü aracı kullanabilirler. СКАЧАТЬ